Keşke Türkiye’ye istedikleri silahları verseydik. Biz vermedikçe onlar daha iyisini yapıyor.
Türkiye’ye ambargo uygulamakla ne büyük yanlış yaptığımızı pek kısa sürede anladık ama iş işten geçti. Artık bu noktadan sonra dönüş yok.
Hem maddî zarara girdik hem risk büyüdü. Şu çılgınları nasıl durduracağımızı biri söylesin.
Müttefikliğe aykırı davranmakla büyük hata ettik. Kendimize zarar verdik.
Türkleri yeterince tanımamışız.
Onları terbiye edip istediğimizi yaptıracağımızı zannettik ama kararlılıklarını, inatçılıklarını ve çalışkanlıklarını hesaba katmadık.
Kibrimizden başımıza iş açtık.
Elin gâvuru görüyor, takdir ediyor da bizim yerli gâvurlar görmekten uzak. Takdiri geçtik, bir de değersizleştirmeye, küçültmeye yelteniyorlar.
Biz de onlara kafayı takıp üzülüyoruz.
Ne gerek!
Çekiver kuyruğunu gitsin!
Zerre kadar umursamak gerekmez.
*
Anne ile baba çocuğu aralarına almış, ellerinden tutmuş yürüyorlar.
Çocuğun adı Kaan. Arada bir havaya kaldırıp birkaç adımlık uçuruyorlar. “Uçtu uçtu Kaan uçtu” dedikçe, çocuk zevkten dört köşe. Hep öyle gitsin istiyor.
Durum sanki bundan ibaret.
Millî Muharip Uçak Kaan’ın başarıyla uçuşu, beş yaşındaki çocuğun uçması gibi bir şeymiş gibi gösterme gayreti ne kadar acıklı.
Yunan’dan İngiliz’e, Arap’tan Fransız’a kadar dünyanın her tarafında ilgi ve takdirle karşılanan bu başarıya burun kıvırmak için nasıl bir kafaya sahip olmak, nasıl bir gönül taşımak gerekir?
Milletimizin hayrına olan çok önemli bir gelişmeyi aşağılamak isteyenler, kendilerini aşağılamış oluyor sadece.
Yediden yetmişe milletimizin her ferdi heyecan duyarken, kıldan tüyden mevzularla oyalanmak, çamur atmaya çalışmak, izahı mümkün olmayan bir ruh hâline işaret.
*
Kalorifer peteği dediler. Süpürge sapına benzettiler.
“Bu muymuş?” deyip dalga geçmeye çalıştılar.
Al işte, kalorifer peteğini uçurdu bu millet.
Süpürge sapını uçurdu.
Başka kim başarabilir böyle bir şeyi?
Tam burada Hacivat ile Karagöz “süpürge sapı” muhaveresini hatırlamazsak olmaz.
Sülale boyu afiyet olsun.
*
Biz, bu muhteşem projede emeği geçen, alın teri dökenlerin her birine gönülden teşekkür ediyoruz.
Bulutların üstünde ay yıldızlı bayrağımızı dalgalandıranlara selâm olsun.
Bu heyecanı paylaşmayanlarla işimiz yok.
Artık yoldaş değiliz.
Kaanımızın uçuşunu seyrederken, kalp ritmi yükselmeyenlerle muhabbetimiz olamaz.
Onlar kâğıttan uçak yapsın uçursunlar.
Öte yanda, suyun az ötesinde, Kaan’ı havada uçarken görenlerin paniğe kapıldığına şahit olduk.
Yarışta geri kalacaklarını düşünen bazı komşularımızın endişe etmesini anlayabiliriz de bizim yerli malların kavrayamayışını, hasedini, kompleksini anlamak zor.