Şeyh Sa‘dî-i Şîrâzî [kuddise sırruhû] anlatıyor: Bir gün henüz âkıl bâliğ olmamış bir çocuk niyet edip oruç tutmaya başlar. Yüz türlü sıkıntı ile kuşluk vaktine kadar sabreder. Çocuğun annesi babası rahatça orucunu tutması için o gün çocuğu okula göndermez. Annesi şefkatle kucaklar öper, babası okşar. Çocuğa birtakım ödüller verip yüzüne karşı överler. Fakat öğle olunca açlık ve susuzluk çocuğun canına tak eder. Kendi kendine, Akşama daha çok vakit var, bir iki lokma yesem annemle babamın nereden haberi olacak? diye düşünür. Böylece anne babasına yaranmak için oruçluymuş gibi görünür ama gizlice orucunu bozar, bir şeyler yer. Şayet sen, Allah’ın seni gördüğünü bilip O’ndan korkmadıktan sonra namazı abdestsiz olarak kılsan kim nereden bilecek? Çocuk bulûğ çağına girmediği için orucu anne babasına hoş görünmek için tutmuş olabilir. Ancak gösteriş için ibadet yapan yaşı olgun bir kimse bu çocuktan daha cahildir. Gösteriş için, dindar görünmek için kılınan namaz ve yapılan ibadet cehennem kapısının anahtarıdır.