Yerel seçim süreci fiilen başladı artık. Gözler İstanbul’da. Dikkatler ise Murat Kurum’da. Sandığa 2 ay kala “Kim, nasıl görünüyor?” soruları sıkça soruluyor. Murat Kurum’un nasıl göründüğü çok net ortada. Kampanyası tıkır tıkır işliyor. Fakat seçim süreci 14 Mayıs seçimleri kadar hareketli değil. Normal aslında. Birincisi; bu bir yerel seçim. Haliyle hareketlilik de yerelde kalıyor. Bazı il ve ilçelerde nabız hiç dinmiyor, bazılarında ise “Seçim olup bitse de işimize baksak” havası hâkim.
İkincisi ve mühimi; ortada hareketliliğe sebep olacak bir muhalefet yok. Bileşenleri dağılmış, içten içe kaynayan ve hesaplaşma partisine dönüşen bir CHP var. Diğer muhalefet partileri, velinimetleri CHP’nin karşısına geçme ve muhalefete muhalefet etme sürecine alışmaya çalışıyorlar. Şu günlerde sabah erken kalkan İstanbul’dan aday açıklıyor.
Peki, ne oldu da muhalefet cephesi böylesine tümden dağıldı? Tarihe geçecek siyasi ittifak yıkıldı ve mevcut siyasi hesaplaşma nasıl başladı?
14 Mayıs’ta Meclis’i, 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmeleri tabii ki temel etkendi. Lakin bugün daha belirgin görülüyor ki; Millet İttifakı’nın birleştirici gücü tartışmasız Kemal Kılıçdaroğlu’ymuş. Bir kere kurduğu ittifak masası, birbirine uç kesimlerdeki ortaklar ve hassas dengeli eklemlenmelere rağmen seçim sürecini dağılmadan geçirdi.
Sonrası ise tufan! Yerel seçim hareketliğinden çok anlaşılmıyor belki ama CHP içten içe dağılıyor. Televizyon ekranlarına, sosyal medyaya ve açıklamalara bakılırsa farklı cephelerden iç savaş sesleri yükseliyor. CHP tasfiyeler partisine dönüştü. Ortada parti disiplini kalmadı ve kurumsallık yok oluyor. Ankara’da Mansur Yavaş partisinden bağımsız ve CHP’siz seçim kampanyası yürütüyor. Bolu’da ise Kılıçdaroğlu sonrası partiye geri alınan Tanju Özcan, sosyal medyada şehir yönetmenin dozunu kaçırarak şehrine pavyon muamelesi yapıyor. Diğer yandan depremin yıktığı Hatay’da Lütfi Savaş’ın yeniden aday gösterilmesine hiçbir CHP’li ve Hataylı anlam veremiyor. Ortaya çıkan bu başıboşluklar parti kültürü ve disiplinini yok etmenin tezahürleri.
Dışarıdan bakan herkesin gördüğü ise şu: Kemal Kılıçdaroğlu’nun altılı masayı ayakta tutması kadar, bu CHP’yi yönetebilmesi de büyük başarıymış.
CHP’yi teslim alan yenilikçi kadronun seçim öncesi tasfiye süreci başlatmasının etkileri kritik süreçte baş göstermeye başladı. Mızrak çuvala sığmıyor. Önemli isimlerin ima ve hatta tehdit dolu çıkışları havada uçuşuyor.
Bir mukayese yapacağım.
Partilerinin yeniden aday göstermediği iki ilçe belediye başkanı var. İstanbul’dan ikisi de. Biri AK Parti’nin Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, diğeri de CHP’den istifa ettiğini açıklayan Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi. Keskin de İlgezdi de 2009’dan beri, üç dönemdir belediye başkanlığı yapıyorlar. Buraya kadar her şey normal.
Üç dönem kuralını esneten ve çok sayıda belediye başkanını yeniden aday gösteren AK Parti’nin, Hüseyin Keskin’i açıklamaması sürpriz olarak yorumlandı. WhatsApp gruplarındaki yazışmalara bakılırsa, İstanbul’daki en şaşırtıcı gelişmeydi. Bu duruma en az şaşıran ve normal karşılayan ise Hüseyin Keskin’di. Hemen, yerine aday gösterilen İlçe Başkanı Ali Tombaş’ı tebrik etti. Şu günlerde de seçim kampanyasına destek oluyor. Bir yandan da Murat Kurum’un İstanbul’u kazanması için çabalıyor.
Yeni CHP’nin ise Battal İlgezdi’yi aday göstermesi beklenmiyordu. Nitekim öyle de oldu. İlgezdi de zehir zemberek açıklamalar yaparak partisinden istifa etti. Kulislerde, İlgezdi’nin “CHP’den kopan” muhalefet partilerinin ortak adayı olacağı konuşuluyor. İlgezdi istifa sürecinde iki kritik cümle kurdu:
- “Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verdiğim için tasfiye ediliyoruz”
- “Ekrem İmamoğlu, şahsımla ilgili hangi görev ve yetki ile böyle bir karar veriyor ve partimizin üst kurullarının karar alma yetkisini hangi hakla kullanıyor?"
Battal İlgezdi ve CHP Milletvekili olan eşi Gamze İlgezdi’nin Kemal Kılıçdaroğlu’na yakınlığı biliniyor. Hem İstanbul hem de Genel Merkez kongrelerinde açıkça Kılıçdaroğlu’nu destekledi. Bu nedenle aday gösterilmemiş olması normal gelebilir ancak kendisi CHP’deki anormal süreçlerin son öznesi oldu.
CHP’de kurumsallığın ve parti kültürünün rafa kaldırıldığının ispatı İlgezdi’dir. CHP adaylarını belirlemede tek yetkili kurul olan MYK ve PM henüz toplanmadan aday gösterilmeyeceğini Ekrem İmamoğlu kendisine tebliğ etti. Sadece İlgezdi değil İstanbul’daki tüm ilçe adaylarını İmamoğlu tayin etmiş görüntüsü var. Dahası İmamoğlu diğer şehirlere ve ilçelerine de müdahale eder konumda. İzmir Büyükşehir adayının krize dönüşmesinin arka planında da aynı iradenin olduğu söyleniyor. Bu da şunu gösteriyor: Özgür Özel’in genel başkanlığı her geçen gün kâğıt üstünde kalmış bir makama dönüşüyor.
CHP’nin içine düştüğü durum ve verilen görüntüyü İstanbul’dan okumak da mümkün. Ortada yine asıl gündemi İstanbul olmayan bir belediye başkanı var. Beş yıldır tam teşekküllü yönetilmediği için kaoslara teslim edilen İstanbul’un sorunlarına bir de belediye başkanının “CHP’yi ele geçirme” krizleri eklendi.
Bu krizin oluşturduğu panik ve dağınıklığa başka bir yazıda değineceğim. Önümüzde 60 gün var. Ancak bana “Murat Kurum’un kampanyası nasıl gidiyor?” diye soranlara Yılmaz Özdil’in prompterdan okuduğu güzellemeyi gönderiyorum ben. Yeterli de oluyor. Çünkü Özdil’in yüreğindeki cam kırıklarının toplamı 60 gün kala İstanbul’a yetmiyor.