pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri Kimdir?

Ebû Yezîd Tayfûr bin Îsâ Hazretleri, hicrî 161 (m. 777) senesinde Bistam’da dünyaya geldi. Babası Îsâ Efendi, gâyet dindar ve sâlih bir zât idi. Annesi de son derece iffetli, ahlâklı, hayâ sahibi, mütevâzı, ibadet ehli, sâliha bir hanımdı. Çokça duâ eder ve rakik kalbi Allah korkusuyla çarpardı. Hayatın değişen şartları ve acı-tatlı sürprizleri karşısında dâimâ Allâh’ın takdîrinden râzı olarak yaşar ve her ahvâlde Hakk’ın rızâsını kazanmaya çalışırdı. Bâyezîd Hazretlerinin hârikulâde hâlleri, daha doğmadan başlamıştı. Annesi ne zaman ağzına şüpheli bir lokma alacak olsa bebek tepinmeye başlar, lokmayı ağzından çıkarıncaya kadar bu hareketi devam ederdi. Bâyezîd-i Bistâmî Hazretlerinin, Câfer-i Sâdık Hazretlerinin torunu İmâm Ali Rızâ Hazretlerinden istifâde ettiği nakledilmektedir. ÂRİFLER SULTÂNI (SULTÂNÜ’L-ÂRİFÎN) Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, ilâhî muhabbet deryâsına dalmış bir Hak âşığı idi. Devamlı olarak bedenini mücâhede, kalbini de müşâhede hâlinde tutardı. Tasavvuf yolunun ince ve derin mânâlarına âşinâ idi.Bu sebeple kendisine Sultânü’l-Ârifîn (Ârifler Sultânı), Seyyid-i Ârifân, Pîr-i Bistâm gibi sıfatlar verildi. Sonraki devirlerde bir velîyi medhetmek için; “Asrın Bâyezîd’i” ifâdesinin kullanılması bile, onun mânevî mertebesini ifâdeye kâfîdir. Bâzı insanlar onun tevhid ve hakîkat ilimlerine dâir sözlerini anlayamadıkları için çeşitli ithamlarda bulunmuş, ona birtakım yanlış fikirler izâfe etmişlerdir. Bu ithamlara ehemmiyet verilmemelidir.[6] BÂYEZİD-İ BİSTAMİ HAZRETLERİNİN GENÇLİĞİ Bâyezîd Hazretleri daha çocukken, ilerde büyük bir Allah dostu olacağının emârelerini sergiliyordu. Her hâl ve hareketi ölçülü, sözleri hikmetli, bakışları derin ve mânâlı, yüzü ise nurlu idi. O zamanın meşhur mutasavvıflarından Şakîk-ı Belhî g hacca giderken Bistâm’a uğramış, bir câmi yanında oynayan çocuklar arasındaki Bâyezîd’i hemen fark etmişti. Şakîk o câmide vaaz ederken, Bâyezîd çocuk hâliyle gelip pür edep onu dinledi. Bâyezîd’in hâli Şakîk’in dikkatinden kaçmadı ve firâset göstererek: “–Bu çocuk ilerde mâneviyat ricâlinden bir yiğit olacak!” buyurdu.      Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri Namaza Nasıl Başladı? Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm okumaya başlamıştı. “Ey örtünüp bürünen! Birazı hâriç, geceleri kalk namaz kıl!”âyet-i kerîmesine gelince babasına: “–Babacığım, Cenâb-ı Hak burada kime hitâb ediyor?” diye sordu. O da: “–Yavrucuğum, Cenâb-ı Hak burada Resûlullah Efendimiz’i kastediyor. Rabbimiz daha sonra Tâhâ Sûresi’nde bu hükmü hafifletti.” dedi. Bâyezîd Hazretleri okumaya devam edince; “(Rasûlüm!) Sen’in, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını veüçte birini ayakta ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü takdîr eden, (içinde olup bitenleri kâmilen ölçüp biçen) ancak Allah Teâlâ’dır…”âyet-i kerîmesine geldi: “–Babacığım, ben gece ibadete kalkan bir grup insandan bahsedildiğini işitiyorum!” dedi. Babası: “–Evet yavrum, onlar Resûlullah Efendimiz’in ashâbıdır.” dedi. Bunun üzerine Bâyezîd Hazretleri: “–Babacığım, Rasûlullah ve ashâbının yaptığı bir şeyi terk etmekte ne hayır olabilir ki?!” dedi. O günden sonra babası gecelerini ibadetle geçirmeye başladı. Bir gece Bâyezîd Hazretleri uyandı ve: “–Babacığım, bana da namazı tâlim et ki seninle birlikte namaz kılayım!” dedi. Babası ise: “–Uyu, sen daha küçüksün!” dedi. Bâyezîd Hazretleri şu karşılığı verdi: “–Babacığım, kıyâmet günü insanlar amellerini görmek için mezarlarından fırlayıp bölük bölük huzûr-i ilâhîye vardıkları zaman,Rabbim bana; «–Dünya hayatında ne amel işledin ey kulum?» diye sorduğunda ben de: «–Ey Rabbim! Babama; “Bana namazı öğret, seninle birlikte namaz kılayım!” dedim, o ise bana “Uyu, sen daha küçüksün!” dedi.» diyeceğim.” Bunun üzerine babası: “–Hayır, vallâhi böyle söylemeni istemem!” dedi ve oğluna namazı tâlim etti. Bundan sonra Bâyezîd Hazretleri de çocuk yaşında geceleri hep kalkar ve teheccüd namazı kılardı.      Hizmet Edilecek İki Kapı Annesi onu mektebe göndermişti. “...Bana ve ana-babana şükret!..” (Lokmân, 14) âyet-i kerîmesine geldiklerinde, Bâyezîd Hazretleri hocasından bu âyetin îzâhını istedi. Yapılan tefsîr onu derinden sarstı. Kalemi-defteri bıraktı, izin alıp koşa koşa eve geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hem ağlıyor, hem de: “–Ne olur anneciğim!” diye yalvarıyordu. Annesi bu duruma şaşırdı: “–Ne oldu yavrum?” diye sordu. Bâyezîd Hazretleri şöyle dedi: “–Bir şey olmadı anneciğim! Bugün bir âyet-i kerîme dinledim. Allah Teâlâ bu âyette hem kendisine hem de sana hizmet etmemi istiyor. Çok müteessir oldum! Ben iki evde nasıl hizmetçilik yapayım? Buna benim gücüm yeter mi? Ya hizmette kusur edersem! Anneciğim, Cenâb-ı Hakk’a duâ et, bütün zamanımı sana hizmete vereyim ya da beni Yüce Rabbime bağışla, hep O’na ibadet edeyim!” Oğlunun bu hâline çok sevinen annesi: “–Evlâdım, dâimâ hizmetinde bulunman için seni Allâh’a adadım ve kendi hakkımı helâl ettim.” dedi.      Kulluk Edebi Bir gün hadis âlimlerinden bir zât, küçük yaştaki Bâyezîd-i Bistâmî’yi görünce ondaki güzel hâl çok hoşuna gitti. Zekâ ve anlayışını ölçmek için sordu: “–Güzel çocuk! Namaz kılmasını tam mânâsıyla biliyor musun?” Bâyezîd-i Bistâmî de ona: “–Evet, Allâh’ın dilediği kadar kılabiliyorum.” cevâbını verince: “–Nasıl?” diye sordu. Bâyezîd-i Bistâmî de: “–Buyur yâ Rabbî, emrini yerine getirmek üzere huzûruna durdum, hissiyâtıyla tekbîr alıyor, اَللّٰهُ اَكْبَرُ diyorum; Kur’ân-ı Kerîm’i usûl ve kâidelerine uygun bir şekilde tâne tâne okuyor; tâzîm ile rükûya varıyor; tevâzû ile secde ediyor; vedâlaşarak selâm veriyorum.” dedi. O zât hayran kalarak: “–Ey zekî çocuk! Sende bu derin anlayış varken, insanların gelip başını okşamalarına niçin izin veriyorsun?” diye sordu. Zira o zât, bu takdir ve iltifatların, Bâyezîd’in nefsini gurura sevk edebileceğini ve onun buna mahal vermemesi gerektiğini düşünüyordu. Genç Bâyezîd-i Bistâmî ise şu ârifâne karşılığı verdi: “–Onlar hakîkatte benim başımı değil, Allah Teâlâ’nın beni süslediği o güzelliği meshediyorlar. Bana âit olmayan bir şeye dokunmalarına nasıl mânî olabilirim?” İşte gönlün ulaşması gereken kulluk edeplerinden biri de, bu misalde olduğu gibi, bütün güzellikleri Allah’tan bilmek, onu aslâ nefsine izâfe etmemektir. BÂYEZÎD-İ BİSTÂMÎ HAZRETLERİNİN SÜNNET-İ SENİYYE’YE BAĞLILIĞI Hakk’a vuslat yolunda mesâfe alabilmek; ancak Kur’ân-ı Kerîm’in hükümlerine itaat etmeye, Rasûlullah Efendimiz’in Sünnet-i Seniyye’sine riâyet etmeye ve Allah dostlarının örnek hâl, ahlâk ve davranışlarına büyük bir titizlikle tâbî olmaya bağlıdır. Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri de bütün Hak dostları gibi, Sünnet-i Seniyye’yi büyük bir şevk ile îfâya gayret ederdi. Ondan zerre kadar tâviz vermezdi. Bir gün, insanlar arasında velî diye meşhur olmuş bir kişiyi görmek için müridleriyle yola çıkmıştı. O zât evinden çıkıp mescide giderken, kıbleye doğru tükürdü. Bâyezîd Hazretleri, o zâtın bu ham ve lâkayd hâlinden çok müteessir oldu ve selâm bile vermeden hemen geri döndü. Talebelerine de şöyle dedi: “–Bu zât Rasûlullah Efendimiz’in öğrettiği edeplerden birine riâyet hususunda bile güvenilir değil! Hakk’ın esrârı hususunda kendisine nasıl güvenilecek!”      Sünnete Bağlılık Bâyezîd-i Bistâmî Hazretlerinin şu sözleri, onun Sünnet-i Seniyye’ye ne kadar bağlı olduğunu göstermeye kâfîdir: 
Ekleme Tarihi: 07 Mayıs 2020 - Perşembe

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri Kimdir?

Ebû Yezîd Tayfûr bin Îsâ Hazretleri, hicrî 161 (m. 777) senesinde Bistam’da dünyaya geldi. Babası Îsâ Efendi, gâyet dindar ve sâlih bir zât idi. Annesi de son derece iffetli, ahlâklı, hayâ sahibi, mütevâzı, ibadet ehli, sâliha bir hanımdı. Çokça duâ eder ve rakik kalbi Allah korkusuyla çarpardı. Hayatın değişen şartları ve acı-tatlı sürprizleri karşısında dâimâ Allâh’ın takdîrinden râzı olarak yaşar ve her ahvâlde Hakk’ın rızâsını kazanmaya çalışırdı.

 

Bâyezîd Hazretlerinin hârikulâde hâlleri, daha doğmadan başlamıştı. Annesi ne zaman ağzına şüpheli bir lokma alacak olsa bebek tepinmeye başlar, lokmayı ağzından çıkarıncaya kadar bu hareketi devam ederdi.

 

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretlerinin, Câfer-i Sâdık Hazretlerinin torunu İmâm Ali Rızâ Hazretlerinden istifâde ettiği nakledilmektedir.

 

ÂRİFLER SULTÂNI (SULTÂNÜ’L-ÂRİFÎN)

 

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, ilâhî muhabbet deryâsına dalmış bir Hak âşığı idi. Devamlı olarak bedenini mücâhede, kalbini de müşâhede hâlinde tutardı. Tasavvuf yolunun ince ve derin mânâlarına âşinâ idi.Bu sebeple kendisine Sultânü’l-Ârifîn (Ârifler Sultânı), Seyyid-i ÂrifânPîr-i Bistâm gibi sıfatlar verildi. Sonraki devirlerde bir velîyi medhetmek için; “Asrın Bâyezîd’i” ifâdesinin kullanılması bile, onun mânevî mertebesini ifâdeye kâfîdir.

 

Bâzı insanlar onun tevhid ve hakîkat ilimlerine dâir sözlerini anlayamadıkları için çeşitli ithamlarda bulunmuş, ona birtakım yanlış fikirler izâfe etmişlerdir. Bu ithamlara ehemmiyet verilmemelidir.[6]

 

BÂYEZİD-İ BİSTAMİ HAZRETLERİNİN GENÇLİĞİ

 

Bâyezîd Hazretleri daha çocukken, ilerde büyük bir Allah dostu olacağının emârelerini sergiliyordu. Her hâl ve hareketi ölçülü, sözleri hikmetli, bakışları derin ve mânâlı, yüzü ise nurlu idi.

 

O zamanın meşhur mutasavvıflarından Şakîk-ı Belhî g hacca giderken Bistâm’a uğramış, bir câmi yanında oynayan çocuklar arasındaki Bâyezîd’i hemen fark etmişti. Şakîk o câmide vaaz ederken, Bâyezîd çocuk hâliyle gelip pür edep onu dinledi. Bâyezîd’in hâli Şakîk’in dikkatinden kaçmadı ve firâset göstererek:

 

“–Bu çocuk ilerde mâneviyat ricâlinden bir yiğit olacak!” buyurdu.

 

 

 

 

 

  • Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri Namaza Nasıl Başladı?

 

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm okumaya başlamıştı. Ey örtünüp bürünen! Birazı hâriç, geceleri kalk namaz kıl!”âyet-i kerîmesine gelince babasına:

 

“–Babacığım, Cenâb-ı Hak burada kime hitâb ediyor?” diye sordu. O da:

 

“–Yavrucuğum, Cenâb-ı Hak burada Resûlullah Efendimiz’i kastediyor. Rabbimiz daha sonra Tâhâ Sûresi’nde bu hükmü hafifletti.” dedi.

 

Bâyezîd Hazretleri okumaya devam edince; (Rasûlüm!) Sen’in, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını veüçte birini ayakta ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü takdîr eden, (içinde olup bitenleri kâmilen ölçüp biçen) ancak Allah Teâlâ’dır…”âyet-i kerîmesine geldi:

 

“–Babacığım, ben gece ibadete kalkan bir grup insandan bahsedildiğini işitiyorum!” dedi. Babası:

 

“–Evet yavrum, onlar Resûlullah Efendimiz’in ashâbıdır.” dedi.

 

Bunun üzerine Bâyezîd Hazretleri:

 

“–Babacığım, Rasûlullah ve ashâbının yaptığı bir şeyi terk etmekte ne hayır olabilir ki?!” dedi.

 

O günden sonra babası gecelerini ibadetle geçirmeye başladı.

 

Bir gece Bâyezîd Hazretleri uyandı ve:

 

“–Babacığım, bana da namazı tâlim et ki seninle birlikte namaz kılayım!” dedi.

 

Babası ise:

 

“–Uyu, sen daha küçüksün!” dedi.

 

Bâyezîd Hazretleri şu karşılığı verdi:

 

“–Babacığım, kıyâmet günü insanlar amellerini görmek için mezarlarından fırlayıp bölük bölük huzûr-i ilâhîye vardıkları zaman,Rabbim bana;

 

«–Dünya hayatında ne amel işledin ey kulum?» diye sorduğunda ben de:

 

«–Ey Rabbim! Babama; “Bana namazı öğret, seninle birlikte namaz kılayım!” dedim, o ise bana “Uyu, sen daha küçüksün!” dedi.» diyeceğim.”

 

Bunun üzerine babası:

 

“–Hayır, vallâhi böyle söylemeni istemem!” dedi ve oğluna namazı tâlim etti. Bundan sonra Bâyezîd Hazretleri de çocuk yaşında geceleri hep kalkar ve teheccüd namazı kılardı.

 

 

 

 

 

  • Hizmet Edilecek İki Kapı

 

Annesi onu mektebe göndermişti. “...Bana ve ana-babana şükret!..” (Lokmân, 14) âyet-i kerîmesine geldiklerinde, Bâyezîd Hazretleri hocasından bu âyetin îzâhını istedi. Yapılan tefsîr onu derinden sarstı. Kalemi-defteri bıraktı, izin alıp koşa koşa eve geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hem ağlıyor, hem de:

 

“–Ne olur anneciğim!” diye yalvarıyordu. Annesi bu duruma şaşırdı:

 

“–Ne oldu yavrum?” diye sordu.

 

Bâyezîd Hazretleri şöyle dedi:

 

“–Bir şey olmadı anneciğim! Bugün bir âyet-i kerîme dinledim. Allah Teâlâ bu âyette hem kendisine hem de sana hizmet etmemi istiyor. Çok müteessir oldum! Ben iki evde nasıl hizmetçilik yapayım? Buna benim gücüm yeter mi? Ya hizmette kusur edersem!

 

Anneciğim, Cenâb-ı Hakk’a duâ et, bütün zamanımı sana hizmete vereyim ya da beni Yüce Rabbime bağışla, hep O’na ibadet edeyim!”

 

Oğlunun bu hâline çok sevinen annesi:

 

“–Evlâdım, dâimâ hizmetinde bulunman için seni Allâh’a adadım ve kendi hakkımı helâl ettim.” dedi.

 

 

 

 

 

  • Kulluk Edebi

 

Bir gün hadis âlimlerinden bir zât, küçük yaştaki Bâyezîd-i Bistâmî’yi görünce ondaki güzel hâl çok hoşuna gitti. Zekâ ve anlayışını ölçmek için sordu:

 

“–Güzel çocuk! Namaz kılmasını tam mânâsıyla biliyor musun?”

 

Bâyezîd-i Bistâmî de ona:

 

“–Evet, Allâh’ın dilediği kadar kılabiliyorum.” cevâbını verince:

 

“–Nasıl?” diye sordu.

 

Bâyezîd-i Bistâmî de:

 

“–Buyur yâ Rabbî, emrini yerine getirmek üzere huzûruna durdum, hissiyâtıyla tekbîr alıyor, اَللّٰهُ اَكْبَرُ diyorum; Kur’ân-ı Kerîm’i usûl ve kâidelerine uygun bir şekilde tâne tâne okuyor; tâzîm ile rükûya varıyor; tevâzû ile secde ediyor; vedâlaşarak selâm veriyorum.” dedi.

 

O zât hayran kalarak:

 

“–Ey zekî çocuk! Sende bu derin anlayış varken, insanların gelip başını okşamalarına niçin izin veriyorsun?” diye sordu.

 

Zira o zât, bu takdir ve iltifatların, Bâyezîd’in nefsini gurura sevk edebileceğini ve onun buna mahal vermemesi gerektiğini düşünüyordu.

 

Genç Bâyezîd-i Bistâmî ise şu ârifâne karşılığı verdi:

 

“–Onlar hakîkatte benim başımı değil, Allah Teâlâ’nın beni süslediği o güzelliği meshediyorlar. Bana âit olmayan bir şeye dokunmalarına nasıl mânî olabilirim?”

 

İşte gönlün ulaşması gereken kulluk edeplerinden biri de, bu misalde olduğu gibi, bütün güzellikleri Allah’tan bilmek, onu aslâ nefsine izâfe etmemektir.

 

BÂYEZÎD-İ BİSTÂMÎ HAZRETLERİNİN SÜNNET-İ SENİYYE’YE BAĞLILIĞI

 

Hakk’a vuslat yolunda mesâfe alabilmek; ancak Kur’ân-ı Kerîm’in hükümlerine itaat etmeye, Rasûlullah Efendimiz’in Sünnet-i Seniyye’sine riâyet etmeye ve Allah dostlarının örnek hâl, ahlâk ve davranışlarına büyük bir titizlikle tâbî olmaya bağlıdır. Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri de bütün Hak dostları gibi, Sünnet-i Seniyye’yi büyük bir şevk ile îfâya gayret ederdi. Ondan zerre kadar tâviz vermezdi.

 

Bir gün, insanlar arasında velî diye meşhur olmuş bir kişiyi görmek için müridleriyle yola çıkmıştı. O zât evinden çıkıp mescide giderken, kıbleye doğru tükürdü. Bâyezîd Hazretleri, o zâtın bu ham ve lâkayd hâlinden çok müteessir oldu ve selâm bile vermeden hemen geri döndü. Talebelerine de şöyle dedi:

 

“–Bu zât Rasûlullah Efendimiz’in öğrettiği edeplerden birine riâyet hususunda bile güvenilir değil! Hakk’ın esrârı hususunda kendisine nasıl güvenilecek!”

 

 

 

 

 

  • Sünnete Bağlılık

 

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretlerinin şu sözleri, onun Sünnet-i Seniyye’ye ne kadar bağlı olduğunu göstermeye kâfîdir:

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.