pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

FETÖ ile ilgili mücadelenin başarısının kişisel olarak umutlu veya umutsuz olmamızla herhangi bir alakası yoktur.

15 Temmuz 2016’dan çok kısa bir zaman sonra belirli çevreler FETÖ ile mücadele bağlamında siyasi veya fikrî tutumunu “unutmamak ve unutturmamak” üzerine inşa etmişti. Açıkça ifade etmek gerekirse bize ait bir yaklaşım biçimini yansıtmadığı için bu tutumu daha en başından itibaren yadırgadım. Fakat FETÖ ile mücadelenin zorluğunu göz önünde bulundurarak bu türden yaklaşımların kendiliğinden ömrünü tamamlayacağı gibi bir fikre kapıldım. Yanıldım, yanlış olduğunu düşündüğüm yaklaşım, söylem düzeyinde gittikçe yaygınlaştı. Hâlbuki 15 Temmuz’a dair unutmamak ve unutturmamakla ilgili bir sorunumuz olamazdı. Devlet asli vazifesini yerine getirdiği zaman müesseseler çalışacak ve müeyyideler uygulanacaktı. Bunun unutmamak ve unutturmamakla ilgisi olamazdı. Üstelik unutmamak ve unutturmamak fiili daha çok ideolojiyle alakalı bir durumdur. Kaybedilmiş bir dava gelecek nesillere aktarılmak suretiyle kimlikle özdeş kılınabilir. Bu da daha çok ideolojik boyutun öne çıktığı bir duruma işaret eder. Unutmamak ve unutturmamak kavramlarının hangi kaynaktan ortaya çıktığı ve hangi dünya görüşünü yansıtacak şekilde siyasi bir tutuma dönüştüğü sorusunun cevabını bir kenara bırakarak 15 Temmuz’un yedinci sene-i devriyesinde asıl sorunun yılgınlık psikolojisi olduğunu ifade etmek zorundayım. Yılgınlık psikolojisini besleyen asıl kaynak ise müesseselerin bu konuyla alakalı olarak vazife tanımı yapmaktan kaçınması ve tanımlanmış vazifeleri yerine getirmekte gönülsüz davranmasıdır. Hâlbuki tam aksi yönde bir tutum gelişmeliydi. 15 Temmuz 2016’da meydana gelen hadisenin büyüklüğü ölçüsünde bir karşıtlık oluşması ve bunun olası yansımalarını yatıştırmak için alınacak tedbirler üzerinde düşünmemiz gerekirdi. Örgüt bağları hiç şüpheye yer bırakmayacak derecede bilinen şahıslar, zaman içinde, toparlandı ve bireysel olarak aleyhte tutum takınanlar üzerinde baskı kurmaya başladı. Bunu örgütün gücü ile açıklamanın doğru olduğunu zannetmiyorum. Bu, ancak siyasi yılgınlık kavramı ile açıklanabilir. Peki, FETÖ ile ilgili siyasi yılgınlık nedir? İçinde bulunduğumuz durumdan hareketle FETÖ ile ilgili siyasi yılgınlığı, kamu otoritesine ve siyasetin çözüm üretme kabiliyetine güvensizlikten beslenen bir inançsızlık hâli olarak tanımayabilirim. Bu inançsızlık hâlinin birtakım toplumsal grupların tedirgin edici gücünden beslendiği de açıktır. FETÖ meselesinin çözüleceğine dair umutların kaybolmaya başlaması bireysel siyasi yılgınlığa süreklilik kazandırmaktadır. Bunun gittikçe büyüyecek olması inançsızlık hâlini besleyecek ve böylesi bir durum kendi içinde mutlaka bir sonuç üretecektir. Hâlbuki bugün çok daha farklı bir durumda olmalıydık. Zira bugüne kadar elde edilen başarı, meselenin zorluğu ile kıyaslandığında her türlü takdirin üstündedir. Eğer kaybedilmiş bir davanın müdafaası gibi zor bir tercihle karşı karşıya kalsaydık unutmamak ve unutturmamak anlamlı bir davranış olabilirdi. Mağlubiyet psikolojisini yansıtan bir kavramın veya tutumun yaygınlaştırılması şu kadar zamanda nice zorluklara göğüs geren kahramanların fedakârlığı ile tezat oluşturmaktadır. Bugün, başka şeyler konuşuyor olmamız gerekirdi.   FETÖ ile ilgili mücadelenin başarısının kişisel olarak umutlu veya umutsuz olmamızla herhangi bir alakası yoktur. Devleti ve toplumu, bütün katmanlarına nüfuz ederek başkaları adına ele geçirmeye ve yönetmeye çalışan bir grup en büyük eylemlerinden birini hayata geçirirken mağlup edildi. Bu, bizim adımıza büyük bir başarıdır ve bu başarının yansımalarını coğrafyamızın her bir köşesinde görebiliyoruz. Aynı başarıyı örgütün fikrî izlerinin silinmesinde gösterdiğimiz söylenemez. Yaşadığımız temel açmaz da budur. FETÖ unsurlarının zaman içinde her türlü kılığa girdiğini bütün bir toplum olarak gözlerimizle gördük. Dolayısıyla örgütün kimliğini, dini eksen alarak belirlemeye çalışmak son derece hatalıdır. Eğer geçmişte bıraktıkları izler takip edilirse FETÖ’nün kimliğini oluşturan temel unsurlar rahatlıkla ortaya çıkarılabilir. Bu izler umumiyetle dergi, kitap ve konuşmalarda, ilgili şahısların yazılarında ve bütün grubun davranışlarında çok da gizli olmayacak şekilde yer almaktadır. Bunların tekrar tekrar işlenmesi gerekir. Böylelikle fikrî planda ortaya çıkan toplumsal zaafların üstüne gitmek mümkün olacaktır. Böylesi bir çabanın unutmamak ve unutturmamakla ilgisi son derece zayıftır. Paganlara mahsus inanç biçimi, FETÖ’nün örgüt kimliği üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahiptir. Bu gerçeği hiçbir zaman göz ardı edemeyiz.
Ekleme Tarihi: 17 Temmuz 2023 - Pazartesi

FETÖ ile ilgili mücadelenin başarısının kişisel olarak umutlu veya umutsuz olmamızla herhangi bir alakası yoktur.

15 Temmuz 2016’dan çok kısa bir zaman sonra belirli çevreler FETÖ ile mücadele bağlamında siyasi veya fikrî tutumunu “unutmamak ve unutturmamak” üzerine inşa etmişti. Açıkça ifade etmek gerekirse bize ait bir yaklaşım biçimini yansıtmadığı için bu tutumu daha en başından itibaren yadırgadım. Fakat FETÖ ile mücadelenin zorluğunu göz önünde bulundurarak bu türden yaklaşımların kendiliğinden ömrünü tamamlayacağı gibi bir fikre kapıldım. Yanıldım, yanlış olduğunu düşündüğüm yaklaşım, söylem düzeyinde gittikçe yaygınlaştı. Hâlbuki 15 Temmuz’a dair unutmamak ve unutturmamakla ilgili bir sorunumuz olamazdı. Devlet asli vazifesini yerine getirdiği zaman müesseseler çalışacak ve müeyyideler uygulanacaktı. Bunun unutmamak ve unutturmamakla ilgisi olamazdı. Üstelik unutmamak ve unutturmamak fiili daha çok ideolojiyle alakalı bir durumdur. Kaybedilmiş bir dava gelecek nesillere aktarılmak suretiyle kimlikle özdeş kılınabilir. Bu da daha çok ideolojik boyutun öne çıktığı bir duruma işaret eder.

Unutmamak ve unutturmamak kavramlarının hangi kaynaktan ortaya çıktığı ve hangi dünya görüşünü yansıtacak şekilde siyasi bir tutuma dönüştüğü sorusunun cevabını bir kenara bırakarak 15 Temmuz’un yedinci sene-i devriyesinde asıl sorunun yılgınlık psikolojisi olduğunu ifade etmek zorundayım. Yılgınlık psikolojisini besleyen asıl kaynak ise müesseselerin bu konuyla alakalı olarak vazife tanımı yapmaktan kaçınması ve tanımlanmış vazifeleri yerine getirmekte gönülsüz davranmasıdır. Hâlbuki tam aksi yönde bir tutum gelişmeliydi. 15 Temmuz 2016’da meydana gelen hadisenin büyüklüğü ölçüsünde bir karşıtlık oluşması ve bunun olası yansımalarını yatıştırmak için alınacak tedbirler üzerinde düşünmemiz gerekirdi. Örgüt bağları hiç şüpheye yer bırakmayacak derecede bilinen şahıslar, zaman içinde, toparlandı ve bireysel olarak aleyhte tutum takınanlar üzerinde baskı kurmaya başladı. Bunu örgütün gücü ile açıklamanın doğru olduğunu zannetmiyorum. Bu, ancak siyasi yılgınlık kavramı ile açıklanabilir.

Peki, FETÖ ile ilgili siyasi yılgınlık nedir? İçinde bulunduğumuz durumdan hareketle FETÖ ile ilgili siyasi yılgınlığı, kamu otoritesine ve siyasetin çözüm üretme kabiliyetine güvensizlikten beslenen bir inançsızlık hâli olarak tanımayabilirim. Bu inançsızlık hâlinin birtakım toplumsal grupların tedirgin edici gücünden beslendiği de açıktır. FETÖ meselesinin çözüleceğine dair umutların kaybolmaya başlaması bireysel siyasi yılgınlığa süreklilik kazandırmaktadır. Bunun gittikçe büyüyecek olması inançsızlık hâlini besleyecek ve böylesi bir durum kendi içinde mutlaka bir sonuç üretecektir. Hâlbuki bugün çok daha farklı bir durumda olmalıydık. Zira bugüne kadar elde edilen başarı, meselenin zorluğu ile kıyaslandığında her türlü takdirin üstündedir. Eğer kaybedilmiş bir davanın müdafaası gibi zor bir tercihle karşı karşıya kalsaydık unutmamak ve unutturmamak anlamlı bir davranış olabilirdi. Mağlubiyet psikolojisini yansıtan bir kavramın veya tutumun yaygınlaştırılması şu kadar zamanda nice zorluklara göğüs geren kahramanların fedakârlığı ile tezat oluşturmaktadır. Bugün, başka şeyler konuşuyor olmamız gerekirdi.

 

FETÖ ile ilgili mücadelenin başarısının kişisel olarak umutlu veya umutsuz olmamızla herhangi bir alakası yoktur. Devleti ve toplumu, bütün katmanlarına nüfuz ederek başkaları adına ele geçirmeye ve yönetmeye çalışan bir grup en büyük eylemlerinden birini hayata geçirirken mağlup edildi. Bu, bizim adımıza büyük bir başarıdır ve bu başarının yansımalarını coğrafyamızın her bir köşesinde görebiliyoruz. Aynı başarıyı örgütün fikrî izlerinin silinmesinde gösterdiğimiz söylenemez. Yaşadığımız temel açmaz da budur.

FETÖ unsurlarının zaman içinde her türlü kılığa girdiğini bütün bir toplum olarak gözlerimizle gördük. Dolayısıyla örgütün kimliğini, dini eksen alarak belirlemeye çalışmak son derece hatalıdır. Eğer geçmişte bıraktıkları izler takip edilirse FETÖ’nün kimliğini oluşturan temel unsurlar rahatlıkla ortaya çıkarılabilir. Bu izler umumiyetle dergi, kitap ve konuşmalarda, ilgili şahısların yazılarında ve bütün grubun davranışlarında çok da gizli olmayacak şekilde yer almaktadır. Bunların tekrar tekrar işlenmesi gerekir. Böylelikle fikrî planda ortaya çıkan toplumsal zaafların üstüne gitmek mümkün olacaktır. Böylesi bir çabanın unutmamak ve unutturmamakla ilgisi son derece zayıftır.

Paganlara mahsus inanç biçimi, FETÖ’nün örgüt kimliği üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahiptir. Bu gerçeği hiçbir zaman göz ardı edemeyiz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.