Son zamanlarda dini değerler üzerinden yeni bir tartışmanın başlatılmak istendiğine ilişkin çok güçlü belirtiler var. Yeni hükümet modelinin getirdiği 50 artı 1 şartı nedeniyle, 4-5 yıldır bu tartışmalar yaşanmıyordu. Özellikle mayıs seçimlerinin ardından söz konusu hassasiyetin ortadan kalktığına şahit oluyoruz.
Erdoğan karşıtlığı üzerine kurgulanan Yuvarlak Masa sürecinde, dindar insanlardan oy alabilmek için, dini değerlere karşı inşa edilen eski çirkin söylemlerden olabildiğince uzak durulmaya çalışıldı. Masa’daki muhafazakâr görünümlüler, CHP’ye öyle bir makyaj yaptı ki neredeyse Menderes’in İnönü’yü astırdığına inanacaktık!
Tabii makyaj bu, ilânihaye kalıcı değil. Neticede seçimler kaybedilince dökülen terlerle birlikte makyaj da akmaya başladı. Kimi eski takvim yapraklarını karıştırmaya başladı, kimi eski ilmihal kitaplarını çevirmeye başladı, kimileri de perşembe gecesi Diyanet’in internet sitesine konan hutbeleri okumaya başladı...
Eski alışkanlıkları depreşti, laiklik adı altında yeniden dini değerlere ve Müslümanlara saldırıya geçtiler. Kimin çektiği, kimin konuştuğu belli olmayan sokak röportajları üzerinden genellemeci anlayışla dindar insanlara hakarete varacak söylemlerde bulunuyorlar.
28 Şubat’ta yaptıkları gibi kullanışlı tipler buldular. Fadime Şahin-Müslüm Gündüz-Ali Kalkancı tiyatrosunun yeni versiyonunu hazırladıkları anlaşılıyor. Türkiye’de yeniden laik/anti-laik tartışması çıkarmak istiyorlar. Çalışanların, öğrencilerin, memurların cuma namazına gidebilmelerini istemeyi laiklik karşıtı büyük bir eylem olarak ilân ettiler. Bunun üzerinden mütedeyyin insanlar hedef alındı.
Mevzuyu nasıl döndürüp dolaştırıp, “hafta sonu iznine” getirmişlerse pes doğrusu. “Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler” misali, pazar gününün Hristiyanlar için izin yapıldığını itiraf ettiler: “Efendim hafta sonu izni pazardan cumaya kaydırılırsa, pazar yerine cuma gününü tatil yaparsanız, pazar günü kiliseye giden Hristiyanlar ayağa kalkarsa ne halt edeceksiniz?”
Dertleri bu değil tabii. Öteden beri dini değerlerle, daha açıkçası İslâm’la sorunu olanlar, bir süre duygularını bastırmak zorunda kaldı. İstedikleri neticeyi elde edemeyince büyük bir öfke patlaması yaşıyorlar.
Dünyadaki İslâm karşıtlığı rüzgârını arkasına alan bu azgın azınlığın, kötülüklerini nereye vardıracağı belli değil! Kimi zaman mülteci düşmanlığı üzerinden İslâm’a saldırıyor, kimi zaman sözde sokak hayvanları seviciliği üzerinden Müslümanlara saldırıyor, son zamanlarda da LGBT sapkınlığını meşrulaştırmak ve görünür kılmak için dini değerlere hücum ediyorlar.
Sosyal medya fetişizminden ve şehvetinden uzak durulmalı. Sokakta size uzatılan mikrofona mesafeyle yaklaşılmalı. Unutmayalım! Artık herkesin elinde bir kamera var. Her an kayıt altına alınıp, montajlanıp servis edilme tehdidiyle karşı karşıyayız.
Yeni irtica tiyatrosunun figüranı olmaya gerek yok, kırk düşünüp bir söyleyeceğiz.