Cumhurbaşkanı TBMM’deki milletvekili yemin törenine katılıyor. Kılıçdaroğlu ve CHP grubu ayağa kalkmıyor.
Cumhur-başkanı yemin etmek için Meclis’e geliyor. CHP grubu protesto için ayağa kalkmıyor.
Geçmişte de böyle yaparlardı.
Demokratik siyaset adına son derece üzücü bir durum.
Milli iradeye de düpedüz saygısızlık…
Erdoğan bir temsil makamını şahsında somutlaştıran kişidir.
Sizler ayağa kalkmamakla devlet dediğimiz o hepimize ait en üst düzey temsil makamına karşı saygısızlık etmiş oluyorsunuz.
Millet iradesi sandıkta tecelli eder. Sandıktan çıkan iradeye saygı, millete saygının bir gereğidir.
Milletin hür iradesiyle seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı tebrikten kaçınıyorsanız, millet iradesine karşı saygınız yok demektir. Bükemediğiniz eli öpmenizi salık vermenin saygıyla bir alakası yok. Lakin yenemediğiniz rakibinizi tebrik etmek, milli iradeye saygının
bir gereğidir. Aynı zamanda demokratik olgunluğun da.
Millet iradesinin, şahsında tecessüm ettiği ve dolayısıyla hepimize ait devlet makamının en başındaki Cumhurbaşkanı’nın önünde kalkmamak, Cumhurbaşkanı’nı küçültmez, ama bunu yapanları millet nezdinde küçültür.
Demokratik olgunluğu kuşanmak lazım.
Hem seçilen Cumhurbaşkanı’na karşı, hem de birbirimize karşı saygılı olmayı artık bir yaşam tarzına dönüştürmemiz lazım.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra herkesin Cumhurbaşkanı’dır.
Herkesin Cumhurbaşkanı olmak da, Cumhurbaşkanı’na saygılı davranmak da millet iradesine bağlılığın bir gereğidir.
Cumhurbaşkanı’nın Külliye’de yapılan törende hangi partiye oy vermiş olurlarsa olsunlar bu ülkede yaşayan herkesi bağrına basacağını söylemesi ve biz birlikte Türkiye’yiz şiarını göndere çekmesi, yeni dönemin yönetim kodunu göstermesi bakımından anlamlıdır. Bu çerçevede muhalefetin de kin ve nefretten arınmış bir yeni siyaset tarzına katkı sağlaması gerektiğine dair yaptığı vurgu da iktidar-muhalefet ekseninde olması gereken siyasetin kodlarını vermesi bakımından anlamlıdır.
Yeni dönemde iktidarın ve muhalefetin dilinin toplumu kutuplaştırmaktan uzak diyaloga ve saygıya dayalı bir yeni siyaset anlayışına yaslanması elbette herkese/hepimize kazandıracaktır.
Türkiye Yüzyılı’nın inşasına katkıda bulunacak bu yeni siyaset dilini ve pratiğini kendi adıma çok önemsiyorum.
Cumhurbaşkanı’mızın da bunu ziyadesiyle önemsediğini konuşmalarında göstermiş olmasından büyük bir memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim.
Gün hep birlikte demokratik olgunluğu ve millet iradesine bağlılığı gösterme günüdür.
Bunu gerçekleştirmek hepimizin elindedir.
Cumhurbaşkanı’mızın uzattığı el tutulmalıdır.
İktidar-muhalefet anlayışı yeni döneme yakışır bir demokratik olgunluk zeminine oturtulmalıdır.
HDP kimlik krizi yaşayan bir parti.
Ne Kürt partisi olabiliyor ne de Türkiye partisi.
Kürt olamıyor çünkü ideolojik olarak durduğu yer buna mani.
İdeolojisi Kürtlerin tarihsel, geleneksel ve kültürel değerlerine düşman.
Kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan ve yaşamayan her Kürt’ü o yüzden makbul Kürt olarak görmüyor. Dahası onları imha edilmesi gereken öteki olarak görüyor.
HDP kendi siyasal geleceği ve iktidarı için Kürt’ü de Kürtlüğü de araçsallaştıran bir ideolojiye sahip. O yüzden Kürtlerin hem tümüne ulaşamıyor hem de Kürtlerin kahir ekseriyetini düşman gören bir yerde duruyor.
HDP Türkiye partisi de olamıyor çünkü ittifak içinde olduğu aynı ideolojinin Türk versiyonu da Türklerin tüm değerleriyle kavgalı. Dahası Türkiye’nin değerleriyle de sorunlu bir marjinal sosyalist blok… Kürt gövdesi üzerine oturtulan bu Türk başı, sadece Türklerin değerleriyle değil, Kürtlerin de kültürel değerleriyle kavgalı. HDP’nin bu blokla ittifakını Türk-Kürt yoldaşlık ittifakı olarak takdim etmesi, gerçekte etnik aidiyetten yoksun bir militan ideolojik ittifaktan öte bir şey değil. O “Halkların kardeşliği”yle de zerre alakalı değil.
Bu çerçeveden bakıldığında, ne HDP’nin bizatihi ideolojisi Kürtler için bir anlam ifade ediyor, ne de ittifak içinde olduğu marjinal Türk sosyalist blok.
Türkiyelileşmek; Türkleşmek anlamına gelmiyor, Türkiye’nin değerlerini içselleştirmek anlamına geliyor. Hâlâ bayrak ve İstiklal Marşı ile kavgalı bir HDP’nin Türkiye partisi olabilmesi o nedenle mümkün değil.
Meclis’te İstiklal Marşı’nı okumamak, Türkiyelilik iddiasını da Türkiye partisi iddiasını da çöpe atmak anlamına gelir.
Sorunları siyaset yoluyla çözmek için Meclis çatısı altına gelen bir partinin kendini siyaseten soruna dönüştürmesi ve çözümsüzlüğün siyasetini dayatması sorarım size bu ülkenin Kürtlerine ve bu ülkenin kendisine ne yarar sağlar?
HDP’ye oy veren Kürtler yeni dönemde artık kesin karar vermelidirler.
HDP ile buraya kadar.
Bundan sonrası tufan ve safi zarar.
HDP kendini yenileyebilir mi?
Asla!
Zira iradesi kendi elinde olan bir parti değil.
Kendi adıma hemen belirteyim ki yeni kabineyi çok beğendim.
Birbirinden değerli isimlerin yer aldığı kabine, hem ehliyet ve liyakat hem temsil düzeyi bakımından takdire şayan.
Değerli Cevdet Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Mehmet Şimşek’in de ekonomiden sorumlu bakan olarak atanması yeni dönemin siyasi kodlarını ve temsil sistemini göstermesi bakımından önemli.
Kabinenin birbirinden değerli tüm üyelerine başarılar dilerim.