Ekleme
Tarihi: 06 Ocak 2024 - Cumartesi
İsrail savaş kabinesinin yeni gündeminin Türkiye olduğunu, Ankara’nın hedef gösterilmesi konusunda karar alındığını yazmıştık. Netanya-hu’nun gerçekten böyle bir talimat verdiği daha sonra ortaya çıktı. (Bakınız: İstihbarat Savaşları mı Başlıyor? 6 Aralık 2023).
İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet Direktörü Bar’ın “Türkiye’de (ve bazı ülkelerde) Hamas üyelerini hedef alacaklarına” ilişkin açıklaması Netanyahu hükümetiyle Gazze katliamı nedeniyle yaşanan gerilimi istihbarat alanına taşıdı. MİT, 97 yıllık uzun tarihinde eşine rastlanmayan bir adım atarak İsrail’i ve istihbaratını keskin bir dille uyardı. (Katar gibi adı geçen diğer ülkelerden konuyla ilgili çıt çıkmadığını da ekleyelim.)
Bu tartışmanın dumanı henüz tüterken, 29 Aralık’ta önemli bir gelişme yaşandı. MİT, Türkiye’de sinagog ve kiliselere saldırı hazırlığındaki bir DEAŞ hücresini çökertti. DEAŞ terör örgütü 2016’yı 2017’ye bağlayan yılbaşı gecesi, Reina’ya saldırı düzenlemiş, 39 kişi hayatını kaybetmişti. Bu saldırı devletin hafızasına yer etmiştir, bu yüzden özellikle her yılbaşı DEAŞ’la ilgili güvenlik sensörleri daha güçlü çalışır.
MİT-MOSSAD GERİLİMİ VE DEAŞ’A OPERASYON
Ancak bu kez durum biraz farklı. Ortada İsrail istihbaratıyla yaşanan bir gerilim var. Üstelik kimi güvenlik uzmanları “Netanyahu’nun üzerindeki uluslararası baskının dağılması ve dikkat dağıtılması için Türkiye ya da Avrupa ülkelerinde din kisveli terör saldırıları yapılabilir” uyarısını da dillendiriyordu. Bu yüzden DEAŞ’a yönelik operasyonu da MİT-Mossad gerilimi üzerinden okumak gerekir. En azından ben öyle okuyorum.
Bu operasyonun da üzerinden çok geçmeden, -sadece dört gün sonra- MİT bir büyük operasyona daha imza attı. Çoğunluğu yabancı uyruklu 34 kişi İsrail istihbaratına çalışan bir casusluk şebekesinin üyesi olduğu iddiasıyla 2 Ocak’ta gözaltına alındı. Bu kişilerin taktik bazlı işlerde kısa süreli kullanılan elemanlar olduğu belirtildi. İsrail istihbaratının Türkiye’de bulunan Filistinlilere ve ailelerine yönelik eylemlerde kullanılmak üzere eleman temin ettiği vurgulandı. (Aynı günlerde Beyrut’ta Hamas’ın iki numarası Salih Aruri’nin öldürüldüğünü düşünürsek MİT operasyonunun ciddiyeti de anlaşılır.)
GİZLİ YÖNTEMLER AÇIĞA ÇIKTI
MİT operasyonuyla ilgili çok şey yazıldı çizildi. Sızan bilgiler arasında dört detay oldukça önemliydi ancak üzerinde pek durulmadı. Biraz onlara odaklanalım.
Bir. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. MİT bu operasyonla sadece -belli ki uzun bir süredir farkettirmeden ancak yakın mesafeden takip ettiği- şebekeyi çökertmekle kalmadı. Aynı zamanda -bakın burası çok önemlidir ve bir ilktir- Mossad’ın yabancı ülkelere sızmak için kullandığı yöntemleri de deşifre etti.
Çarşaf çarşaf okuduk: Sosyal medya hesaplarında veya sohbet gruplarında verilen iş ilanlarıyla elemanlarla temasa geçiliyor. Daha sonra Telegram, WhatsApp gibi uygulamalar üzerinden iletişim kuruluyor. Ödemeler için canlı kuryeler kullanılıyor. Kripto parayla para trafiğinin izleri siliniyor. Bu isimlerle kimi zaman yurtdışında bir araya geliniyor. Elemanların X-Ray kontrollerinde sorun yaşamaması için gizli bölmeleri olan, özel tasarımlı çantalar temin ediliyor, vesaire vesaire…
Bu detaylar sadece Türkiye’yi değil diğer ülkeleri de ilgilendiriyor. Söz konusu yöntemlerin deşifre edilmesi Mossad’ı mevcut operasyonlarında zor duruma sokacak ve yeni yöntemler bulma arayışına itecektir. Bu yüzden meselenin bu boyutu casusluk şebekesinin çökertilmesi kadar önemlidir.
İSRAİL’İN TÜRKİYE’DEKİ GÜVENLİ EVLERİ
İki. Sızan bilgilere göre İsrail’in devşirdiği kişiler İran ve Irak sınırından Türkiye’ye kaçak insan ve mal geçirilmesi konusunda da görev yapıyordu. Bu detayın peşine düştüm ve bunun ne anlama geldiğini sordum. Aldığım yanıtı şöyle özetleyebilirim: Gizli servisler legal yollardan ülkelere girmeye çalıştıklarında istihbarata karşı koyma birimleri tarafından yakalanabiliyorlar. Sisteme girmemek için kimi zaman kaçak yolları kullanabiliyorlar. Yani burada amaç insan kaçakçılığı değil, bu yöntemi uygulayarak kamufle olmak ve hedef ülkeye sızmak.
Üç. Sızan bir bilgi de eleman olarak devşirilen kişilerin İsrail adına Güvenli Ev/Safe House (operasyonel faaliyetler için kullanılan evler) temin etmesine yönelikti. Peki, bu operasyonla İsrail istihbaratının Türkiye’deki güvenli evleri de deşifre oldu mu? Şebeke çöktüğüne göre güvenli evler de ortadan kaldırılmıştır.
Dört. Dikkatimi çeken son detay bu kişilerin eylemlerde kullanılmak üzere İsrail istihbaratına ambulans şirketi ayarlaması konusuydu. Peki, istihbarat örgütleri bu ambulansları ne yapıyor? Bu şekilde yakalanmadan insan da kaçırabiliyorsun, mal da. Bu yönteme kimi zaman organize suç örgütlerinin de başvurduğunu öğrendim. Ancak Türkiye’de ambulans kullanımı sıkı prosedürlere bağlı. Bu yüzden artık bu yönteme başvurulmadığı söyleniyor.
Yazıyı şu vurguyla bitirelim. Yaşananlar MİT-Mossad gerilimi gibi görünse de temelde Türkiye’nin egemenliği meselesidir. Ankara, Türkiye’nin yabancı istihbarat örgütlerinin operasyon ya da mücadele alanına dönmesine izin vermeyeceğini daha önce ortaya koymuştu, bu kararlılığını sürdürüyor. Sadece İsrail değil, İran ve Rus istihbarat örgütleri de Ankara’nın bu yöndeki kararlılığını yakın geçmişte tecrübe etmiştir.