İslâm dünyasının her şeye rağmen manevi lezzeti kana kana yudumladığı zaman dilimleri vardır ki bunların en başında üç aylar gelir. İçerisine kutlu kandil gecelerinin serpiştirildiği mübarek receb, şaban ve ramazan ayları.
Sevgili Peygamberimiz’in [sallallahu aleyhi vesellem] mübarek dualarıyla şereflenmiş olan receb, şaban ve ramazan ayları, İslâm ümmetinin bir nebze olsun kendini bulduğu, manevi inşanın daha bir ivme kazandığı mümtaz vakitlerdir. Zira bu aylarda coşan ilâhî rahmet ve feyiz deryası, müminlerin gönüllerini huzur ve sükûna gark eder. Yediden yetmişe tüm müslümanları kuşatan, kucaklayan ruhanî hava bütün toplumu arındırır, âdeta sene boyunca biriken kiri üzerinden silkeler, temizler.
Ayrıca bu aylarda yapılan ibadet ve taat apayrı bir lezzet verir ruh dünyamıza. Şerefelerden yankılanan ezanlardan evimizde pişen yemeğe kadar, her şey daha bir farklıdır sanki.
Peygamber Efendimiz’in [sallallahu aleyhi vesellem] şu ifadeleri, bu aylara verilen önemi bakın nasıl ortaya koyuyor:
“Receb Allah’ın ayıdır, şaban benim ayımdır, ramazan da ümmetimin ayıdır.”