pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

TÜRDEF GENEL BAŞKAI MEVLÜT KANDEMİR:Avrupa’nın kolonyal tarihiyle ilgili yayınlar son yıllarda giderek artıyor.

Avrupa’nın kolonyal tarihiyle ilgili yayınlar son yıllarda giderek artıyor. Geçen yüz yılda Avrupa hakkında yapılan çalışmalar aydınlanma döneminin kavramları üzerine inşa edilmiş ve kolonyal geçmişin yükleri görünmez kılınmıştı. Bugün belki Türk okurlara tuhaf bir ifade olarak gelebilir fakat bu durum Walter Mignolo’ya göre onların zamanı da kolonize etmelerinden kaynaklanıyordu. Belirli bir sıralama vardı ve modern Avrupa düşüncesi gibi genellemeler her halükârda zirveyi temsil ediyordu. Avrupa uygarlaştırma yükünü omuzlarına almış, Avrupa dışını da kendi zamanına getirmeye çalışıyordu. Daha birkaç sene öncesine kadar aksi yönde bir değerlendirmeye önce Avrupa dışının karşı çıktığını çoğumuz tecrübe etmişizdir. Bugün ise “onların menfur tarihi”nin üzerindeki sis perdesi aralanıyor ve devam etmekte olan kolonyal hâkimiyetin yıkılışına tanık oluyoruz. Bugün Avrupa’nın taşra olarak görülmeye başlanması sıradan bir hadise değildir. Bunda Avrupa’nın kolonyal geçmişi hakkında yapılan yeni çalışmaların büyük payı vardır. Edward Said, “Oryantalizm” adlı kitabı yazdığında Avrupa’nın algılanma biçimini Filistin kökenli bir aydının bu kadar sarsabileceği görülmüş müydü tam olarak bilemiyorum. Fakat ona karşı gösterilen tepkiler bu yeni yaklaşımın öneminin anlaşıldığını gösteriyor. Bu durum bugün de geçerlidir. Filistinlilere yönelik tarihin tanık olabileceği en vahşiyane saldırılar Avrupa’nın ve onun doğal uzantısı olarak görebileceğimiz İsrail’in gerçekliğini de tam olarak ortaya çıkardı. Bu olayların yeni bir tarih görüşüne de kapı araladığını görmek durumundayız. Belki Türkçe yayınlarda tam olarak ortaya çıkmadı fakat İsrail’in varlığı ve Filistinlilere yönelik vahşet Avrupa’nın kolonyal geçmişinin bir devamı olarak görülmektedir. Bu, beklenmedik bir gelişmeydi. Bugün özellikle dış basında, dünya çapında önem kazanan gazete ve dergiler, İsrail’in Filistinlilere yönelik vahşice saldırılarını Avrupa kolonyalizminin bir devamı olarak ele alıyor. Onlar da İsrail’in vahşice saldırılarını ne bir din savaşı olarak görüyorlar ne de Yahudi tarihinin kerameti kendinden menkul dinî metinleriyle izah ediyorlar. İsrail açıkça Avrupa ve ABD’nin kolonisi olarak kabul ediliyor. Kuşkusuz Filistinlilerin insanüstü gayretle ortaya koyduğu muazzam direniş de antikolonyalist bir mücadele olarak görülüyor. Bu çok önemli bir değişimdir ve etkisi zaman içinde daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye’de belirli kesimlerin Filistin konusunda anlamlı bir sessizliğe büründüğünü görmemek mümkün değil. Bu sessizliğin farklı açılardan yorumlanması gerekir fakat bu sessizliğin Avrupa’nın menfur tarihini bilmemekten kaynaklandığını söyleyebilirim. Bunda kullanmakta olduğumuz kavramların doğrudan etkisi vardır. Daha açık ifade etmek gerekirse Avrupa’nın kolonyal tarihi ve İsrail’in emperyalist faaliyetleri söz konusu olduğunda mevcut kavramlar gerçekliği göstermekten ziyade belirsizleşmeye yol açmaktadır. Ne yazık ki kullandığımız çoğu kavram ve açıklama modelleri sınıf farklılıklarını ve karşıtlıklarını temel alan ideolojiler göre anlam kazanmıştır. Bu sebeple gerçekliği bütün açıklığı ile görmek mümkün olamamaktadır. Bu da doğal olarak istismar gibi evrensel meselelerin ötesine geçmeyi imkân haricinde bırakmaktadır. Hâlbuki bugün Filistin’de daha çok, milletlerin başka milletler üzerine vahşeti kol gezmektedir. Konu “öteki” kavramının sınırlarını fazlasıyla aşmaktadır. Avrupa tarihi veya Avrupa’nın kolonyal tarihi gibi genellemeler de sorunlu olabilir. Bu sebeple İsrail’in bu son vahşetinin özellikle Anglosaksonların kolonyal yayılmacılığı ile birebir örtüştüğünü özellikle belirtmemiz gerekir. Bu çok önemli bir farktır. Anglosaksonların sadece on dokuzuncu yüzyılda Kuzey Amerika, Afrika ve Asya’da sergilediği kolonyal vahşetle İsrail’in bugün Filistin’de sergilediği vahşet arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Açıkça ifade etmek gerekirse Batı medeniyeti gibi genellemeler artık kullanışlı bir ideolojik bakış açısı sunmamaktadır. Bu son vahşet Anglosaksonlara fatura edilmelidir. Eğer İsrail’e Anglosaksonlar izin vermeseydi Filistin baştan aşağıya kana bulanmazdı. Bu, yakın tarihte görülmüş bir vahşet değildir. Ulusları da bu suça ortak olmaktadır. Eğer başka türlü bir durum olsaydı bu güne kadar aksi yönde mutlaka birtakım hadiseleri görebilirdik. Fakat olmadı. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un “Bu savaş gerçekten de Batı uygarlığını, Batı uygarlığının değerlerini kurtarmaya yönelik bir savaştır” sözü Anglosaksonlar arasında da tepkiye yol açmalıydı.
Ekleme Tarihi: 21 Aralık 2023 - Perşembe

TÜRDEF GENEL BAŞKAI MEVLÜT KANDEMİR:Avrupa’nın kolonyal tarihiyle ilgili yayınlar son yıllarda giderek artıyor.

Avrupa’nın kolonyal tarihiyle ilgili yayınlar son yıllarda giderek artıyor. Geçen yüz yılda Avrupa hakkında yapılan çalışmalar aydınlanma döneminin kavramları üzerine inşa edilmiş ve kolonyal geçmişin yükleri görünmez kılınmıştı. Bugün belki Türk okurlara tuhaf bir ifade olarak gelebilir fakat bu durum Walter Mignolo’ya göre onların zamanı da kolonize etmelerinden kaynaklanıyordu. Belirli bir sıralama vardı ve modern Avrupa düşüncesi gibi genellemeler her halükârda zirveyi temsil ediyordu. Avrupa uygarlaştırma yükünü omuzlarına almış, Avrupa dışını da kendi zamanına getirmeye çalışıyordu. Daha birkaç sene öncesine kadar aksi yönde bir değerlendirmeye önce Avrupa dışının karşı çıktığını çoğumuz tecrübe etmişizdir. Bugün ise “onların menfur tarihi”nin üzerindeki sis perdesi aralanıyor ve devam etmekte olan kolonyal hâkimiyetin yıkılışına tanık oluyoruz. Bugün Avrupa’nın taşra olarak görülmeye başlanması sıradan bir hadise değildir. Bunda Avrupa’nın kolonyal geçmişi hakkında yapılan yeni çalışmaların büyük payı vardır.

Edward Said, “Oryantalizm” adlı kitabı yazdığında Avrupa’nın algılanma biçimini Filistin kökenli bir aydının bu kadar sarsabileceği görülmüş müydü tam olarak bilemiyorum. Fakat ona karşı gösterilen tepkiler bu yeni yaklaşımın öneminin anlaşıldığını gösteriyor. Bu durum bugün de geçerlidir. Filistinlilere yönelik tarihin tanık olabileceği en vahşiyane saldırılar Avrupa’nın ve onun doğal uzantısı olarak görebileceğimiz İsrail’in gerçekliğini de tam olarak ortaya çıkardı. Bu olayların yeni bir tarih görüşüne de kapı araladığını görmek durumundayız. Belki Türkçe yayınlarda tam olarak ortaya çıkmadı fakat İsrail’in varlığı ve Filistinlilere yönelik vahşet Avrupa’nın kolonyal geçmişinin bir devamı olarak görülmektedir. Bu, beklenmedik bir gelişmeydi. Bugün özellikle dış basında, dünya çapında önem kazanan gazete ve dergiler, İsrail’in Filistinlilere yönelik vahşice saldırılarını Avrupa kolonyalizminin bir devamı olarak ele alıyor. Onlar da İsrail’in vahşice saldırılarını ne bir din savaşı olarak görüyorlar ne de Yahudi tarihinin kerameti kendinden menkul dinî metinleriyle izah ediyorlar. İsrail açıkça Avrupa ve ABD’nin kolonisi olarak kabul ediliyor. Kuşkusuz Filistinlilerin insanüstü gayretle ortaya koyduğu muazzam direniş de antikolonyalist bir mücadele olarak görülüyor. Bu çok önemli bir değişimdir ve etkisi zaman içinde daha iyi anlaşılacaktır.

Türkiye’de belirli kesimlerin Filistin konusunda anlamlı bir sessizliğe büründüğünü görmemek mümkün değil. Bu sessizliğin farklı açılardan yorumlanması gerekir fakat bu sessizliğin Avrupa’nın menfur tarihini bilmemekten kaynaklandığını söyleyebilirim. Bunda kullanmakta olduğumuz kavramların doğrudan etkisi vardır. Daha açık ifade etmek gerekirse Avrupa’nın kolonyal tarihi ve İsrail’in emperyalist faaliyetleri söz konusu olduğunda mevcut kavramlar gerçekliği göstermekten ziyade belirsizleşmeye yol açmaktadır. Ne yazık ki kullandığımız çoğu kavram ve açıklama modelleri sınıf farklılıklarını ve karşıtlıklarını temel alan ideolojiler göre anlam kazanmıştır. Bu sebeple gerçekliği bütün açıklığı ile görmek mümkün olamamaktadır. Bu da doğal olarak istismar gibi evrensel meselelerin ötesine geçmeyi imkân haricinde bırakmaktadır. Hâlbuki bugün Filistin’de daha çok, milletlerin başka milletler üzerine vahşeti kol gezmektedir. Konu “öteki” kavramının sınırlarını fazlasıyla aşmaktadır.

Avrupa tarihi veya Avrupa’nın kolonyal tarihi gibi genellemeler de sorunlu olabilir. Bu sebeple İsrail’in bu son vahşetinin özellikle Anglosaksonların kolonyal yayılmacılığı ile birebir örtüştüğünü özellikle belirtmemiz gerekir. Bu çok önemli bir farktır. Anglosaksonların sadece on dokuzuncu yüzyılda Kuzey Amerika, Afrika ve Asya’da sergilediği kolonyal vahşetle İsrail’in bugün Filistin’de sergilediği vahşet arasındaki benzerlik dikkat çekicidir.

Açıkça ifade etmek gerekirse Batı medeniyeti gibi genellemeler artık kullanışlı bir ideolojik bakış açısı sunmamaktadır. Bu son vahşet Anglosaksonlara fatura edilmelidir. Eğer İsrail’e Anglosaksonlar izin vermeseydi Filistin baştan aşağıya kana bulanmazdı. Bu, yakın tarihte görülmüş bir vahşet değildir. Ulusları da bu suça ortak olmaktadır. Eğer başka türlü bir durum olsaydı bu güne kadar aksi yönde mutlaka birtakım hadiseleri görebilirdik. Fakat olmadı. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un “Bu savaş gerçekten de Batı uygarlığını, Batı uygarlığının değerlerini kurtarmaya yönelik bir savaştır” sözü Anglosaksonlar arasında da tepkiye yol açmalıydı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.