İnsan neden hep güçlüden ve kazanandan yana olur? Neden kaybettiğinizde en yakınızdakiler bile sizi anında terk eder? Terk etmekle yetinmez, sırtından hançerler?
Kazanan kalabalıktır, kaybeden ise yalnız.
Kazandığınızda “sayemizde kazandı!” diyenler çok olur. Kaybettiğinizde ise o yenilgi sadece size fatura edilir. Birlikte yola çıktıklarınız bile sizi yüzüstü bırakır.
Sizin sayenizde siyasette bir yere gelenler, hatta sayenizde siyasi aktöre dönüşenler, paye verdikleriniz kaybettiğinizde başkalaşırlar. Herkes için geçerli değil söylediklerim elbette. Tenzih ederim, ne pahasına olursa olsun, vefa ve sadakat duygusunu bir abide gibi üstünde taşıyanlara. Sayıları az da olsa o kadar çok
değerlidirler ki!
İstanbul Ataşehir İlçesi Belediye Başkanı CHP’li Battal İlgezdi’nin Kılıçdaroğlu için söylediği o sözü okuduğumda insan olarak hem sarsıldım hem üzüldüm.
Mağlubiyetin ertesi günü CHP Genel Merkezi’ne gittiğini söyleyen İlgezdi’nin gördükleri, siyasetle ilgilenen herkesin ibretle ders alması gerekenler cümlesindendir. Şu sözlerini de herkes önemle not etmeli: “Genel Başkan tek başına oturuyordu. Hayat böyledir. Kaybedenin yüzü soğuk olur.”
Doğru, hayat böyledir.
Daha doğrusu siyaset böyledir.
Tersini düşünün bir an için. Kemal Bey kazanmış olsaydı Genel Merkez mahşer yerine dönmez miydi? Kemal Bey’e ulaşmak imkânsız hale gelirdi. Herkes ne kadar yakın olduğunu göstermeye çalışırdı. Övgü dolu sözler havada uçuşurdu. Övgüler yaltaklanmaya dönüşürdü. Kemal Bey’in ne büyük bir siyasi lider olduğu, ‘İkinci Kemal’ olarak Cumhuriyet’i tekrar tüm kazanımlarıyla yerli yerine oturtacağı söylenip durulurdu. Galibiyette kendilerinin asıl pay sahibi olduğunu söyleyip dururdu o birileri. Başta İmamoğlu olmak üzere Mansur Yavaş ve ittifakın diğer parti başkanları sıraya girerlerdi.
Hayat böyle bir şeydir işte!
Siyasi hayat tam da böyle bir şeydir işte!
Zaferin sahibi çoktur. Ama yenilgi öksüz ve yetimdir. Yenilgi bir tek en önde olana, yani baş olana mal edilir. Yenilginin tek müsebbibi olarak eleştirilmekle kalınmaz, acilen değiştirilmesi gerektiği de yüksek sesle dile getirilir. Sihirli “değişim” sözcüğü birden bire tedavüle sokulur.
Hayat böyle bir şeydir işte!
Siyaset tam da böyle bir şeydir işte!
Bakıyorum da Kemal Bey’in en yakınındakiler, hatta Kemal Bey’le özdeşleşmiş isimler, düne kadar Kemal Bey’in siyasi dehası ve liderliği konusunda mangalda kül bırakmayan o isimler, Kemal Bey sayesinde belki ömürlerinde göremeyecekleri makamlara sahip olanlar bir bir Kemal Bey’in gitmesi gerektiğini söyleyip durmaya başladılar.
Kimileri de sessiz sedasız bekliyor.
Kimin kazanacağına bakıp ona göre tavır almayı bekleyenlerin adedi de hayli fazla.
Hayat böyle bir şeydir işte!
Siyaset tam da böyle bir şeydir işte!
Reis kaybetmiş olsaydı hiç kuşkunuz olmasın, aynı durumda olurdu.
Bugün karşısında el pençe divan duranların kahir ekseriyeti, hatta en yakınındakilerden kimileri Reis için neler derlerdi neler!
Geçmişte gördük.
15 Temmuz’da Reis’in yalnızlığını görenlerdenim.
7 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin tek başına hükümet kuracak bir başarıya ulaşamaması karşısında bu düşüşün müsebbibi olarak Reis’in nasıl gösterildiğini gördüm. “Cumhurbaşkanı sahaya indiği için bu böyle oldu” diyerek yenilginin faturasının nasıl Reis’e çıkartıldığını, 1 Kasım’daki galibiyetin de Reis’ten esirgenip dönemin genel başkanına nasıl mal edildiğini hepimiz gördük.
Hayat böyle bir şeydir işte!
Siyaset böyle bir şeydir işte!
“Kaybedenin yüzü soğuk olur” diyen İlgezdi’nin siyasetin ve siyasetçilerin yüzüne tuttuğu ayna ibretâmizdir.
Ben sadece bu aynada gördüklerimi yazayım istedim.
Niyetim ne Kemal Bey’i müdafaa etmektir ne de onu devirmek isteyenleri suçlamak.
Ben galibiyet-mağlubiyet denkleminde siyasi hayatın nasıl bir değişime dönüşebildiğine, başkalaşım sürecine kimlerin değişim adını verdiklerine sadece vurguda bulunmak istedim.
Şu sözümü not ediniz lütfen.
Siyasette ebedi dostluk ve düşmanlık yoktur. Bugün en yakınınızda olanlar, hatta tapılacak düzeyde sizi sevdiğini söyleyenler yarın kendilerine bahşettiğiniz o makamları aldığınızda sizin düşmanınıza dönüşebilirler. Yenildiğinizde veya güçten düştüğünüzde anında gerekçe üretip karşınıza geçebilirler amansız suçlamalar eşliğinde. Tam tersi de doğrudur. Makam verdikleriniz hemeninde sizi ulularlar, karşınızda el pençe divan dururlar.
Bakıyorum düne kadar Kemal Bey’e ağzına geleni söyleyenlerden bazıları, mağlubiyet sonrası oluşan siyasi krizden veya boşluktan yararlanıp kendilerine iktidar alanları açmak için Kemal Bey’in baş müdafisi kesilivermişler!
Hayat böyle bir şeydir işte!
Siyaset böyle bir şeydir işte!
Yarın şartlar değiştiğinde şimdi Kemal Bey’in yanında hizalananların pozisyonlarını değiştirip değiştirmeyeceklerini kim bilebilir ki!
Siyasette her şey mümkün algısı giderek yerleşiyor. Bu da siyaseti ilkesiz ve omurgasız bir alana çekip çürütüyor. Vefa, sadakat, kardeşlik, yoldaşlık vb kavramlar, siyaset arenasında dudak bükülen ve alay edilen kavramlara dönüşüyor.
Süleyman Demirel’in “Dün dündür, bugün bugündür!” lafı, tam da bu başkalaşım sürecinin mottosu gibi.
Bugün İmamoğlu deyip duranların, yarın İmamoğlu kaybettiğinde ona neler neler diyeceklerini tahmin etmek hiç de zor değil.
Kemal Bey kendisine ihanet edenleri suçlamadan önce kendini sorgulamalı.
Kemal Bey ektiğini biçiyor.
Kemal Bey, Erdoğan’a ihanet edenleri baş tacı etmenin bedelini ödüyor şimdi.
Hayat böyle bir
şeydir işte: Yaptıklarınla sınanırsın bir gün!