Üşenmedim, lûgatları karıştırdım.. Grekoromen kökü olan ve çok sayıda Batı dilinde kullanılan; bu arada Türkçe’ye de iyiden iyiye yerleşen bir kelime bu: Skandal..Grekçe’de skand, basmak mânâsına geliyormuş. Lâtince’de, bilhassa Hristiyanlık sonrasında scandalum, şeytanın kurduğu tuzakları anlatıyormuş. Kelime zamân içinde, dinî çağrışımlarından arındırılmış, sekülerleşmiş ve umûmiyetle utanılacak halleri ifâde eder olmuş. Türkçedeki mânâsı aşağı yukarı budur.
Utanma duygusu esâsen son derecede medenî bir duygudur. Bu duygu son derecede baskılayıcı bir mâhiyet taşır. Medenî hâl, pek çok düşünürün altını çizdiği üzere bizleri baskılar. Bu baskılama kimileri için fevkalâde tabiî, hatta zarûrîdir. Meselâ muhafazakârlar için böyledir. Muhafazakârlara göre, eğer âdemoğlunu kendi hâline bırakırsanız hayvandan farkı kalmaz.
Baskılama dışarıdan gelebilir. Yasaklamalar ve yaptırımlar buna işâret eder. Karanlıkçı (obskürantist) ahlâkçılar ise muhafazakârların toplumsal uyum kaygıları üzerinden savundukları ilkelerin de ötesine çıkar ve yasakları en ileri seviyelerde uygulamayı, yaptırımları ağırlaştırmayı savunur. O kadar ki, Karanlıkçıların gözünde toplumsal hayât yasaklarla özdeşleşir. Dış baskılamaların hâricinde bir de iç baskılamalar vardır ki, utanma duygusu tam da bu baskılamanın karşılığıdır. Mesele, bâzen bunu da içerse de, kendi kendimizi ayıplamamız değil, diğerlerinin, anonim yabancıların bizi ayıplama tehlikesidir. Skandal, tanıdık tanımadık sayısız kınayıcı bakışın, ayıbı işleyen üzerinde odaklanmasıdır. Bu bakışlar içimizdeki utanma duygusunu harekete geçirir.. Psikolojik olarak son derecede yıkıcı bir durumdur bu.
Serazatçılar (Libertinler) ise muhafazakârların tersine bu baskılamalardan şikâyetçidir. En azından bu baskılamaların hafifletilmesini; hattâ kaldırılmasını arzu ederler. Utanma duygusuna şerh koyarlar. Bu duygunun bireyi yönetmesini, onun özgürlüğünü engelleyen, kişiliğini iğdiş eden bir fenâlık olarak görürler.. Çok sık kullandıkları ifâdeler şunlardır: Neden, ne için, kim için utanacak mışım? Eyleme geçmiş serazatçılık kolektif olarak kabul görmüş sınırlara hücûm etmekten, onları yıpratmaktan husûsî bir zevk alır.
Tuhaf olan şudur: Muhafazakârlar, karanlıkçılar(obskürantistler) ve serazatçılar (libertinistler) arasındaki kavgalar ortak olarak aynı varsayımdan hareket eder. İnsanda bir utanma duygusu olduğu varsayımıdır bu. Mesele, neyin, ne kadar utandırıcı olduğudur. Muhafazakârlar, karanlıkçılar ve serazatçılar arasındaki gerilimleri bir anda boşluğa düşürecek olan ise bu varsayımın karşılıksız kalmasıdır. Daha açık olarak ifâde edecek olursak, utanma duygusunun aşındığı, hattâ yok olmaya yüz tuttuğu yerde alışık olduğumuz tartışma bağlamlarının da çökeceğini öngörebiliriz.
Yaşa-dığımız zamanlar tam da buna işâret ediyor. Yazar Murathan Mungan’ın çok sık başvurulan aforizmasını hatırlayalım. Zekîce şunu söylüyor şâirimiz: “Türkiye’de herşey olabilirsiniz; ama rezil olmazsınız”. Doğru.. Ama bu zekîce ifâde Türkiye ile sınırlı değilidir. Murathan Mungan aslında tekmil dünyâmızı kuşatan bir gerçekliği ifâde ediyor. Utanma duygusunun olabilmesi için, iç bükey bir boyutumuzun, daha doğrusu mahremîyetin olması gerekiyor. Mahremiyetin çözüldüğü, herşeyin dış bükey boyuta tahvil olduğu, en işlenmemiş hâllerin vaftiz edilmiş sâhicilik üzerinden gösterişçi bir kamusallığa aktığı, üstelik bu yolda, insanlar arasında Atları da vururlar kabilinden evrensel bir yarışın hüküm sürdüğü bir dünyâda utanma duygusu aşınır. (Bu süreçlerin tüketim kapitalizmi ile bağlantısını müteaddit kereler yazdım. Tekrar etmeyeceğim). Muhafazakârların çok içerlediği, kahırlandıkları; karanlıkçıların çileden çıkıp saldırganlaştıkları, serazatçıların ise kontrolsüz bir şekilde nihilistleştikleri, her türlü uca kaçışçılığın (marjinalizm )fetişizmini yaptıkları, nerede duracaklarını kendilerinin bile bilmediği tuhaf bir dünyâdır bu. Eksilen ve bilhassa, küçük düşürülerek kasten eksiltilen mahremiyet duygusu, kaçınılmaz olarak eksilen utanma duygusu doğuracaktır. Bu dünyâda skandallar utanılacak durumları ifâde etmeyecektir artık. Tam aksine, skandallar çok defâ Halkla İlişkiler(PR) çalışmalarının bir dalı hâline gelecektir. Sansasyonlar, hızla utanılacak durumlardan çok arzulanan durumlara dönüşüyor. Güdümlü, kurgulanmış sansasyonların yaygın kullanımlarına şâhit oluyoruz. Skandallar kendi içinde arzulanmış ve arzulanmamış skandallar olarak ikiye ayrılıyor. Arzulanmamış ve kurgulanmamış skandalların nesnesi olmak, “Çekme be kardeşim” demekte ortaya çıktığı gibi kızgınlık ve rahatsızlık doğruyor; utanç değil..
Bilelim ki, Kanada’da mezar kaçkını eski bir Nazi artığını parlamentoda, Ruslara karşı savaşan bir kahraman olarak alkışlatanlar olsa olsa İsrâil’i ve Musevî seçmenlerini kızdıracakları varsayımı üzerinden belki biraz ürktüler.İlgililer arasından özür dileyenler, istifa edenler çıktı …Ama biliniz ki asla utanmadılar…