Kâmil Olmadıkça
Kişinin kendisi kâmil olmadıkça Ravza’da bekçi, Kâbe’de müezzin olsa ne fayda! Allah’ı bilmek kemal elde etmekle olur; bekçilikle, müezzinlikle değil. RBizler de Allah’ı biliyoruz. İman cihetiyle hepimiz ehl-i imanız. Hepimizin imanı birdir, yüz gramı beş yüz gramı olmaz. İman ettiğini dille ikrar, kalple tasdik eden herkesin imanı birdir. Farkımız kemalat derecesindedir.
Padişah da, vezir de, nalbant da kuldur. Ama makamları değişiktir. İmanın hakikatinde de iman edenler birdir, fakat insanların kemali, manen olgunlukları birbirlerinden farklı olabilir.
Herkesin ilâhî beyanlardan nasibi, mübarek makamlardan idraki, Allah’a kulluk mertebeleri derece derecedir. Bu durum kalplerin temizliği, nefislerin terbiyesine bağlıdır. Bu hususta gayret gösterip ilerlemek, Allah’a yaklaşmak gerekir.
Allah’a yaklaşmak için önce tövbe edip sonra istikamet üzere olunur. Ardından tezhip (nefsi ıslah ile hali güzelleştirme) ve takrip (yakınlaşma) gelir. Nakşibendiyye yolunda takrip için usul zikir, hatme, sohbet ve rabıtadır. Bunlar kişiyi Rabb’ine yaklaştırır.