“Hastane bombalamak, ambülans bombalamak, çocuk bombalamak... Siyonist terörün son üç haftadaki bu eylemleri, kayıtsız kalan herkesi kendisi gibi haysiyetsiz kılıyor. Bu, şahit olan herkes için aslında kendi haysiyetine dair bir savaş.
Haysiyetini kaybetmek için insanın hakikati bilerek çarpıtması gerekiyor. Gazze’yle ilgili hakikatleri önce kendisine, sonra başkasına yönelik olarak çarpıtan birinin hakikatle ve haysiyetle bir alakası kalmamıştır. Güven veremez, güven duyamaz, saygıyı hak etmez.
İşini, çıkarını kaybetmekten çok mu korkuyorsun, Gazze’ye şahit olmamaya çok mu mecbur hissediyorsun? Olabilir, bak bu gerçekten olabilir. O halde bari yalanı çoğaltma, zalimlere şirin görünme ki hakikatle bir bağın kalsın, haysiyetin kalsın.”
Yeri gelmişken söyleyeyim. Adına “Türk” dediğimiz ve bin çeşit milletten oluşan o eşsiz kimyanın insanları, en çok “tarihin hangi tarafında duracaklarını doğru seçtikleri için” haysiyetli, asil bir insan topluluğu oluşturur.
Türklük, her şeyden önce bir duygu durumudur ve olan biten böyleyken Gazze’ye kayıtsız kalan adama Türk denemez. “Türk” tanımının kendisine ayıp etmiş oluruz. Hele hele olan biten böyleyken İsrail’i, Siyonist köpekleri desteklemek doğrudan “gâvurluk” olacağı ve Türklük ile gâvurluk aynı bünyede barınamayacağı için en ufak bir tartışmaya mahal yoktur.
Bu, burada bir dursun.
Terörist İsrail’e yahut İsrail’i doğrudan destekleyen firmalara ait ürün ve malları boykot ediyoruz ya. Bu boykot sürerken birkaç tavır çıkıyor ortaya. İlk tavır “hiç olmazsa boykot edelim” tavrı. Açıkçası ben “hiç olmazsa” yerine “ilk olarak” demeyi tercih ediyorum. İsrail ürünlerini boykot etmek “haysiyetin ilk adımıdır” zira.
İkinci tavır “boykot işe yaramaz, daha fazla şey yapmalıyız” tavrı. Ben, bu tavra da itiraz ediyorum. Boykotu sürdürüyor olmamız, başka bir şey yapmayacağımızı değil, başka bir şey de yapabilmek için inisiyatif aldığımızı gösterir.
Yeter ki “vicdanımız için değil haysiyetimiz için” mücadele verdiğimizi aklımızdan çıkarmayalım. Yeter ki elimizdeki taşın küçük ya da büyük olduğuna aldırış etmeden düşmana, Siyonist köpeklere o taşı atabilme cesareti gösterelim.
Sürdürülebilir bir boykot, haysiyetimizi bizimle, dikkatimizi yüksek tutacaktır. Allah’ın bize açacağı kapıları yakınlaştıracaktır.
Bakınız İsrail gazeteleri Türkiye’ye nefret saçıyorlar. Demek ki “haysiyetimizi koruma çabamız” onların nefretini celbediyor. Ne güzel.
Bir de iki ayaklı “İsrail malları” yaşıyor aramızda malum. Cadılar bayramı kostümünü tanıtmaktan Gazze’de öldürülen çocukları anmaya fırsat bulamayan bir yığın “Türkiyeli ünlü”den söz ediyorum. Ajansları, menajerleri, reklam verenleri tarafından “vicdanları esir alınan” bu İsrail mallarını da boykot listemize dâhil etmeyi unutmayalım. Bir köpeğin sağ ayağının tırnağı kanasa manifesto yazan bu “pembe mabadlılar”ın Gazze’de öldürülen bebekler konusundaki haysiyetsizliğini de unutmayalım, unutturmayalım.
ğını da yazacaktım uzun uzun. İnşallah sonraki yazıya…