Bilinen insanlık tarihinde böyle bir şey hiç yaşanmadı.
Büyük savaşlarda, büyük felaketlerde, büyük salgınlarda böyle bir şey hiç olmadı.
Ülkeler mahvoldu, şehirler yandı, insanlar toplu kıyımlara uğradı.
Ülkelerin bir bölümü savaştayken diğer bölümünde hayat devam etti.
Dünyanın bazı bölgeleri felaketler yaşarken bazı bölgeleri öyle bir şey yokmuş gibi yaşadı.
Milyarlarca insan açlıktan kıvranırken bazı ülkeler onlara küçümseyerek baktı, safahat içinde yüzdü.
Milyonlarca insan sokakta yaşarken bazı ülkeler, bazı milletler ölümün kendilerine gelemeyeceğini sandı.
Tarihte hiçbir felaket böyle küreselleşmedi
Yeryüzünün neredeyse tamamı, hiçbir zaman, böylesine kapatılmadı. Hiçbir felaket böylesine küreselleşmedi. İnsanlığın tamamını rehin almadı.
Yüzlerce ülkede, binlerce şehirde, yüzbinlerce yerleşim yerinde insanlar evlerine kapanmadı.
Sokaklardan ve birbirinden böylesine uzak olmadı, böylesine korkmadı.
Hiçbir salgın, hiçbir savaş, hiçbir korku; Pasifik’teki bir küçük adadan Amazon ormanlarındaki kabilelere, dünyanın metropollerinden mülteci kamplarına, en zengin ülkelerden en fakir ülkelere, en güçlüden en zayıf olana böylesine yayılmadı.
Ülkeler sustu, şehirler sustu, insanlar sustu… “Gücüne erişilemez” denen ülkelere ne oldu?
Ülkeler sustu, şehirler sustu, insanlar sustu. Camiler kapandı, mabetler kapandı, bilinen bütün toplu alanlar kapandı.
Dev şirketler çöktü, bazı ülkelerin sağlık sistemi çöktü, “gücüne erişilemez” denilen ülkelerin bütün zaafları, zayıflıkları ortaya saçıldı.
Tankların, topların, füzelerin, nükleer silahların, açgözlülüğün, talanın, milletleri ve ülkeleri sömürmenin, işgal etmenin, o ülkeleri yönetenlerin hayatını bile güvenceye alamadığı ortaya çıktı.
Şimdi bütün insanlık, görünmez bir düşmana, sinsi bir silaha, insan ırkını topyekûn hedef alan bir saldırıya karşı amansız bir mücadele veriyor.
Zengini de, fakiri de, güçlüsü de, zayıfı da, kibirlisi de, alçakgönüllüsü de, dünyaya sahip olmak isteyeni de, “hayat birkaç günlük ömür” diyeni de aynı mücadelenin parçası.
Kimi sabrederek, kimi tedavi ederek, kimi yöneterek, kimi yardım ederek..
Kimi, susarak, sabrederek, tedbir alarak, kendini koruyarak bu savaşın içinde.
Kimi, yöneterek, organize ederek, insanları bir arada tutarak, devletin ve toplumun çöküşünü engelleyerek bu savaşın içinde.
Kimi, virüsü tespit ederek, ilaç üretmeye çalışarak, hastaları iyileştirerek, virüsün yayılmasını engelleyerek bu savaşın içinde.
Kimi, ihtiyaç sahiplerine uzanarak, yardım ederek, toplumsal moral olarak, insanlar arasında bir sinir sistemine dönüşerek bu savaşın içinde.
İnsan ırkı, her etnik yapıdan her dini çevreye, her sosyal statüden her ekonomik çevreye, aynı yerde, aynı mevzide, aynı mücadelenin içinde. Salgın küreselleşti, mücadele de küreselleşti.
Başaracağız. Başarıyoruz da… Şehirler yeniden şenlenecek.
Başaracağız. Bu felaketin üstesinden geleceğiz. Virüsü yavaşlattık, bir süre sonra bulaşması da durdurulacak. Bulaşanları tedavi etmeyi de öğreneceğiz.
Zaten o yönde işaretler gelmeye başladı. Dünya genelinde yayılma hızı yavaşladı. Ülkelerdeki hasta ve ölüm oranları düşüyor. Çok yakın bir zamanda, üstesinden gelmiş olarak yeniden dışarıya çıkacağız.
Şehirler şenlenecek, sokaklar hareketlenecek, sosyal hayat yoluna girecek. Camiler, mabetler açılacak. Üretim normale dönecek. Kurumlar çalışmaya başlayacak. Bireyler, hayatı güzelleştirmeye yeniden başlayacak.
Ama acı bir ders almalıyız: “Eski dünya” sorgulanmalı.
Ama acı bir ders almalıyız.
Artık insanlığın ortak düşmanları olduğunu bilmeliyiz. Biyolojik savaşlar, biyoterör gibi kavramlar üzerine titremeliyiz. Devletlerin, şirketlerin bu sorumsuzluklarını sorgulamayı öğrenmeliyiz.
“Eski dünya”ya ait bazı şeylerin tekrarlanmasına izin vermemeliyiz. Bilinen güçlerin, ittifakların, acımasız ekonomik sistemin, yüzyıllardır devam eden sömürgeci anlayışın, ülkeleri ve kaynaklarını talan etmenin, yeryüzünün zenginliğinin belli merkezlerin elinde toplanmasının, tabiatla-gezegenle savaşmanın, onu mahvetmenin önüne geçmeliyiz.
Biz bir şey yapmasak da, sorgulamasak önlem almasak da bilinen dünya zaten değişti, değişecek. Değişmek zorunda kalacak.
Dünya düzeni, Batı’nın düzeniydi. İnsanlık artık boyun eğmeyecek.
İnsanlık bugüne kadar inandığı, güvendiği ya da mecburen itaat ettiği küresel düzene inancını kaybetti.
Zenginliğin, gücün örttüğü, o büyülü dünyanın aslında en temel vatandaşlık taleplerine karşı koyamadığını gördü.
ABD ve Avrupa’daki görüntüler, bu ülkelerin bütün imajını, inandırıcılığını, kredisini silip attı. Artık bu ülkelerin, insanlığı bir yerlere sürükleme, dünyayı yönetme inancı olmayacak.
Salgın, insanlık tarihinde hiç olmayan şeyleri öğrettiyse, hiç olmadığı kadar değişimlerin de kapısını açacaktır.
Artık güç ve zenginlik çok daha hızlı el değiştirecek, Batı’nın (Atlantik) küresel hegemonyası bir daha kurulamayacaktır.
Bugüne kadar “dünya düzeni” dediğimiz şey, Batı’nın düzeniydi. Dünya mecburen boyun eğmişti.
Artık eğmeyecek.
Türkiye’yi dikkatli izleyin. Dünya; inanılmaz bir güç yükselişi görecek..
Kimler yükselecek?
Güç ve zenginlik hangi ülkelerde, hangi bölgelerde toplanacak? Kimler dünyanın yeni halini şekillendirecek?
Türkiye’yi çok iyi takip edin. Dikkatle izleyin.
İçerideki “kötülük” söylemleri sizi kör etmesin.
Dünyaya bakın. Güç kaymalarına bakın. Deprem etkisindeki değişimlere bakın.
Salgın sonrası inanılmaz bir güç yükselişi göreceksiniz.
Bir ülkenin yıldızlaşmasını, geleceğin kurucuları arasında olmasını izleyeceksiniz.
Bir Türkiye mucizesi göreceksiniz.
“Merkez coğrafya”da tarih yapıcı, coğrafya inşa edici bir ülke, sahaya çıkıyor.
Hep birlikte göreceğiz. Bütün dünya görecek.
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Araştırmacı Yazar
Uluslarası İlişkiler Uzmanı