Arap ülkeleri dediğiniz ülkeler yapay oluşturulmuş ülkeler.
Osmanlı’dan kopartılarak oluşturulmuş ülkeler.
Bir kısmının adını bile İngilizler koydu.
Irak, Suriye, Ürdün vb gibi…
O ülkelerin başına da kendilerinden olanları yerleştirdiler 1. Dünya Savaşı’ndan sonra.
Savaş sürecinde Osmanlı’ya İngilizlerle işbirliği yaparak isyan etmenin ödülü olarak.
İşbirlikçi yönetimler oluşturuldu.
İşbirlikçi zihniyet hâlâ devam ediyor.
Emre amade yönetimler…
Hiçbiri kelimenin tam anlamıyla bağımsız değil.
Eski efendileri olan İngiltere’nin yerini ABD aldı.
Ama İngiltere’ye de minnet borçlarını ödemeye devam ediyorlar.
Sadece zihnen değil göbekten de bağlılar eski-yeni efendilerine.
Onlara rağmen bir şey yapmazlar.
Yapamazlar.
Onların oluşturduğu sistemin sadece birer aparatıdırlar.
Arada bir ses yükselttiklerine bakmayın.
Veya tepki koyduklarına.
O sözlerin hepsi, o tepkilerin tamamı danışıklı dövüştür.
Efendilerinden aldıkları icazet dolayısıyladır.
Halklarının gönlünü almak veya tepkilerini kendi kontrollerine almak içindir.
Kendilerine biçilen rolü oynamanın dışında bir ağırlıkları yoktur.
Hür değillerdir.
Bağımsız değillerdir.
Riyad’daki zirvede Türkiye’nin zorlamalarıyla İsrail soykırımına yönelik kabul ettikleri bazı maddelere karşın HAMAS’ı tam da ABD-Batı blokunun, yani efendilerinin isteklerine uygun biçimde mahkum etmelerinin, kendileri gibi işbirlikçi Mahmut Abbas (FKÖ) yönetimini tek meşru güç ilan edip HAMAS’ı zımnen meşru olmayan bir güç olarak tasfiye etmeye kalkışmalarının sebebi de budur.
Bu kadarına bile İsrail’in tahammül edemediği görüldü.
Telaviv’deki siyonazilerin lideri Netanyahu anında gerekli cevabı verdi.
Onur kırıcı ve küstah sözlerle Arap ülkeleri liderlerinin ağzının payını verdi.
“Oturun oturduğunuz yerde” diye çemkirdi. “Susun! Yoksa…” dedi.
Ne mi oldu?
Hiçbirinden tek ses çıkmadı.
O halklarına karşı nasıl ceberut oldukları bilinen mütekebbir Arap ülkelerinin liderleri derin bir sessizliğe büründüler.
Utanç verici bir sessizlik.
Korkaklığın dibi bir suskunluk.
Ama HAMAS’ın o bir avuç yiğidi direnmeye devam ediyorlar.
Onurlarıyla ölüyorlar.
Şehadet şerbetini içiyorlar.
Siyonist rejimden de, Netanyahu gibi kan içici vampirlerden korkmuyorlar.
Ölerek onurlu bir destan yazıyorlar.
Onurlu bir ölümü onursuz bir yaşama tercih ediyorlar.
Ama o Arap ülkelerinin işbirlikçi ve ezik liderleri Netanyahu’nun sözleri karşısında suskunlar.
Onursuzca yaşamayı onurlu bir ölüme tercih ediyorlar.
Yaşayan ölülerdir onlar.
Netanyahu’ya cevap veremeyecek kadar korkak olanların kendi halkları üzerinde nasıl bir baskı rejimi oluşturdukları ise sır değil.
Onur herkese nasip olmuyor işte!
Tükürün zilleti kabul eden o suratlara!