Filistinli özgürlük savaşçılarının bir ‘devlet ordusu’nun disiplin ve hazırlığı ile dünyanın en büyük hapishanesi sayılan Gazze şeridindeki duvarları aşarak, İsraillin kontrol ettiği yine Filistin toprakları olan bölgeye geçmeleri oldukça sarsıcı bir durumdur. Bu durum bir anda dünyanın gözünün Filistin’e dönmesine neden oldu.
2004 yılında gazetecilerden oluşan Doğu Konferansı inisiyatifi vardı. İş adamı olarak ben de konferansın bir üyesi idim. İsrail’in Lübnan’dan çekildiği aylarda Lübnan ziyaretimiz gerçekleşti. Lübnan’ın bütün siyasi gurupları ile görüşme imkânımız olmuştu. Velid Canpolat, Sünni guruplar ve Hasan Nasrallah… O dönemlerde Hizbullah İsrail’e karşı savaşan bir güçtü ve İslam dünyasının tartışmasız kahramanıydı. Aynı zamanda Lübnan parlamentosunda siyasi parti olarak yer alıyordu. Lübnan iç savaşının temsilcisi olan Hristiyan temsilcileri de dinleme şansımız olmuştu.
Lübnan’dan sonra Ürdün’e geçtiğimizde Filistin konusunu çalışan bir düşünce kuruluşundan brifing almıştık. Erdoğan’ın BM kürsüsünden göstermiş olduğu Filistin’in yıllar içerisine nasıl paramparça olduğunu gösteren haritayı bu düşünce kuruluşu çalışmıştı.
Suriye, Lübnan, Ürdün toplantılarından sonra bir kanaate vardım. 100 yıl geçtikten sonra İsrail bu topraklarda bu kafa ile güvende olmayacak. Çünkü bütün varlığını hak gaspı, toprak gaspı ve soykırım üzerinde adaletsiz bir şekilde inşa etmiş.
Kurulduğu günden bugüne kadar ne katliamlar ne toprak gaspı ne de hak gaspında bir iyileşme olmadı. Bir varlığın kökü adaletsiz olduğunda ne toprak ne sosyoloji ne de yaşayanlar huzur bulmuyor.
Her millet düşmanının kimliğine bürünürmüş. Yahudilerin düşmanı ve soykırımla suçladıkları figür Hitler’di. Siyonistler, Hitler’in yolundan gidiyorlar. Zannımca insanlık tarihi boyunca birlikte anılacaklar.
İsrail’in ‘dünyanın en güvenilir ülkesi’ imajı çökmüş oldu.
“Dünyanın en güçlü istihbarat örgütü MOSSAD’tır” abartılı tezi çöktü.
“İsrail asla yenilemez” imajı yara aldı.
İsrail’in içerisindeki iç çalkantıların sürdürülemez olduğu ve bu iç çekişmenin dışa vurduğunu görmüş olduk.
İsrail ordusunun çatışmalara konusunda isteksiz olduğu birçok meskûn mahalde çatışmayı göze almadığı alanda görülmüş oldu.
Bundan sonra ne olabilir?
Bütün taraflar için en çıkar yol iki devletli çözümdür. Filistinliler katliamla bitmeyeceğine göre dünyanın önde gelen arabulucuları Filistinlileri yok etmek için değil bir çözüm için çabalamalı.
Mücadele Filistin halkının haklı mücadelesi olduğu halde özgürlük savaşçılarının girişimini İran’a atfedip hedef saptırabilirler ki İran ne savaşır ne de diplomasiden vazgeçer ve bütün tarafları süreçten yorgun çıkarır.
ABD doğrudan savaşa girecek mi? Hizbullah nasıl bir tutum belirleyecek, reklam düzeyinde mi kalacak yoksa gelişen şartlara göre mi tutum belirleyecek?
Eskiden Filistin’de yaşayan insanlar İslam dünyasından yardım beklerlerdi. Birinci dünya savaşında bu birliğin çöktüğünü ve kurulan birçok devleti küresel emperyalistlerin kontrol ettiğini cümle âlem biliyor. Bugün Filistinliler daha rasyonel. İşin başa düştüğünün farkındalar.
Şimdi neler yapılabilir? Savaşların büyük kısmı psikolojik savaştır ki İsrail bugüne kadar bu savaşı başarı ile sürdürmüştü. Mavi Marmara’ya yapılan saldırıda ve sosyal medyanın yaygınlaşması Müslüman ülkelerin demokratikleşmesi ve kamuoyunun oluşması İsrail tekelini kırmıştır.
Öncelikli olarak dünyadaki bütün camilerde hutbe Mescid-i Aksa ve imanın esareti ile ilgili olmalıdır. Her bir Müslüman Filistin meselesinin bir parçası olarak bilgi yaymalı ve kamuoyu oluşturmalı. Çünkü öyle bir devirde yaşıyoruz ki her bir ferdin kendi medyası var.
Türkiye, Rusya ve Avrupa devletlerine düşen sağduyu çağrısı ve hakkaniyetli bir geleceğin hem Yahudilerin hem Müslümanların hem de Hıristiyanların lehine olacağını merkeze almak olmalıdır.
Obama ABD başkanlığını kazanmıştı. İnal Batu ile AK Parti dış politikası üzerine konuşuyorduk. Kendisi AK Parti dış politika yaklaşımlarını olumlu bulurdu. ‘’Filistin insanlığın ana rahmidir. Dünyada bir gelişme olduğu zaman Filistin’e bakarım. Burada bir iyileşme varsa dünyada da olur diye düşünürüm. Filistin’de zulüm varsa dünyada adalet yoktur. Obama’nın gelişi de bir şey değiştirmedi’’ demişti.
Hz. Ömer’in çok derin anlamlar içeren bir sözü vardır: ‘’Afta yanılmak, her zaman cezada yanılmaktan evladır.’’