Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, (11'i büyükşehir) 26 il belediye başkan adayını İstanbul'da tanıtmasıyla birlikte seçim heyecanı da zirveye çıktı. 15 Ocak'ta AK Parti'nin yerel seçim beyannamesinin yanı sıra, kalan 48 ilin başkan namzeti de Ankara'da açıklanacak. Böylece hakiki manada siyasi yarış başlamış olacak.
Demokrasinin bayramı sayılan sandık dönemleri, olağan seçim rekabeti yanında, kayıt dışı unsurların da devreye girebildiği muhtelif kurgulara da yol açabiliyor. En azından Türkiye tecrübesi bu gerçeği doğruluyor. Bu tespitin güncel nedenine gelince...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ocak'taki konuşmasında iki konuya özellikle değinme gereği hissetti:
1- Riyad'daki süper kupa maçının ertelenmesine varan gelişmeler etrafındaki psikolojik harekât unsurları...
2- 1 Ocak'ta düzenlenen "Şehitlerimize Rahmet, Filistinlilere Destek, İsrail'e Lanet Mitingi"nden sonra tırmandırılan gerilim ortamı ve dini değerler ile milli değerleri çatıştırmaya dönük faaliyetler!
Klasik kutuplaştırma senaryosu gibi görünse de... Zaman ayarlı bu tür beyan ve girişimler kimden ve hangi saikle gelirse gelsin toplumun huzurunu kaçırma, kitleleri siyaseten birbirine düşürme, fay hatlarını tetikleme planlarına da hizmet etmiş oluyor!
**
Şimdi gelelim, Türkiye Futbol Federasyonu-FB-GS eksenindeki kopukluğun ve alınan pozisyonların ne tür sonuçlar verebileceğine veya nereye kadar varabileceğine...
Hatırlanacağı gibi tartışmalar, Federasyonu ve GS'yi kapsama alanına alsa da esasen FB ve Başkanı Ali Koç etrafında çetrefilli hal aldı. 2013'teki Gezi hadisesi ve Divan Oteli krizinden bu yana Ankara ile normalleşme eğilimine giren görece olumlu intibaa dayalı yüz yüze görüşme zinciri bugünlerde kırılmak üzere. Neden? Çünkü kamuoyunun bakışında, "FB-Koç Grubu-TÜSİAD" üçlüsü iç içe geçmiş durumda. Nitekim Ali Koç'un, "Atatürk tişörtü" hamlesinin ardından Riyad'da, "FB camiası ve Hükümetle ilişkiler arasında sıkışıp kaldığı" bir sır değil. Zaten aylar öncesinde FB Divan Kurulu'nun bileşimi ortaya çıkarken, Ali Koç'un yönetmesi gereken riskler de belirginleşmişti!
Burada cevabı hâlâ aranan soru şu:
Ali Koç, Koç Holding, FB Divan Kurulu'nun keskin isimleri ve TÜSİAD'ın içindeki müesses nizam açık-örtülü uyumlu eylem içinde mi?
Yoksa...
Bu aktörlerin önde gelenlerinin bilinen kemikleşmiş vaziyetleri, örneğin Ali Koç'u da önüne katıp sürüklüyor mu?
An itibariyle...
Koç Grubu gerek aile gerekse profesyonelleri eliyle Sn. Cumhurbaşkanı ile geç ve güç inşa edilen diyaloğu sürdürme taraftarı mı? Yoksa bir kol boyu mesafe açarak sınırlı ilişkiden yana mı?
Elbette...
Kimsenin siyasi görüşü ve kanaatinin sorgulaması yapılmıyor burada. Arka planı merak edilen husus, seçim sath-ı mailinde artan toplumsal ve politik hassasiyetle ilgili.
Her ne kadar futbol maçı özelinde kaleme alınsa da Ali Koç imzalı, Külliye'ye gönderilen mektubu hem yanlış anlaşılmaları giderme hem zorlayıcı içsel faktörleri ima etme hem de "maske- mesafe iddiası"na açıklık getirme çabası olarak yorumlamak mümkün.
Özetle...
Neresinden bakılırsa bakılsın...
Sermaye sahiplerinin iş-aş-arge üretme kapasitesi kadar siyaset üretme ya da biçimlendirme kapasitesi vardır. Bu kapasitenin kullanıp kullanılmadığı, zamanın ruhuna etki edip etmediği, kimlerden yana, hangi amaçla kullanıldığı önemlidir, öyle olmaya da devam edecektir.