Bir yerden düğmeye basılmış olmalı… HDP ve PKK aynı anda açıklama bombardımanına başladılar.
HDP Milletvekili Serhat Eren: “Belediyelerimize kayyum atanmaması için, cezaevlerinde rehin tutulan on binlerce arkadaşlarımızın özgürlükleri için 28 Mayıs’ta sandığa gidin.”
2006 yılından beri hakkında kırmızı bültenle uluslararası yakalama kararı bulunan terör örgütü PKK/Kongra-Gel Eş Başkanı Remzi Kartal yurt dışından katıldığı bir TV yayınında şunları söylemiş: “Oylarımızın ziyan edilmemesi, geçersiz sayılmaması için hiçbir hataya yer vermememiz gerekiyor. Kılıçdaroğlu’na oylarımızı vermeliyiz. Herkes seferber olmalıdır, hiçbir tartışmayı gündeme almamamız gerekiyor. Erdoğan’ın şahsına temsil edilen politikaların işlememesi için, hem ülkede Avrupa’da herkes sandığa gitmelidir.”
HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül: “Bu sistem her şeye açıktır. Bizim toplumumuz bilgedir aydındır, siyasete katılır, gündemi izler siyaseti sadece seçmen olarak takip etmez. Bu gidişat darbe dâhil, her şeye açıktır. Bizim duruşumuzu belirtmemiz lazım. Partimizde yeni bir organizasyon, AK Parti’nin seçilmemesine dair şeyler yapmamız lazım.”
PKK’nın sözde yürütme komitesi üyesi Duran Kalkan: “Muhalefet sağlam duramadı. Millet İttifakı’nda bir hayal kırıklığı biraz ortaya çıktı. İkinci turda da iş birliği sürecek. Kürt halkı için en küçük bir gerileme yoktur. Faşizme, sömürgeciliğe, soykırıma karşıdır. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik için her türlü bedeli ödeyerek mücadeleci duruşunu sürdürecek.”
HDP ve Yeşil Sol Parti: “Meclisin üçüncü büyük partisi olarak, seçimlerin ilk turunda kazanmasına imkân vermediğimiz rejime, ikinci turda kaybettirme kararlılığımız sürmektedir.”
Tabii Kılıçdaroğlu’nun milliyetçi oyları alabilmek için girdiği tavır değişikliği de bu açıklamaları tetiklemiştir. Düne kadar “Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istiyorsanız bize katılacaksınız… KHK ile ihraç edilenlerin tamamını görevlerine iade edeceğim… Yerel yönetimlere özerklik şartını mutlaka getireceğiz… Kayyum denen garabeti tümüyle bitireceğiz… Terörle mücadele yasası değiştirilecek…” diye yeri göğü inletiyordu…
Irak-Suriye ve Libya tezkerelerine “Hayır” oyu vermiş, HDP’nin “100 yıllık Cumhuriyet ile hesaplaşacağız” sözlerine, “Öcalan’a özgürlük” açıklamalarına sessiz kalmıştı… HDP’nin 11 maddelik tutum belgesini, Millet İttifakı’nın ‘Ortak Mutabakat Metni’ne de bir güzel yedirmişti… Anlaşma tıkır tıkır işliyordu…
Ta ki 14 Mayıs’ta beklediğini alamayıp, Sinan Oğan’ın milliyetçi söylemleriyle çok ihtiyacı olan yüzde 5,1’lik oy oranına ulaştığını görene kadar…
O hâlde yeni bir ‘taktik’ uygulamalıyım, diye düşünmüş olmalı… Edirne’de “Alkol fiyatları düşecek” derken, Konya’da “Peygamber soyundan” geldiğini iddia eden, Eskişehir’de Bozkurt işareti yapıp, İzmir’de “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye coşarken Van’da “Selo’yu serbest bırakacaklarını” söyleyebilme tutarsızlığına hiçbir itirazı olmayan Kılıçdaroğlu’nu bu tutarsızlık da rahatsız etmeyecekti elbette ve milliyetçilik ceketini giyiverecekti… Bu arada Haziran’da LGBTİ’nin ‘onur yürüyüşü’ne katılacağını açıklarsa şaşmayın…
Tabii bunun seçmeni inandırması çok zor... Kendisi için daha da beteri ‘amaç birliği’ ettiği HDP ve PKK’nın buna sessiz kalacağını zannetmesidir… Ki kalmadılar da…
Millet İttifakı’nın kendini içine soktuğu durum ne kadar açık, ne kadar tutarsız olsa da AK Parti seçmeninin mutlaka aklında tutması gereken bir husus var. 28 Mayıs seçimi ülkeyi bu tutarsızlığa, HDP/PKK iş birliğine ve Batılı emperyalistlere “Dur!” demek için son dönemeçtir. Burada rehavete, “Nasılsa kazandık” diye düşünmeye yer yoktur.
Sandık önümüze boş konacak. Onu, millî bağımsızlık ve bölünmez bütünlük ülküsüyle dolduracak olan seçmenlerdir.