Önceki yazımızı “kıyam” kelimesi esasında Mezopotamya (Hanîfi-İslam) Akdiyle, Eski Ahit arasındaki derin farka işaret ederek bitirmiştik.
Aynın dil ailesinden oldukları için İbranice’de de “kima” (kalkma) olarak ifade edilen kıyam kelimesini amida (ayakta durma), nitsav ve yatsav (durmak) kelimelerinin önünde ele alan Yahudi kelamcısı İbn Meymûn (Maimonides) şu değerlendirmesinde zikrettiğimiz farkı şöyle temellendirmektedir:
“Kima kelimesi müşterek bir isimdir. Onun manalarından birisi, oturmak kelimesinin zıddı olan ayakta durmaktır. Bu anlamda Tevrat’ta, ‘O, onun için ne ayağa kalktı (kima) ne de hareket etti’ (Ester 5:9) denilmiştir. Yine bu kelime bir durumun sabit olması ve onun doğru olması anlamında kullanılmaktadır. Nitekim bu kelime Tevrat’taki ‘Tanrı kendi kelamını doğrulayacak (kima)’ (I. Samuel 1:23), ‘Efron’un bütün toprakları, İbrahim›in mülkü olarak kalacak (kima)’ (Yaratılış 23:17), ‘Şehirdeki bu ev sabit kılınacak (kima)’ (Levililer 25:30) ve ‘İsrail›in kralı, senin elinle güçlenecek (kima)’ (I. Samuel 24:20) pasajlarında bu anlamıyla kullanılmıştır. Bu lafız Tanrı için kullanıldığı her yerde bu anlama gelmektedir. Sözgelimi ‘Tanrı, şimdi kalkacağım (kima) dedi’ (Mezmurlar 12:5; Yeşeya 33:10) pasajıyla, ‘emrimi, vaadimi ve vaîdimi şimdi sabit kılacağım’ manası kastedilmiştir. ‘Sen kalkacak (kima) ve Siyon halkına rahmet edeceksin’ (Mezmurlar 102:13) pasajıyla da rahmetinden dolayı vaat edilen şeyin sabit kılınacağı kastedilmektedir. Bir şeye karar veren kimse, onu yapmaya azmettiğinde ayağa kalkarak onu yaptığı için (bu kelime tercih edilmiştir). Yine bir duruma isyan eden kimseler için kima kelimesi kullanılır. Nitekim söz konusu kelime, ‘Oğlum, benim kölemi, bana karşı kışkırttı (kima)’ (I. Samuel 22:8) pasajında bu anlamda kullanılmıştır.
İstiare yoluyla bu kelime, gafletleri sebebiyle cezayı hak eden bir topluluğa Tanrı›nın vaadinin gerçekleşmesi (infâz) manasında kullanılmıştır. ‘Ben Yarovam’ın soyuna karşı duracağım (kima)’ (Amos 7:9) ve ‘Tanrı kötülük yapanlara karşı durur (kima)’ (Yeşeya 31:2) pasajlarında bu anlamdadır. ‘Ben kalkacağım’ deyimi de bazen bu anlamda kullanılmaktadır. Yine ‘Sen kalkacak (kima) ve Siyon halkına rahmet edeceksin’ (Mezmurlar 102:13) pasajı, onun düşmanlarının üzerine yürüyeceksin anlamındadır. Bu anlamda pek çok pasaj bulunmaktadır. Fakat bunların içerisinde Tanrı’nın ayağa kalktığı ya da oturduğuna ilişkin bir ifade bulunmamaktadır; Tanrı bunlardan münezzehtir. Nitekim hahamlar, ‘Ulvi âlemde ne oturma (yeşiva) ne de ayakta durma (amad) vardır’ demiştir. Burada geçen amad kelimesi, kima manasında kullanılmıştır.” (Delâletü’l-Hâirîn – Aklı Karışıklar İçin Rehber, trc.: Özcan Akdağ, Osman Bayder,alBaraka Yayınları, İstanbul 2021)
Bunlardan görüldüğü üzere Yahudi kelamında kıyam kelimesi Tanrı’dan Yahudiye ikili ve geniş bir anlam yelpazesine sahip olmakla birlikte, Tanrı’nın kıyamı Arz-ı mev’ud başta gelmek üzere sürekli olarak Yahudi ırkçılığının, başka milletlere karşı üstünlük saplantısının, onlara rahmet olarak layık görülenlerin onların başkalarına zulmü olarak geri dönüşünün bir dayanağı haline getirilirken, aynı zamanda Tanrı’nın toplumları gaflet ya da azgınlıkları sebebiyle infaz etmesine yorulmaktadır.
Katiller için bir el kitabına dönüştürecek şekilde siyaset ve ırkî fayda yönünden Tevrat’ın belli zaman ve zeminlerde yeniden yazıldığını bildiğimize göre, kıyam konusunun da yeni ihtiyaçlar gereğince değiştirilmiş olmasını ve dün Haçlı Seferleriyle bugün Gazze’de Siyonist Haçlıların top yekûn ittifakıyla Müslümanlara uygulanan büyük vahşetin kodlarının da aynı anlayış (ittifak) içinde yattığını görmemiz gerekir.
Dolayısıyla Siyonist-Hıristiyanlar için kıyamın, onların Müslümanlara yaşatmak istedikleri erken bir kıyametin başlama noktası olduğu, burada asıl korkularının da kendi elleriyle -Tanrı’yı tahrik ederek- yaratmak istedikleri büyük kıyamet karşısında Müslümanların Tevhidî kıyamına maruz olup, hem sonradan ürettikleri teolojik arzularının kursaklarında kalmasından
hem de siyasi planlarının akamete uğramasından kaynaklandığı görülecektir.
Hayır, burada kıyam ve kıyamet kelimelerinin kök-anlam benzerliğiyle bir paradoksa baş vuruyor değiliz; bilakis Siyonist-Hıristiyanlıktaki ahiret görüşünün / inancının son derece muğlak ve meşkuk oluşundan hareketle onların toplumlar için yeni vahşetler üreterek çabuklaştırmayı arzuladıkları kıyametin öte-âlem (ahiret) kaydından yoksun ve bu yanıyla tamamen seküler (dünyevî) olduğunu söylüyoruz.