Altılı Masa, dün itibariyle yediye tamamlandı. Muhalefet için bir Cumhurbaşkanı adayı belirlemek ve İYİ Parti’yi Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ikna etmekten daha önemlisi HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı çıkarmamasıydı. Kemal Bey açıklanana kadar “aday kim olacak” sorusuna “HDP destek verir mi?” sorusuyla mukabele ediliyordu. Neticede HDP’nin “koşulsuz” destek vereceği o aday açıklandı ve fotoğraf dün itibariyle netleşti. HDP verebileceği son tavizi de verip fiilen oturtulmadığı masanın yedinci ortağı olmayı kabul etti.
Ancak taşlar yerine oturmadı. Fotoğraf İYİ Parti cephesi için henüz bulanık. İstanbul Milletvekili ve partideki milliyetçi kanadın ağır topu Yavuz Ağıralioğlu’nun tavrı merak konusuydu. HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı çıkarmaması üzerine kameralar karşısına geçen Ağıralioğlu, partisinin ittifak ortaklarına ve özellikle de CHP’ye yönelik çok ağır suçlamalar yöneltti.
Şu ifadeler Ağıralioğlu’na ait:
“Kurucusu olduğumuz masada bize pusu kuruldu.”
“Cumhurbaşkanlığı makamı HDP gölgesinde kaldı.”
“Terörün gölgesinin düştüğü yerde olmayız.”
“50+1 için her yol mubah değil.”
“Çocuk katilini övenle kazanmaktansa kaybedelim.”
Meral Akşener’in, 3 Mart günü masayı terk ederken yaptığı konuşmayı, çok sert ve “ayarsız” bulan ittifak ortakları, Ağıralioğlu’nun manifestosu için söyleyecek söz bulamamıştır herhalde.
Bu arada hemen herkes konuşması devam ederken Ağıralioğlu’nun istifa edeceğini bekledi ancak o “üçüncü bir yol” diyerek partisinde siyaset yapmayı seçtiğini söyledi. Ağıralioğlu’nun yürüdüğü bu üçüncü yolda, HDP üzerinden PKK ile işbirliği yapmakla suçladığı ittifak ortakları var. Çünkü yeni bir yoldan bahsetmedi. Hem CHP hem de masanın meşru yeni ortağı HDP’nin hop oturup hop kalkmasına yetecek, yenir yutulur olmayan sözler ne olacak peki? Cihan Paçacı’yı, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sokaktan itiraz olduğunu söylediği için İYİ Parti’den istifaya zorlayan iradeden, Ağıralioğlu’nun İYİ Parti’den kazıyıp atması beklenir normalde.
Ancak burası da çok net değil. Ağıralioğlu; CHP’nin HDP ile ve dolaylı olarak da PKK ile iş tutmasına tepki koymanın ötesine geçmedi. Sözleri, İYİ Parti tabanını sakinleştirecek ve özellikle de “çıkın bu işbirliğini onaylamadığınızı açıklayın” beklentisi içindeki milliyetçileri partide tutacak bir iç tepki gibi yorumlandı.
Meral Akşener, Selahattin Demirtaş’ın kendisine yazdığı mektubu sineye çekti, kısmen de unutturdu ama Yavuz Ağıralioğlu’nun sert sözleri seçim sürecinin dolgu malzemesi olarak her fırsatta önüne çıkacak. Yavuz Ağıralioğlu’nu istifaya zorlar veya partiden ihraç süreci başlatırsa milliyetçi tabanı da gözden çıkarmış olur. Herkes biliyor ki İYİ Parti’nin oyları düşüyor. Ağıralioğlu bir şekilde gönderilirse düşüş İYİ Parti’yi barajın altına çekebilir. Bu durum da anketlere yansıyınca İYİ Parti’nin masadaki rolü seçim sürecinde bir anlam ifade etmez. Kurucu ortaklık sözde kalır.
Aslında en başından belli olan, beklenen mutlak krizi yaşıyor muhalefet. İYİ Parti ve HDP’nin 50+1 denkleminde birbirlerini tamamlayan partiler olduğu, biri olmadan Erdoğan’a karşı seçim kazanamayacakları hesap kitap olarak ortadaydı. Şimdi o kriz geldi kapıya dayandı. Akşener bir kez daha tercih yapmak zorunda kalacak. Ya terk ettiği masaya döndüğü gibi Ağıralioğlu’nun zehir zemberek sözlerini sineye çekecek ve CHP’yi de ikna edecek. Ya da HDP’nin oturmadan oturduğu masayı, bu sefer “kalkmadan” terk etmek zorunda kalacak. Kurmayları ve kendisi bir formül bulmak zorunda. Düştüğü durum mektup hadisesinde olduğu gibi susarak aşılacak gibi değil.
Bu yeni krizin kazanını ise büyük oranda Muharrem İnce ve MHP olacak. Analizini sonraki yazıda yapacağım…