DAHA ÖNCE, İsrail’in azılı bir katil olarak bütün dünyanın gözünün içine bakarak Gazze’yi/Filistin’i taş taş üstünde kalmayacak şekilde bombalaması, her türlü insani yardımın ulaşımını engellemesi, sivil halkı aç ve susuz bırakması, tekrar tekrar hastane bombalaması, “büyük devletlerin” takdirine mazhar olmuş muydu?
Elbette, üç maymun tiyatrosunun sahne performansına aşinayız. Bosna soykırımı belleklerimizde. Ama o zaman Batı dünyası en azından susuyordu. Şimdi ise inadına sivil halkın bombalanmasını dünya kamuoyuna kabul ettirmek üzere, geniş kitleleri zalimin masumiyetine ikna etmenin dili üzerinde çalışılıyor. Küresel muktedirlerin haber ajanslarının diline lütfen dikkat kesilin.
Karantina Günleri, dijital hegemonya için verimli bir deney zamanı olarak, muktedirlere adeta bir laboratuvar ortamı sağlamış.
İşgalci İsrail’in zalim politikalarını nasıl masum gösterebileceklerine dair dijital dünyanın verimli bir atmosfer oluşturduğunu “rasyonel” olarak ölçmüş biçmişler.
BATI medyasının diline bakarsanız Gazze halkının üstüne yağan bombalar “küresel iklim krizi”nin bir parçası gibi. Faili yok.
Batı medyasının hakikati gözlerden uzak tutma planlarını dikkat alanımızdan çıkarmadan, bireysel olarak, toplumsal olarak bize umut aşılayan haberleri de soğukkanlı bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor.
Meydanlarda yürüyenler içinde, Filistin halkının yaşadıklarına dair bilgi sahibi olan Batılıların oranı nedir mesela?
1948’den bu yana İsrail Devleti eliyle Filistinlilere yaşatılan zülüm hakkında zihinlerde açılan dosyalarda hangi bilgiler vardır?
Bu soruların cevabını bir vidyo eşliğinde görelim. Vidyoda liseli öğrencilere Filistin’e dair sorular soruluyor. Bazılarına isim ile hitap edilerek soruluyor soru, bazılarına doğrudan. İlk sorunun ve son sorunun cevapları kızlara ait.
Buyurun:
Siyonizm Filistin’de yaşayan Müslümanları yerlerinden edip Yahudi Devleti kurmayı hedefleyen siyasi harekettir.
Naci el Ali’nin çizdiği, sırtı okuyucuya dönük, elleri arkasında bağlı çizgi karakterdir.
Büyük felaket anlamına gelen Nekbe, Filistinliler için zorunlu göç, yağmalanma ve katliamlara uğramak anlamına gelir.
Murabıt, Mescidi-i Aksa’nın avlusunda her gün gönüllü olarak nöbet tutan Müslümanlardır.
Küdüs’ün doğusunda Mescid-i Aksa’nın tam karşısındadır.
Filistinlilerin İsrailli askerlerin işgaline karşı başlattığı direniş hareketinin adıdır.
Haçlılara karşı mücadelesi ile tanınan İslam kahramanıdır.
Filistinlilerin toprağını işgal eden, evlerine ve mallarına el koyup başkalarına haksız olarak veren, toprak sahiplerini öldüren kimselere, “yerleşimci” değil, işgalci ve hırsız denir. Bu bir yerleşim değil, işgaldir.
Bu vidyoyu hazırlayanları tebrik ederim. Vidyo kısa, öz ve derin bir anlatıma sahip. Gençlerin diksiyonları berrak, vücut dilleri samimi ve içten. Seyredenin kendisini sorgulamasına vesile. Özellikle de gençlerin. Çünkü gençler yaşıtlarının söylem ve eylemlerinden daha çok etkilenir. Bu vidyoyu seyreden pek çok genç, soruların tamamına kendisinin kolaylıkla cevap verip veremeyeceğini şöyle bir aklından geçirmiştir.
Bu vidyoyu bir maya olarak değerlendirelim. Filistin halkının derdini kısa süreli duygusallıkların konusu olmaktan çıkarıp, meselenin tarihi arka planıyla, hafızayı diri tutan görsel metinlerle nasıl inşa edilebileceğinin bir örneği olarak değerlendirelim.
Okuma gruplarında, hikâye atölyelerinde 19. yüzyıldan günümüze dünyanın küreselleşmesi bahsini edebi metinler eşliğinde tartışalım.
KETEBE Yayınları sosyal medya hesaplarından hem Filistin konulu kitaplarını tanıtıyor hem de Filistinli şair ve yazarların hayat hikâyesini dikkat çekici bir dil ile nazara veriyor. Kitapların yayınlanması, duyurulması kadar edebi kamuda tartışma konusu yapılması da önemli.
19. yüzyıldan günümüze derken sadece Filistin meselesini kast etmediğimin altını bilhassa çizmek isterim. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan yolda dikkate alınmayan pek çok roman ve hikâye var. Mesela? MEB 100 kitap listesinde Peyami Safa’nın Mahşer romanı var mı? Çanakkale Gazisi Nihat’ın İstanbul’a döndükten sonra karşılaştığı sahnelerin onu intiharın eşiğine kadar getirmesini konuşmayarak esasında ne yapmış oluyoruz?
“Düşüncenin ebesi sorulardır.”