pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

14 Mayıs seçimiyle verilen mesajın akıbeti..

Türk seçmeni gene mesaj dolu bir sonuçla siyasileri yüzleştirdi. Her seçimde oyuna mesajlarını yüklüyor öyle veriyor. Ve her seçimden sonra da siyasiler klişeleşmiş “mesaj alındı” yorumları yapıyor. Ama realitede mesaj alındı açıklaması yapsa dahi siyasetin bir kanadı mesajı hiçbir zaman almıyor. Almak istemiyor. İnadına kulağını kapatıyor. Seri kaybetmelerinin yarısı da bu nedenden kaynaklanıyor. Diğer yarısı ise siyasetin diğer kanadının mesajı gerçekten alıp, doğru yorumlayıp, sindirip, olduğunca karşılık vermesinden geliyor. Ben 14 Mayıs seçimiyle verilen mesajın akıbetinin de böyle olacağını düşünüyorum. Seçimin en net mesajıyla ilgili çok çarpıcı bir anekdot aktarmak isterim. Sonra ekonomi tarafına ilerleyeceğim. Şöyle ki; terör bağlantılı bir parti temsilcisi Adıyamanlı depremzede bir akrabasını arıyor ve evinin yıkıldığını bildiğinden “oyunu bize ver, biz sana ev yaparız” diyor. 90 yaşında ve depremde tüm malvarlığını kaybetmiş amcamızın verdiği cevap ise çok manidar. “Evsiz kalırım, vatansız kalmam.”   Şimdi seçim sonuçlarının ekonomik yansımalarına bakalım. Evvela piyasaların seçim sonrası açıldığı ilk andaki aşağı yönlü olsun yukarı yönlü olsun sert tepkilerle işlem yapılmaması gerektiği gün içinde görüldü zaten. Geçen hafta benim için tam bir anekdot haftası oldu. Bu başlıkta da bir anekdot aktarayım size. Bir arkadaşım işletmesi için 5 milyon değerli bir gayrimenkul için pazarlık ediyordu. Mülk sahibi, “seçimden sonra fiyatı 6 milyona çıkaracağını,” söyledi. 1 günle 1 milyon lira fark talep edilebileceğini mantıklı buluyordu demek. Arkadaşım telefonu kapattı. “Seçimden sonra 4 milyona alırım,” dedi.   Piyasanın gerçeği şudur; çok kısa vadedeki yukarı yönlü ya da aşağı yönlü sert hareketler az sonra nihayet dengelenir. Bu pazarlığın sonucunu bekliyorum. Çok kısa vade böylece geçilir ama bir de geriden biriken bir sıkışma var. İstanbul’un fethini Ayasofya’da yâd ettikten sonra bunlara odaklanmak gerekecek. Kira sorunu başta geliyor. Bu sorunun regülatif çözümleri yeterli olmayacaktır. Sosyal konuttan ve kendi evini kendi yapmak isteyenlere arsa sağlamaktan daha uygun bir çözüm bulmak sorun arz kaynaklı olduğundan zor. Sosyal konutta sayıları artırmak ve hızlanmak lazım ama deprem bölgelerinde kalıcı konutların imali hızlanmayı zorlaştırabilir. Sosyal arsa olarak da adlandırılabilecek modele odaklanmak bu şartlarda çok daha verimli sonuç alınması potansiyeline sahip.   “İyi de konut piyasasını sıkıştıran para piyasalarının sıkışmış olmasıdır, oradan başlamak gerek” diyecek olanlar varsa meselenin arz tarafını ve piyasa lakaytlığını tamamen göz ardı ettiklerini değerlendiririm. Bu ifademle aslında sermaye piyasalarını da para piyasalarından ayırmış oluyorum. Doğrudur. Çünkü sıkışma sermaye piyasalarında değil, para piyasalarında. Sermaye piyasalarına reel piyasadaki gibi yansımaları olsa da sıkışma para piyasasında. Para piyasası parasının kıymetli olup olmadığının kararını veremiyor. Daha doğrusu bugünkü faiz ilişkilerine göre paranın kıymetli olmadığını ama yarınki faiz ilişkilerine göre kıymetli olacağını değerlendiriyor.   “Ucuza vermeyelim bekleyip pahalıya verelim,” diyorlar. Ama vermedikleri her gün için de gelir kaybına uğruyorlar. Sıkışma bu gelir kaybından geliyor. Sıkışma son dönemde beklentinin olası getirisini de götürecek ölçüye geldi. Götürecek derken neyi kastettiğimi şöyle çoklarının aşina olabileceği bir örnekle tarif edeyim; evini 10 bin liraya kiraya vermek isteyen birisi, kendisine gelecek 8 bin liralık teklifleri 2 aydan fazla reddedip evi boş bekletirse o yıl için gelir kaybına uğramış olur. Yukarıda para piyasasının durumuyla ilgili ifade ettiğim durum işte bunun bir benzeridir. (Bu örnek bir yönüyle yanlış anlamaya müsait olduğundan, faizle kirayı aynı şeyler olarak görmediğimi not edeyim.) “İyi de para piyasasındaki matematik sorun 10 ila 8 kadarlık bir sorun değil,” denecekse %30’lardan her türlü TL kredi verilir, cevabını veririm. Seçim sonrası muhalefet adına yapılan rasyonaliteden uzak agresif fiyatlama önerileri artık geride kaldı. Bu değerlendirmemle şunu söylemiş olduğumun farkındayım; piyasa biraz da kendi kendisini sıkıştırdı.   Ama kendisini sıkıştırırken reel kesimi de sıkıştırdı. Şimdi geriye doğru iyi kötü kayıplarını telafi etmek için yeni hükümetten bir küçük adım gelse kendi kendisini girdiği darboğazdan çıkmaya ikna edecek gibi görünüyor. Millet İttifakı’nın ekonomiye dair teklifini benimsememiş olması bunu gösteriyor. Bu beş yılda hedeflere ulaşılmak isteniyorsa ekonomide kaybedilecek bir gün bile yok. Makro ihtiyati taraftan da olsa uzlaşma niyeti, devleti diğer ekonomik aktörlerle hızlıca barıştırır.
Ekleme Tarihi: 16 Mayıs 2023 - Salı

14 Mayıs seçimiyle verilen mesajın akıbeti..

Türk seçmeni gene mesaj dolu bir sonuçla siyasileri yüzleştirdi. Her seçimde oyuna mesajlarını yüklüyor öyle veriyor. Ve her seçimden sonra da siyasiler klişeleşmiş “mesaj alındı” yorumları yapıyor. Ama realitede mesaj alındı açıklaması yapsa dahi siyasetin bir kanadı mesajı hiçbir zaman almıyor. Almak istemiyor. İnadına kulağını kapatıyor. Seri kaybetmelerinin yarısı da bu nedenden kaynaklanıyor. Diğer yarısı ise siyasetin diğer kanadının mesajı gerçekten alıp, doğru yorumlayıp, sindirip, olduğunca karşılık vermesinden geliyor.

Ben 14 Mayıs seçimiyle verilen mesajın akıbetinin de böyle olacağını düşünüyorum.

Seçimin en net mesajıyla ilgili çok çarpıcı bir anekdot aktarmak isterim. Sonra ekonomi tarafına ilerleyeceğim. Şöyle ki; terör bağlantılı bir parti temsilcisi Adıyamanlı depremzede bir akrabasını arıyor ve evinin yıkıldığını bildiğinden “oyunu bize ver, biz sana ev yaparız” diyor. 90 yaşında ve depremde tüm malvarlığını kaybetmiş amcamızın verdiği cevap ise çok manidar. “Evsiz kalırım, vatansız kalmam.”

 

Şimdi seçim sonuçlarının ekonomik yansımalarına bakalım. Evvela piyasaların seçim sonrası açıldığı ilk andaki aşağı yönlü olsun yukarı yönlü olsun sert tepkilerle işlem yapılmaması gerektiği gün içinde görüldü zaten.

Geçen hafta benim için tam bir anekdot haftası oldu. Bu başlıkta da bir anekdot aktarayım size.

Bir arkadaşım işletmesi için 5 milyon değerli bir gayrimenkul için pazarlık ediyordu. Mülk sahibi, “seçimden sonra fiyatı 6 milyona çıkaracağını,” söyledi. 1 günle 1 milyon lira fark talep edilebileceğini mantıklı buluyordu demek. Arkadaşım telefonu kapattı. “Seçimden sonra 4 milyona alırım,” dedi.

 

Piyasanın gerçeği şudur; çok kısa vadedeki yukarı yönlü ya da aşağı yönlü sert hareketler az sonra nihayet dengelenir. Bu pazarlığın sonucunu bekliyorum.

Çok kısa vade böylece geçilir ama bir de geriden biriken bir sıkışma var.

İstanbul’un fethini Ayasofya’da yâd ettikten sonra bunlara odaklanmak gerekecek.

Kira sorunu başta geliyor. Bu sorunun regülatif çözümleri yeterli olmayacaktır. Sosyal konuttan ve kendi evini kendi yapmak isteyenlere arsa sağlamaktan daha uygun bir çözüm bulmak sorun arz kaynaklı olduğundan zor. Sosyal konutta sayıları artırmak ve hızlanmak lazım ama deprem bölgelerinde kalıcı konutların imali hızlanmayı zorlaştırabilir. Sosyal arsa olarak da adlandırılabilecek modele odaklanmak bu şartlarda çok daha verimli sonuç alınması potansiyeline sahip.

 

“İyi de konut piyasasını sıkıştıran para piyasalarının sıkışmış olmasıdır, oradan başlamak gerek” diyecek olanlar varsa meselenin arz tarafını ve piyasa lakaytlığını tamamen göz ardı ettiklerini değerlendiririm.

Bu ifademle aslında sermaye piyasalarını da para piyasalarından ayırmış oluyorum. Doğrudur. Çünkü sıkışma sermaye piyasalarında değil, para piyasalarında. Sermaye piyasalarına reel piyasadaki gibi yansımaları olsa da sıkışma para piyasasında.

Para piyasası parasının kıymetli olup olmadığının kararını veremiyor. Daha doğrusu bugünkü faiz ilişkilerine göre paranın kıymetli olmadığını ama yarınki faiz ilişkilerine göre kıymetli olacağını değerlendiriyor.

 

“Ucuza vermeyelim bekleyip pahalıya verelim,” diyorlar. Ama vermedikleri her gün için de gelir kaybına uğruyorlar. Sıkışma bu gelir kaybından geliyor. Sıkışma son dönemde beklentinin olası getirisini de götürecek ölçüye geldi. Götürecek derken neyi kastettiğimi şöyle çoklarının aşina olabileceği bir örnekle tarif edeyim; evini 10 bin liraya kiraya vermek isteyen birisi, kendisine gelecek 8 bin liralık teklifleri 2 aydan fazla reddedip evi boş bekletirse o yıl için gelir kaybına uğramış olur. Yukarıda para piyasasının durumuyla ilgili ifade ettiğim durum işte bunun bir benzeridir. (Bu örnek bir yönüyle yanlış anlamaya müsait olduğundan, faizle kirayı aynı şeyler olarak görmediğimi not edeyim.)

“İyi de para piyasasındaki matematik sorun 10 ila 8 kadarlık bir sorun değil,” denecekse %30’lardan her türlü TL kredi verilir, cevabını veririm. Seçim sonrası muhalefet adına yapılan rasyonaliteden uzak agresif fiyatlama önerileri artık geride kaldı.

Bu değerlendirmemle şunu söylemiş olduğumun farkındayım; piyasa biraz da kendi kendisini sıkıştırdı.
 

Ama kendisini sıkıştırırken reel kesimi de sıkıştırdı.

Şimdi geriye doğru iyi kötü kayıplarını telafi etmek için yeni hükümetten bir küçük adım gelse kendi kendisini girdiği darboğazdan çıkmaya ikna edecek gibi görünüyor.

Millet İttifakı’nın ekonomiye dair teklifini benimsememiş olması bunu gösteriyor.

Bu beş yılda hedeflere ulaşılmak isteniyorsa ekonomide kaybedilecek bir gün bile yok. Makro ihtiyati taraftan da olsa uzlaşma niyeti, devleti diğer ekonomik aktörlerle hızlıca barıştırır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.