MİLLETİN ÇOCUKLARININ DİRİLTİCİ YARMA HAREKÂTLARI
Bizim kaderimizi belirleyenler İngilizler: Osmanlı’yı çökertenler, Yahudilerle birlikte, İngilizler: Tanzimat, İngilizlerin eseri; Türkiye, iki asırdır İngilizlerin esiri.
İngilizler, iki asır önceki oyunlarını hâlen devam ettiriyorlar sinsice...
Şu ân Türkiye ile ilişkileri iyi ama İngilizlere karşı çok dikkatli olmak zorundayız.
TANZİMAT’TAN İTİBAREN “İPLER” BİZİM ELİMİZDE DEĞİL!
Türkiye’deki seçimlerin sonuçları, Türkiye’nin alacağı istikameti belirleyecek. Türkiye’nin durduğu yeri ya da durmaması gereken yeri tayin edecek. 14 Mayıs seçimleri Türkiye’nin kader seçimi olarak tarihe geçecek.
Bu seçimler o yüzden sadece Türkiye’de değil, dünyada da dikkatle takip ediliyor. Yine o yüzden ABD Başkanı Biden, Türkiye’deki seçimlere “demokratik yollarla” müdahale edilmesi çağrısında bulunmuştu.
Aslında Türkiye’de demokrasinin Ali Cengiz oyunu olduğunun itirafı bu. Türkiye’de siyaseten, seçimlere katılarak iktidara geliyorsunuz ama iktidar aygıtlarına, millet değil derin devlet ve gerisindeki güç hâkim olduğu için seçimle iktidara gelen iktidarın fiilen muktedir olması o kadar kolay olmuyor.
Siyasî, bürokratik, iktisadî, kültürel ve sosyal iktidar aygıtlarına kimler hâkimse onlar muktedir oluyor, ülkeye onlar çeki düzen veriyor. Türkiye’de bürokrasiye yani devlete, iktisadî, kültürel ve sosyal iktidar aygıtlarına millet ya da milletin temsilcisi aktörler veya dinamikler değil, küçük, azgın devşirme bir azınlık hâkim. Ülkenin kaderine de onlar çeki düzen veriyor iki asırdır.
Tanzimat’tan itibaren bu ülkenin ipleri bu ülkenin has çocuklarının elinde değil. O yüzden Abdülaziz’in bilekleri kesildi. O yüzden Abdülhamid en azılı düşmanları/mız tarafından tahttan indirildi. O yüzden Menderes idam edildi. O yüzden Özal öldürüldü. O yüzden Muhsin Yazıcıoğlu gözümüzün içine baka baka katledildi.
KUŞATMA VE SALDIRILAR…
Ama bu millet, teslim bayrağı çekmedi, çekmeyecek. Millet, ülkeyi ülkenin ve ülkemizin varlık sebebi İslâm’ın düşmanlarına yem etmedi, etmeyecek. Yakın tarihte, iki asırlık görece uzun bir zaman dilimi boyunca yok olma tehlikesinin eşiğine sürüklenen bu millet yok edilemedi; bütün yok edilme girişimlerini püskürtmesini bildi.
Dışarıdan emperyalistler, özellikle İngilizler tarafından her bakımdan desteklenen ülkenin iç ve dış düşmanlarının ülkeyi bütün kuşatma girişimlerini püskürtmeyi başardı.
Soru şu burada: İki asırdır içeriden ve dışarıdan aralıksız gerçekleştirilen bütün görünür görünmez kuşatmaları ve saldırıları bu toplum püskürtmeyi nasıl başardı?
Bu toplumu ayakta tutan bütün kurumları, devleti, bürokrasisi, siyasî, iktisadî, kültürel iktidar aygıtları ve varoluş biçimleri bu toplumun elinden alınmasına rağmen toplumun bütün bu iç ve dış kuşatmaları ve saldırıları püskürtmeyi nasıl başardığı meselesi üzerinde ciltler dolusu kitaplar yazılsa yeridir.
Düşünsenize… Bütün maddî iktidar aygıtlarınızı kaybediyorsunuz. Yani ülkenin devlet aygıtları, iktisadı, kültür, eğitim ve sanat kurumları ülke ve İslâm düşmanlarının eline geçiyor, ülkenin ruh köklerini kurutmak, medeniyet dinamiklerini dinamitlemek, direnç noktalarını kırmak için kullanılıyor. Ama sonuçta bu toplumun ruh kökleri kurutulamıyor, aksine her saldırıdan sonra daha da güçlü bir şekilde dimdik ayağa kalkıyor; ülkenin genç kuşaklarının istikametini, yönünü, yörüngesini tayin etmeyi sürdürüyor; ülkenin medeniyet dinamikleri, ülkenin genç kuşaklarına tarih şuuru, medeniyet ufku, direniş, diriliş ve varoluş umudu sunmaya devam ediyor…
MİLLETİN ÇOCUKLARININ DİRİLTİCİ YARMA HAREKÂTLARI…
Bu ülkenin ve bu ülkenin varlık sebebi İslâm’ın düşmanlarının bütün kuşatmalarını ve saldırılarını bu aziz millet yarma harekâtları gerçekleştirerek püskürtüyor.
İnanmış ve adanmış ruh adamlarının yılmaz gayretleri, mücadeleleri ve muhkem direniş biçimleri sayesinde.
Kim bu inanmış ve adanmış ruh adamları?
İslâmî cemaatlerin, tasavvuf yolunun bin yıllık yolcusu muazzez manevî önderlerinin, hem siyasî öncüleri hem de fikir, sanat ve kültür dünyamızın ön açan, ufuk açan, ruh atılımı gerçekleştirmesine imkân tanıyan fikir, sanat ve dava öncülerini besleyen, susuzluklarını gideren derin, köklü ve uzun soluklu nefes alınmasını sağlayan üfledikleri diriltici ruhun meyvesi öncü kuşaklar, inanmış ve adanmış insanlar…
Siyasette ülkenin eşiğine yuvarlandığı çıkmaz sokaktan çıkarılması için cansiperane mücadele eden, -bazılarının hayatlarıyla bedelini ödedikleri- Menderes’ler, Özal’lar, Erbakan’lar, Yazıcıoğlu’lar, Erdoğan’lar…
Fikir, sanat ve aksiyon hayatında üstad Necip Fazıl Kısakürek’in tek kişilik bir ordu gibi cesurca öne atılışı, önümüzü açacak birkaç inanmış ve adanmış genç nesil yetiştirişi…
Sezai Karakoç’un, Nurettin Topçu’nun, İsmet Özel’in, Cemil Meriç’in, fikirde, sanatta ektikleri muhkem tohumlar ve gelecek kuşaklara bıraktıkları, armağan ettikleri paha biçilmez muhteşem ruh!
Gerek siyasette, gerek fikir, sanat ve kültür hayatında topluma öncülük eden öncü şahsiyetlerin yeşerttileri ruh, ektikleri tohumlar bu toplumun yok olmasını, ruh köklerinin kurumasını önledi.
İki asırdır yok olmamak için hayat-memat / ölüm-kalım mücadelesi veriyoruz…
Bu mücadelede çok ağır bedeller ödedik, ödüyoruz… İki asırdır yaşadığımız büyük bir travma bu. Böylesine büyük bir travmayı atlatmak öyle kolay mı sanıyorsunuz?
Dökülenler, düşenler, yeniden ayağa kalkanlar, hiç düşmeyenler, dimdik ayakta duranlar, mevziyi hiç terketmeyenler, iddialarını, davalarını bütün kınamacıların kınamalarına, bütün siyasî, hukûkî engellemelere rağmen aslâ terketmeyenler… zorlu, çok sancılı bir travmanın yaşandığının göstergeleri.
Ama bu toplumu iki asırdır teslim alma, ruh köklerini kurutma, medeniyet bilincini yok etme saldırıları nihâî olarak başarıya ulaşmadı.
Toplum direndi, her seferinde yeni öncüler çıkardı, yeni direniş biçimleri ve yöntemleri geliştirdi, yeni bir ruhla saldırıları püskürtmesini bildi. Ama yoruldu, rüyalarını, iddialarını, hayallerini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.
Gelinen noktada genç kuşakları kaybetme tehlikesi, mücadele etmemiz gereken en büyük sorunumuz. Genç kuşaklarımızı kaybedersek ülke elimizden gider!
Türkiye, ülke düşmanlarıyla işbirliği yapan eyyamcı siyasîlerin hesaplarına kurban edilemez, edilmeyecek inşallah. Türkiye’yi durdurmak isteyenlere, bize önlerinde diz çöktürmek isteyenlere gereken cevabı 14 Mayıs’ta verecek bu aziz millet!
Ekleme
Tarihi: 05 Mayıs 2023 - Cuma
MİLLETİN ÇOCUKLARININ DİRİLTİCİ YARMA HAREKÂTLARI
Bizim kaderimizi belirleyenler İngilizler: Osmanlı’yı çökertenler, Yahudilerle birlikte, İngilizler: Tanzimat, İngilizlerin eseri; Türkiye, iki asırdır İngilizlerin esiri.
İngilizler, iki asır önceki oyunlarını hâlen devam ettiriyorlar sinsice...
Şu ân Türkiye ile ilişkileri iyi ama İngilizlere karşı çok dikkatli olmak zorundayız.
TANZİMAT’TAN İTİBAREN “İPLER” BİZİM ELİMİZDE DEĞİL!
Türkiye’deki seçimlerin sonuçları, Türkiye’nin alacağı istikameti belirleyecek. Türkiye’nin durduğu yeri ya da durmaması gereken yeri tayin edecek. 14 Mayıs seçimleri Türkiye’nin kader seçimi olarak tarihe geçecek.
Bu seçimler o yüzden sadece Türkiye’de değil, dünyada da dikkatle takip ediliyor. Yine o yüzden ABD Başkanı Biden, Türkiye’deki seçimlere “demokratik yollarla” müdahale edilmesi çağrısında bulunmuştu.
Aslında Türkiye’de demokrasinin Ali Cengiz oyunu olduğunun itirafı bu. Türkiye’de siyaseten, seçimlere katılarak iktidara geliyorsunuz ama iktidar aygıtlarına, millet değil derin devlet ve gerisindeki güç hâkim olduğu için seçimle iktidara gelen iktidarın fiilen muktedir olması o kadar kolay olmuyor.
Siyasî, bürokratik, iktisadî, kültürel ve sosyal iktidar aygıtlarına kimler hâkimse onlar muktedir oluyor, ülkeye onlar çeki düzen veriyor. Türkiye’de bürokrasiye yani devlete, iktisadî, kültürel ve sosyal iktidar aygıtlarına millet ya da milletin temsilcisi aktörler veya dinamikler değil, küçük, azgın devşirme bir azınlık hâkim. Ülkenin kaderine de onlar çeki düzen veriyor iki asırdır.
Tanzimat’tan itibaren bu ülkenin ipleri bu ülkenin has çocuklarının elinde değil. O yüzden Abdülaziz’in bilekleri kesildi. O yüzden Abdülhamid en azılı düşmanları/mız tarafından tahttan indirildi. O yüzden Menderes idam edildi. O yüzden Özal öldürüldü. O yüzden Muhsin Yazıcıoğlu gözümüzün içine baka baka katledildi.
KUŞATMA VE SALDIRILAR…
Ama bu millet, teslim bayrağı çekmedi, çekmeyecek. Millet, ülkeyi ülkenin ve ülkemizin varlık sebebi İslâm’ın düşmanlarına yem etmedi, etmeyecek. Yakın tarihte, iki asırlık görece uzun bir zaman dilimi boyunca yok olma tehlikesinin eşiğine sürüklenen bu millet yok edilemedi; bütün yok edilme girişimlerini püskürtmesini bildi.
Dışarıdan emperyalistler, özellikle İngilizler tarafından her bakımdan desteklenen ülkenin iç ve dış düşmanlarının ülkeyi bütün kuşatma girişimlerini püskürtmeyi başardı.
Soru şu burada: İki asırdır içeriden ve dışarıdan aralıksız gerçekleştirilen bütün görünür görünmez kuşatmaları ve saldırıları bu toplum püskürtmeyi nasıl başardı?
Bu toplumu ayakta tutan bütün kurumları, devleti, bürokrasisi, siyasî, iktisadî, kültürel iktidar aygıtları ve varoluş biçimleri bu toplumun elinden alınmasına rağmen toplumun bütün bu iç ve dış kuşatmaları ve saldırıları püskürtmeyi nasıl başardığı meselesi üzerinde ciltler dolusu kitaplar yazılsa yeridir.
Düşünsenize… Bütün maddî iktidar aygıtlarınızı kaybediyorsunuz. Yani ülkenin devlet aygıtları, iktisadı, kültür, eğitim ve sanat kurumları ülke ve İslâm düşmanlarının eline geçiyor, ülkenin ruh köklerini kurutmak, medeniyet dinamiklerini dinamitlemek, direnç noktalarını kırmak için kullanılıyor. Ama sonuçta bu toplumun ruh kökleri kurutulamıyor, aksine her saldırıdan sonra daha da güçlü bir şekilde dimdik ayağa kalkıyor; ülkenin genç kuşaklarının istikametini, yönünü, yörüngesini tayin etmeyi sürdürüyor; ülkenin medeniyet dinamikleri, ülkenin genç kuşaklarına tarih şuuru, medeniyet ufku, direniş, diriliş ve varoluş umudu sunmaya devam ediyor…
MİLLETİN ÇOCUKLARININ DİRİLTİCİ YARMA HAREKÂTLARI…
Bu ülkenin ve bu ülkenin varlık sebebi İslâm’ın düşmanlarının bütün kuşatmalarını ve saldırılarını bu aziz millet yarma harekâtları gerçekleştirerek püskürtüyor.
İnanmış ve adanmış ruh adamlarının yılmaz gayretleri, mücadeleleri ve muhkem direniş biçimleri sayesinde.
Kim bu inanmış ve adanmış ruh adamları?
İslâmî cemaatlerin, tasavvuf yolunun bin yıllık yolcusu muazzez manevî önderlerinin, hem siyasî öncüleri hem de fikir, sanat ve kültür dünyamızın ön açan, ufuk açan, ruh atılımı gerçekleştirmesine imkân tanıyan fikir, sanat ve dava öncülerini besleyen, susuzluklarını gideren derin, köklü ve uzun soluklu nefes alınmasını sağlayan üfledikleri diriltici ruhun meyvesi öncü kuşaklar, inanmış ve adanmış insanlar…
Siyasette ülkenin eşiğine yuvarlandığı çıkmaz sokaktan çıkarılması için cansiperane mücadele eden, -bazılarının hayatlarıyla bedelini ödedikleri- Menderes’ler, Özal’lar, Erbakan’lar, Yazıcıoğlu’lar, Erdoğan’lar…
Fikir, sanat ve aksiyon hayatında üstad Necip Fazıl Kısakürek’in tek kişilik bir ordu gibi cesurca öne atılışı, önümüzü açacak birkaç inanmış ve adanmış genç nesil yetiştirişi…
Sezai Karakoç’un, Nurettin Topçu’nun, İsmet Özel’in, Cemil Meriç’in, fikirde, sanatta ektikleri muhkem tohumlar ve gelecek kuşaklara bıraktıkları, armağan ettikleri paha biçilmez muhteşem ruh!
Gerek siyasette, gerek fikir, sanat ve kültür hayatında topluma öncülük eden öncü şahsiyetlerin yeşerttileri ruh, ektikleri tohumlar bu toplumun yok olmasını, ruh köklerinin kurumasını önledi.
İki asırdır yok olmamak için hayat-memat / ölüm-kalım mücadelesi veriyoruz…
Bu mücadelede çok ağır bedeller ödedik, ödüyoruz… İki asırdır yaşadığımız büyük bir travma bu. Böylesine büyük bir travmayı atlatmak öyle kolay mı sanıyorsunuz?
Dökülenler, düşenler, yeniden ayağa kalkanlar, hiç düşmeyenler, dimdik ayakta duranlar, mevziyi hiç terketmeyenler, iddialarını, davalarını bütün kınamacıların kınamalarına, bütün siyasî, hukûkî engellemelere rağmen aslâ terketmeyenler… zorlu, çok sancılı bir travmanın yaşandığının göstergeleri.
Ama bu toplumu iki asırdır teslim alma, ruh köklerini kurutma, medeniyet bilincini yok etme saldırıları nihâî olarak başarıya ulaşmadı.
Toplum direndi, her seferinde yeni öncüler çıkardı, yeni direniş biçimleri ve yöntemleri geliştirdi, yeni bir ruhla saldırıları püskürtmesini bildi. Ama yoruldu, rüyalarını, iddialarını, hayallerini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.
Gelinen noktada genç kuşakları kaybetme tehlikesi, mücadele etmemiz gereken en büyük sorunumuz. Genç kuşaklarımızı kaybedersek ülke elimizden gider!
Türkiye, ülke düşmanlarıyla işbirliği yapan eyyamcı siyasîlerin hesaplarına kurban edilemez, edilmeyecek inşallah. Türkiye’yi durdurmak isteyenlere, bize önlerinde diz çöktürmek isteyenlere gereken cevabı 14 Mayıs’ta verecek bu aziz millet!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.