Sorunun yanıtının “sandık” olduğu tek gerçek. Her seçim öncesinde yaşıyoruz bu ikilemi. Anketlere bakan meydanlara anlam veremiyor, meydanları gören anketleri sorguluyor.
Türkiye’nin en kritik yılı olan 2007’deki seçimleri hatırlayalım. Tuncay Özkan’ın başlattığı Cumhuriyet Mitingleri laik ve Kemalist halk hareketine dönüşmüştü. Hedefte ise AK Parti ve Erdoğan vardı. İstanbul’daki Cumhuriyet Mitingini kalabalıkların içine karışarak takip etmiştim. Katılım, coşku ve motivasyon gerçekten de çok etkileyiciydi. CHP, parti teşkilatları dışında daha sivil bir hareketin sokaktaki gücüyle seçimlere gidiyordu. Faili meçhul cinayetler, askeri muhtıralar, Anayasa Mahkemesi’nin Meclis’i baypas eden 367 kararı da Cumhuriyet Mitinglerine lokomotif olmuştu. Asayişi sağlayamayan bir iktidar, kapatılmanın eşiğindeki AK Parti, askerin darbe yapma ihtimali ve işini yapamayan bir TBMM… Bunlar ek olarak CHP’nin arkasında dağ gibi bir medya vardı.
Ancak merhum Tarhan Erdem’in kurduğu KONDA, 22 Temmuz 2007 seçimlerinden iki gün önce bir anket açıkladı. Radikal gazetesi manşetten yayınlamıştı. AK Parti yüzde 48, CHP yüzde 19 oy alacak görünüyordu. Muhalefet medyası Tarhan Erdem’e demediğini bırakmamış, “meydanları görmeyen bir kör olduğunu” yazan da vardı, “Erdemli Tarhana” diye dalga geçen de. Sandıktan ise anketle neredeyse birebir sonuçlar çıktı ve AK Parti yüzde 47 oy alarak tek başına iktidar olmayı sürdürdü.
Cumhuriyet Mitinglerine bakarak CHP’nin kazanacağını ve AK Parti’nin gideceğini düşünenler sandıktan çıkan sonuca inanamadılar.
AK Parti’nin 2002 seçimlerinde yüzde 34 oyla tek başına iktidar olmasının tek sebebinin DYP, ANAP ve MHP’nin baraj altında kalmasıydı. Fakat 2007 seçimlerinin sonuçları halkın iradesinin sandığa tam olarak yansımasaydı. Ülkedeki her iki kişiden birinin AK Partili olması, muhaliflerin korktuğunu başlarına getirdi. O gün bugündür ülkedeki her iki kişiden biri Erdoğan’ı iktidarda tutuyor.
Bugünlere yani 14 Mayıs seçimlerine gelecek olursak, sadece meydanlar ve anketler arasında değil, sosyal medya üzerinden inşa edilen algıların da etkisi altında kalan bir kamuoyu var. Hatta ‘etki’den ‘baskı’ya da geçilmiş durumda.
AK Parti’nin İstanbul’daki 1 milyon 700 bin kişilik olağanüstü mitingine bakarsak Erdoğan sandıkları patlatacak gibi duruyor. Diğer yandan CHP, kalesi İzmir’de bile böyle bir görüntü ortaya koyamadı. Aynı CHP çok önem verdiği İstanbul mitinginde ise büyük bir fiyasko yaşadı. Muharrem İnce’nin 2018’deki Maltepe mitinginin yarısı kadar insanı toplayamayan CHP kendisinin gerisine düşmüş oldu.
Ortaya çıkan miting görüntüleri bir ölçü mü peki? Yüksek katılımlar belirleyici mi? Coşku ve heyecan kararsız seçmeni ikna eder mi? Üç soruya da ‘evet’ diyebiliriz ama ölçemeyiz. Araştırma şirketleri bile tutarlılık gösteremiyorlar. Aynı şirketin mart ve nisan araştırmalarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy oranında 8 puan fark var mesela. Son dönem anketlerini şirketine bakmaksızın İYİ Parti’nin oranları üzerinden değerlendirmeye başladım. Meydanlar ortada. İYİ Parti, 2018 seçimlerinde hatırı sayılır oy alıp milletvekili çıkardığı Konya, Kayseri, Erzurum, Sakarya gibi şehirlerde düzenlediği mitinglerde hüsrana uğruyor. Çok değil 3 ay önce muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olması için yoğun çaba gösterilen Mansur Yavaş’ın katılmasına rağmen İYİ Parti bir avuç kalabalığa mitingler yapıyor. Aynı İYİ Parti, bazı anketlerde ise 2018’de aldığı oyun 2-3 puan üzerinde gösteriliyor. Meydanlar ortada, anketler ise grafikten ibaret. Lideri, partisi, davası, adayı için meydanlara çıkmayan İYİ Parti seçmeninin sokaktaki anketörlere denk gelmesi ise başka bir tezat.
Sosyal medyaya bakarsanız, Erdoğan bu sefer kesin kaybediyor... Ankara, İzmir, Konya, Rize, Trabzon, Erzurum ve Kayseri’de şehir tarihlerinin en kalabalık AK Parti mitinglerinin yapılmasına ve İstanbul’da 1 milyon 700 bin insanın sel olup Atatürk Havalimanı’na akmasına rağmen kaybediyor hem de.
Ya CHP ve ittifak ortaklarının seçmeni çok rahat, gerçekten de “bu iş oldu, bu sefer kesin kazandık” rahatlığında. Ya da AK Parti, Cumhur İttifakı ve Erdoğan seçmenleri hiç rahat değiller. Korkuyorlar ve bu yüzden de var güçleriyle meydanlara iniyorlar. Yalnız elde bir veri var; AK Parti ve Erdoğan seçmeni 2007’de, 2011’de, 3 Kasım 2015’te ve hatta Muharrem İnce karşısında da benzer tedirginlikleri yaşamıştı. Benim için eldeki en kuvvetli veri; Erdoğan’ı bir kez daha seçmek için meydanlara akan halkın tedirginliğidir. Meydanlar, 14 Mayıs akşamı masa başı anketleri boşa düşürürse; o zaman başka meseleleri, girift ilişkileri ve siyasi operasyonları konuşacağız…