TÜRKİYE KÜRTLERİNİ ERDOĞAN’I DESTEKLEMEYE ÇAĞIRIYORUZ
Genel Başkanlığı’nı yaptığım Demokrasi ve Birlik Derneği (DEMBİR-DER), 14 Mayıs Pazar günü yapılacak seçimde Türkiye Kürtlerinin tercihlerinin niçin Recep Tayyip Erdoğan yana olması gerektiğini bir bildiriyle duyurdu.
İzninizle o bildiriyi olduğu gibi aktarıyorum.
TÜRKİYE KÜRTLERİNİ ERDOĞAN’I DESTEKLEMEYE ÇAĞIRIYORUZ
Kürt halkının inanç değerleriyle mutabık demokratik temsilini tek devlet, tek vatan, tek bayrak ve tek millet anlayışı temelinde sağlamak, Türkiye Kürtlerinin demokratik ve insani taleplerinin sözcülüğünü yapmak ve meselelerinin çözümünde öncü rol oynamak amacıyla bir grup değerli Kürt ve Türk arkadaşlarımızla kurduğumuz Demokrasi ve Birlik Derneği (DEMBİR-DER), yaklaşık bir yıldır İstanbul, Ankara, Bursa, Mardin, Mersin ve Adıyaman’da Kürtleri eski Türkiye’nin inkarcı statükosunun bekçisi kılmak isteyenlerin oyunlarını bozmak ve yeni dönemde Kürtlerin nasıl bir değişimin öncüsü olabileceklerini anlatmak için paneller ve sempozyumlar düzenledik. Gittiğimiz şehirlerde Kürt kanaat önderleriyle yüz yüze görüşmeler yaptık. Kürtler üzerinden oynanmak istenen emperyalist oyunları ve Erdoğan liderliğinin Kürtler için nasıl tarihsel bir öneme sahip olduğunu anlattık. Kadim Kürt-Türk kardeşliğinin günümüzde sağlam temeller üzerinden bilinçli inşasının Kürt Selahaddin-i Eyyübi’nin ve Türk Muhammed Alparslan’ın buluştuğu değerler üzerinde gerçekleştirilmesi halinde herkese kazandıracak güçlü bir Türkiye Yüzyılı’nın yakın olduğunu hatırlattık. Kısıtlı seçim sürecinde gitme imkanı bulduğumuz Adıyaman, Şanlıurfa ve Erzurum illerimizde Kürtlerin bu anlayış temelinde siyasal tercihinin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan yana olması gerektiğini dile getirdik.
NİÇİN Mİ ERDOĞAN?
-CHP eliyle devlet ideolojisine dönüştürülen Kürtleri ret, inkar ve asimilasyon politikalarına cesaretle son veren bir lider olduğu için Erdoğan diyoruz.
-Kürtlere yönelik inkar ve asimilasyon politikasının doğal sonucu olan sistematik ayrımcılık ve baskı düzenine son veren bir lider olduğu için Erdoğan diyoruz.
-Kürt halkının inanç temellerine ait değerleri üstünde taşıyan bir lider olduğu için Erdoğan diyoruz.
-Kürt dilini yasaklı olmaktan çıkartıp Kürtçeyi TRT Kürdi marifetiyle Türkçe gibi devlet katında tanınan muteber bir dil haline getirdiği, başka bir deyişle, Kürtçeyi kamusal alanın aktörü kıldığı için Erdoğan diyoruz.
-Kürt dilinin öğrenimini ve öğretimini ilkokullardan başlayarak üniversitelere kadar taşıdığı için, üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümlerini açtığı için, dahası anadilin öğrenimi ve öğretimi alanında atılması gereken diğer adımları da atacağına inandığımız için Erdoğan diyoruz.
-Cumhuriyetimizi yasaklardan arındırarak demokrasiyle taçlandırdığı ve Kürtleri de kendi asli aidiyetleriyle kabul edip demokratik cumhuriyetin hür ve eşit vatandaşı haline getirdiği için Erdoğan diyoruz.
-Kürdün sadece dili üzerinde değil dini yaşam tarzı üzerindeki yasakları ve baskıları kaldırdığı için Erdoğan diyoruz.
Kürdün Kürdüm diyemediği, anadilinde türkü söylemesinin ve hatta annesiyle-babasıyla cezaevinde Kürtçe konuşmasının dahi yasak olduğu dönemlerden bugünlere geldik.
Bugünlerin mimarı, hiç kuşkusuz Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Kürtler inançları ve geleneksel değerleri bakımından asla kendilerine yapılan iyilikleri inkar etmezler.
Kürtler asla nankör değildirler.
Bütün bu cesur reformları gerçekleştiren ve devrimci adımları atan Erdoğan’ın kıymetini bilmemek, Kürtlük hassasiyetiyle bağdaşır bir durum değildir.
Bugün o eski Türkiye’nin Kürtlere yönelik inkarcı, asimileci ve baskıcı zihniyetinin mimarı olan CHP’yi Kürtlere sevdirmeye çalışan, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını Erdoğan’a tercih eden zihniyet, Kürtlük hassasiyeti taşıyan bir zihniyet değildir.
Kürtlük hassasiyeti; Kürt inkarcısı bir zihniyete Kürtleri stepne kılmayı asla öngörmez. Tam tersine o zihniyeti tarihe uğurlayan zihniyet sahibinin, yani Erdoğan’ın arkasında durmayı öngörür.
Kürtlük hassasiyetiyle hareket ettiğini söyleyen hiç bir Kürt, Kürt inkarını sonlandıran, Kürt diline ve kültürüne dair yasakları ortadan kaldıran Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlık etmez. Sadece teşekkür eder. Varsa başkaca yapılacaklar, onların da yapılmasını talep eder. Bunu düşmanlığa dönüştüren tavırları en basitinden nankörlük olarak görür. Dahası, Kürtler, kendi varlığını yıllar yılı inkar eden ve kendisine her türlü ayrımcılığı ve zulmü reva gören bir zihniyetin destekçisi olmaz. Kendi celladına aşık olmaz.
İdeolojik ve siyasi nedenlerle Erdoğan düşmanlığını anlamak mümkündür. Ateist, sosyalist, laikçi-seküler bir Kürdün Erdoğan’ın şahsında taşıdığı değerlere düşmanlık yapması anlaşılabilir bir şeydir. Bunun Kürtlükle veya Kürtlerle ve/ya da Kürtlük hassasiyetiyle alakalı olmadığını söylemek bile gereksiz. İdeolojik ve siyasi anlayışlarından dolayı Erdoğan’a düşmanlık yapanların Kürt inkarcısı CHP zihniyetiyle işbirliği yapmaları da anlaşılabilir bir husustur. Çünkü her iki kesimin de zihniyetleri Erdoğan’ın ait olduğu zihniyet dünyasına düşmanlık noktasında ortaktır. Erdoğan’a ideolojik düşmanlıklarını Kürtlükle kılıflamaya çalışanlar, tam bir kandırmaca siyaseti izliyorlar. Herkes bilsin isteriz ki onların Erdoğan düşmanlığının Kürtlükle veya Kürtlük hassasiyetiyle zerrece alakası yoktur.
O yüzden diyoruz ki gerçekten Kürtlük hassasiyeti olan hiç bir Kürt Erdoğan’ın düşmanı olamaz. Tersine Erdoğan’ın dostu ve destekçisi olur.
Türkiye Kürtlerine çağrımız şudur:
Gelin hiç bir amanın arkasına sığınmadan Erdoğan’ın arkasında duralım.
Erdoğan seçildikten sonra da atılacak başkaca adımlar için de teşvikçi ve çözümcü bir rol oynayalım.
İnanıyoruz ki Erdoğan yapılması gereken her şeyi yapacaktır.
Erdoğan’a sahip çıkmamız, kendimize sahip çıkmamız demektir.
Erdoğan’ı oylarımızla yeniden seçtirmemiz, inanıyoruz ki bu sürecin herkesin hayrına tamamlanmasını da beraberinde getirecektir.
Herkesin kendisi gibi kalarak kendini özgürce geliştirebileceği Türkiye Yüzyılının öncüsü olması gereken Kürtleri, o eski inkarcı Türkiye’nin muhafızı kılmaya çalışanların oyununu bozmak, inanıyoruz ki Kürtlere daha çok kazandıracaktır.
Bizler, Demokrasi ve Birlik Derneği olarak, bu yüzden, 14 Mayıs 2023’te yapılacak seçimde, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı her türlü parti mülahazalarının dışında desteklemeyi Kürtler adına tarihsel önemde görüyoruz. İnanıyoruz ki bu ülkenin sağduyulu Kürtleri Erdoğan’ı yalnız bırakmayacaklardır.
Birlik içinde daha demokratik bir Türkiye’de yaşamak dileğiyle.
HAMİŞ
Bir oyum Reis’e, bir oyum da AK Parti’yedir elbette.
Cumhur ittifakının diğer partilerinin de sandıktan güçlü bir biçimde çıkmasını can-ı gönülden dilerim.
Ancak şunu da önemle belirtmem gerekiyor: Bu ülke hepimizin. Sandık sonuçları ne olursa olsun birbirimizin düşmanı olmadığımızı bilerek hareket etmeliyiz. Demokratik seçimlerin sonuçlarını bir savaşta yenen-yenilen denklemine oturtmak bu ülkenin birliğine ve iç barışına yapılacak en büyük kötülük olur. Birbirimizle anlamlı olduğumuz ve farklılıklarımızla birbirimizi tamamladığımız bilincini her daim diri tutmalıyız. Birbirimize kazandırmak varken birbirimize kaybetmenin akla ziyan bir davranış olduğunu unutmamalıyız.
Kendimiz için ne istiyorsak başkaları için onu isteyen, kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkalarına yapmamak gerektiğine inanan insani ve ilkesel bir anlayışla, bir arada farklılıklarımızla barış içerisinde özgürce yaşayacağımız Türkiye Yüzyılı’nı birlikte inşa etmek temennisiyle.
Ekleme
Tarihi: 12 Mayıs 2023 - Cuma
TÜRKİYE KÜRTLERİNİ ERDOĞAN’I DESTEKLEMEYE ÇAĞIRIYORUZ
Genel Başkanlığı’nı yaptığım Demokrasi ve Birlik Derneği (DEMBİR-DER), 14 Mayıs Pazar günü yapılacak seçimde Türkiye Kürtlerinin tercihlerinin niçin Recep Tayyip Erdoğan yana olması gerektiğini bir bildiriyle duyurdu.
İzninizle o bildiriyi olduğu gibi aktarıyorum.
TÜRKİYE KÜRTLERİNİ ERDOĞAN’I DESTEKLEMEYE ÇAĞIRIYORUZ
Kürt halkının inanç değerleriyle mutabık demokratik temsilini tek devlet, tek vatan, tek bayrak ve tek millet anlayışı temelinde sağlamak, Türkiye Kürtlerinin demokratik ve insani taleplerinin sözcülüğünü yapmak ve meselelerinin çözümünde öncü rol oynamak amacıyla bir grup değerli Kürt ve Türk arkadaşlarımızla kurduğumuz Demokrasi ve Birlik Derneği (DEMBİR-DER), yaklaşık bir yıldır İstanbul, Ankara, Bursa, Mardin, Mersin ve Adıyaman’da Kürtleri eski Türkiye’nin inkarcı statükosunun bekçisi kılmak isteyenlerin oyunlarını bozmak ve yeni dönemde Kürtlerin nasıl bir değişimin öncüsü olabileceklerini anlatmak için paneller ve sempozyumlar düzenledik. Gittiğimiz şehirlerde Kürt kanaat önderleriyle yüz yüze görüşmeler yaptık. Kürtler üzerinden oynanmak istenen emperyalist oyunları ve Erdoğan liderliğinin Kürtler için nasıl tarihsel bir öneme sahip olduğunu anlattık. Kadim Kürt-Türk kardeşliğinin günümüzde sağlam temeller üzerinden bilinçli inşasının Kürt Selahaddin-i Eyyübi’nin ve Türk Muhammed Alparslan’ın buluştuğu değerler üzerinde gerçekleştirilmesi halinde herkese kazandıracak güçlü bir Türkiye Yüzyılı’nın yakın olduğunu hatırlattık. Kısıtlı seçim sürecinde gitme imkanı bulduğumuz Adıyaman, Şanlıurfa ve Erzurum illerimizde Kürtlerin bu anlayış temelinde siyasal tercihinin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan yana olması gerektiğini dile getirdik.
NİÇİN Mİ ERDOĞAN?
-CHP eliyle devlet ideolojisine dönüştürülen Kürtleri ret, inkar ve asimilasyon politikalarına cesaretle son veren bir lider olduğu için Erdoğan diyoruz.
-Kürtlere yönelik inkar ve asimilasyon politikasının doğal sonucu olan sistematik ayrımcılık ve baskı düzenine son veren bir lider olduğu için Erdoğan diyoruz.
-Kürt halkının inanç temellerine ait değerleri üstünde taşıyan bir lider olduğu için Erdoğan diyoruz.
-Kürt dilini yasaklı olmaktan çıkartıp Kürtçeyi TRT Kürdi marifetiyle Türkçe gibi devlet katında tanınan muteber bir dil haline getirdiği, başka bir deyişle, Kürtçeyi kamusal alanın aktörü kıldığı için Erdoğan diyoruz.
-Kürt dilinin öğrenimini ve öğretimini ilkokullardan başlayarak üniversitelere kadar taşıdığı için, üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümlerini açtığı için, dahası anadilin öğrenimi ve öğretimi alanında atılması gereken diğer adımları da atacağına inandığımız için Erdoğan diyoruz.
-Cumhuriyetimizi yasaklardan arındırarak demokrasiyle taçlandırdığı ve Kürtleri de kendi asli aidiyetleriyle kabul edip demokratik cumhuriyetin hür ve eşit vatandaşı haline getirdiği için Erdoğan diyoruz.
-Kürdün sadece dili üzerinde değil dini yaşam tarzı üzerindeki yasakları ve baskıları kaldırdığı için Erdoğan diyoruz.
Kürdün Kürdüm diyemediği, anadilinde türkü söylemesinin ve hatta annesiyle-babasıyla cezaevinde Kürtçe konuşmasının dahi yasak olduğu dönemlerden bugünlere geldik.
Bugünlerin mimarı, hiç kuşkusuz Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Kürtler inançları ve geleneksel değerleri bakımından asla kendilerine yapılan iyilikleri inkar etmezler.
Kürtler asla nankör değildirler.
Bütün bu cesur reformları gerçekleştiren ve devrimci adımları atan Erdoğan’ın kıymetini bilmemek, Kürtlük hassasiyetiyle bağdaşır bir durum değildir.
Bugün o eski Türkiye’nin Kürtlere yönelik inkarcı, asimileci ve baskıcı zihniyetinin mimarı olan CHP’yi Kürtlere sevdirmeye çalışan, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını Erdoğan’a tercih eden zihniyet, Kürtlük hassasiyeti taşıyan bir zihniyet değildir.
Kürtlük hassasiyeti; Kürt inkarcısı bir zihniyete Kürtleri stepne kılmayı asla öngörmez. Tam tersine o zihniyeti tarihe uğurlayan zihniyet sahibinin, yani Erdoğan’ın arkasında durmayı öngörür.
Kürtlük hassasiyetiyle hareket ettiğini söyleyen hiç bir Kürt, Kürt inkarını sonlandıran, Kürt diline ve kültürüne dair yasakları ortadan kaldıran Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlık etmez. Sadece teşekkür eder. Varsa başkaca yapılacaklar, onların da yapılmasını talep eder. Bunu düşmanlığa dönüştüren tavırları en basitinden nankörlük olarak görür. Dahası, Kürtler, kendi varlığını yıllar yılı inkar eden ve kendisine her türlü ayrımcılığı ve zulmü reva gören bir zihniyetin destekçisi olmaz. Kendi celladına aşık olmaz.
İdeolojik ve siyasi nedenlerle Erdoğan düşmanlığını anlamak mümkündür. Ateist, sosyalist, laikçi-seküler bir Kürdün Erdoğan’ın şahsında taşıdığı değerlere düşmanlık yapması anlaşılabilir bir şeydir. Bunun Kürtlükle veya Kürtlerle ve/ya da Kürtlük hassasiyetiyle alakalı olmadığını söylemek bile gereksiz. İdeolojik ve siyasi anlayışlarından dolayı Erdoğan’a düşmanlık yapanların Kürt inkarcısı CHP zihniyetiyle işbirliği yapmaları da anlaşılabilir bir husustur. Çünkü her iki kesimin de zihniyetleri Erdoğan’ın ait olduğu zihniyet dünyasına düşmanlık noktasında ortaktır. Erdoğan’a ideolojik düşmanlıklarını Kürtlükle kılıflamaya çalışanlar, tam bir kandırmaca siyaseti izliyorlar. Herkes bilsin isteriz ki onların Erdoğan düşmanlığının Kürtlükle veya Kürtlük hassasiyetiyle zerrece alakası yoktur.
O yüzden diyoruz ki gerçekten Kürtlük hassasiyeti olan hiç bir Kürt Erdoğan’ın düşmanı olamaz. Tersine Erdoğan’ın dostu ve destekçisi olur.
Türkiye Kürtlerine çağrımız şudur:
Gelin hiç bir amanın arkasına sığınmadan Erdoğan’ın arkasında duralım.
Erdoğan seçildikten sonra da atılacak başkaca adımlar için de teşvikçi ve çözümcü bir rol oynayalım.
İnanıyoruz ki Erdoğan yapılması gereken her şeyi yapacaktır.
Erdoğan’a sahip çıkmamız, kendimize sahip çıkmamız demektir.
Erdoğan’ı oylarımızla yeniden seçtirmemiz, inanıyoruz ki bu sürecin herkesin hayrına tamamlanmasını da beraberinde getirecektir.
Herkesin kendisi gibi kalarak kendini özgürce geliştirebileceği Türkiye Yüzyılının öncüsü olması gereken Kürtleri, o eski inkarcı Türkiye’nin muhafızı kılmaya çalışanların oyununu bozmak, inanıyoruz ki Kürtlere daha çok kazandıracaktır.
Bizler, Demokrasi ve Birlik Derneği olarak, bu yüzden, 14 Mayıs 2023’te yapılacak seçimde, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı her türlü parti mülahazalarının dışında desteklemeyi Kürtler adına tarihsel önemde görüyoruz. İnanıyoruz ki bu ülkenin sağduyulu Kürtleri Erdoğan’ı yalnız bırakmayacaklardır.
Birlik içinde daha demokratik bir Türkiye’de yaşamak dileğiyle.
HAMİŞ
Bir oyum Reis’e, bir oyum da AK Parti’yedir elbette.
Cumhur ittifakının diğer partilerinin de sandıktan güçlü bir biçimde çıkmasını can-ı gönülden dilerim.
Ancak şunu da önemle belirtmem gerekiyor: Bu ülke hepimizin. Sandık sonuçları ne olursa olsun birbirimizin düşmanı olmadığımızı bilerek hareket etmeliyiz. Demokratik seçimlerin sonuçlarını bir savaşta yenen-yenilen denklemine oturtmak bu ülkenin birliğine ve iç barışına yapılacak en büyük kötülük olur. Birbirimizle anlamlı olduğumuz ve farklılıklarımızla birbirimizi tamamladığımız bilincini her daim diri tutmalıyız. Birbirimize kazandırmak varken birbirimize kaybetmenin akla ziyan bir davranış olduğunu unutmamalıyız.
Kendimiz için ne istiyorsak başkaları için onu isteyen, kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkalarına yapmamak gerektiğine inanan insani ve ilkesel bir anlayışla, bir arada farklılıklarımızla barış içerisinde özgürce yaşayacağımız Türkiye Yüzyılı’nı birlikte inşa etmek temennisiyle.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.