HAMAS’ın Gazze ablukasını yarmak için başlattığı harekata karşı ABD-İsrail’in yürüttüğü vahşetin ve soykırımın dördüncü ayrına girmek üzereyiz.
Bu durum 1917’den beri yoğunluğu zaman zaman artarak ve azalarak Müslümanların sıcak gündeminde bulunan Filistin meselesinde yeni bir safhanın açıldığına işaret etmektedir.
Dünya üzerindeki her vicdan sahibinin itirazına sebep olan bu yeni safha, bizim ülkemizde de büyük kitlelerin tepkilerini çekmekte ve bu tepkiler öncelikle mitinglerin, sosyal medya mesajlarının hâkim üslubu içinde yer yer öfke ve nefret diliyle karışıyor gibi görünse de asıl insanlığın tükenmediğini göstermesi bakımından önemlidir.
Yine de ilk bakışta söz konusu araçların, “-e yoluyla” cihat görevini, yardımlaşma, dayanışma duygularını tatmin etme zannı uyandırmakla vicdanlarda bir rahatlamaya, tepkilerde bir sakinleşmeye ve giderek itirazın baş nedeni olan kötülüğün kanıksanmasına… yol açabileceği düşünülse de bu ihtimallerin kitle psikolojisinin hakikatiyle bağdaşmadığı görülecektir.
Zira kitleler itidale değil infiale tabidir ve yığınlar serinkanlı bilgilere değil çığlıklara kulak kesilirler.
Bu bağlamda sözü bir keskin bıçak gibi idraklere süren sloganlar, şairlerden seçilen kısa ama vurucu dizeler, devrimcilerden alıntılanan sözler… duyguların ve tepkilerin harekete geçirilmesinde adeta motor bir işlev yüklenmekle kalmaz bunları yine kitleler üzerinden insanlığın tümüne dalga dalga yayarlar.
Burada önemli olan infiali, onun nedenlerini ortadan kaldırıncaya kadar kitlesel düzeyde kesintisiz olarak sürdürmek, diğer yandan da onu itidal içinde doğru bilgilerle tahkim ederek aklın ve duyguların müşterek işleyişinde som bir şuura dönüştürmektir.
Hadisata karşı milli tutum olarak ifade edilen şey de son tahlilde budur: Bizi biz yapan merhamet, mazluma sahip çıkma, vidanın sesini hâkim kılma, zalimlere karşı eylemde bulunma vb. değerleri sağlam bilgiler üzerine inşa ederek, bunları vakti geldiğinde kendiliğinden harekete geçirebilme kabiliyeti…
Birbirine bitişik olan bu iki durumun en sıcak örnekleri olarak şunları zikredebiliriz:
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi, on beşinci edebiyat günlerini (25-29 Aralık 2023) “Bir Filistin Vardı Bir Filistin Gene Var” ana başlığı altında -Rami Kütüphanesi’nde- gerçekleştirdi.
Türkiye Yazarlar Birliği’nin kurucusu ve hâlen Şeref Başkanı olan D. Mehmet Doğan’ın engin tecrübesinden nemalanan, Birliğin İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı ile yardımcıları Mekki Yassıkaya ve Fatma Gülşen Koçak’ın değerli zahmet ve gayretleriyle kuvveden fiile çıkan mezkûr etkinlikten maksat, bugün Gazze üzerinden görünürlüğe çıkan gerçekte 1917’den beri Filistin topraklarında süren İngiltere-ABD-İsrail zulmünü doğrudan şairlere, yazarlara, araştırmacılara, aktivistlere anlattırmaktı.
Nitekim bu kapsamda İbrahim Nasrallah başta gelmek üzere Ayçin Kantoğlu, Peren Birsaygılı Mut, Merve Safa Likoğlu, Ali Ural, İsmail Kılıçarslan, Hasan Akay, Mehmet Çelik, Turan Kışlakçı, Rukiye Aydemir, Yasemen Toruloğlu, Sedat Karavaş, Musa Biçkicioğlu, Sernur Yassıkaya, Temel Hızıroğlu, Merve Gülcemal, Taha Kılınç, Ahmet Turgut, Ali Emre, Savaş Barkçin, Yusuf Kaplan, Turan Koç, Osman Koca, İhsan Kabil… ve isimlerini -yer darlığı nedeniyle- listelemekten aciz olduğumuz şairler, müzisyenler, yönetmenler… Filistin’i muhtelif yönleriyle işlediler.
29 Aralık Cuma günü Ayasofya camiinde şehitler için mevlidin okunmasını takiben dua edilerek tamamlanan etkinlik, sempozyum vb. faaliyetlerdeki didaktikliğin çok fevkinde bilgi ile hüznün, tanıklıkla asil bir öfkenin itidal içinde bir infialde birleştirildikleri nitelikli örneklerden biriydi.
Bunun hemen ardından da dün Türkiye Gençlik Vakfının (TÜGVA) öncülüğünde, Milli İrade Platformu tarafından 308 Sivil Toplum Kuruluşu’nun katılımıyla Galata Köprüsü’nde “Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet” mitingi geldi.
İnsan selinin Galata Köprüsü üzerinden Sultanahmet meydanıyla Kabataş iskelesine kadar uzandığı bu mitingde elbette Kuzey Irak’taki on iki canımızın ve Filistinli kardeşlerimizin şehadetini ve bunlara karşı öfkeyi dile getiren pankartlar taşındı, sloganlar atıldı ama son tahlilde öfkeler dualara bitiştirildi, Siyonist Haçlı seferine karşı kalpler ve idrakler yeniden bilendi.
Milli tutum ve milli şuurdan kastettiğimiz işte budur!
Bunun diğer söylenişi, millet ve vatan olarak nasıl bir düşmanla ve tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu bilerek (itidal), bununla salt gündelik bir tepkiyle değil, kadim bir bilgiyle ve asil bir öfkeyle mücadele (infial) etmemizdir.