FİZİKİ VE ZİHİNLERİMİZDEKİ GÜÇ HARİTALARI DEĞİŞECEK.
“Türk’leri yenersek İslam’ı da yeneriz. Türk’leri yenemezsek İslam’ı durduramayız…” Suriye’de yeni durumun ortaya çıkmasından sonra İsrail’in genel korkusu ve yaklaşımı bu.
1948’den beri Arap topraklarında, Filistinlilerle, Araplarla savaşan, son yirmi yılda bazı Arap rejimleri ile ilişkileri yumuşatıp İran’ı ana tehdit ilan eden İsrail, ilk kez Türkiye ile, Türklerle karşı karşıya geliyor. Daha doğrusu kendini Türkiye tarafından “çevrelenmiş” hissediyor.
PKK/YPG’Yİ KULLANARAK TÜRKİYE’Yİ TUTAMAZSINIZ?
İsrail medyasında yorumlar, yeni dönemde, Türkiye ile nasıl bir gelecek oluşturulabileceğini tartışıyor. “Hem Suriye’de hem Lübnan’da artık Türkiye var” gerçeği ile karşı karşıya. Bununla nasıl yüzleşeceğini öngörmeye çalışırken PKK/YPG terörüne tutunup bölgede, hızla, daha da dar bir alana saplanıyor.
Suriye’de rejim değişiminden hemen önce tablo “Savaşı Türkiye’ye taşımak”tı. Bunu da açık açık yapıyorlar, konuşuyorlardı. O tablo on günde “Türkiye İsrail’i çevreliyor”a döndü. Şimdi bunu konuşup buna bir çare düşünmeye çalışıyorlar.
İŞGALLERİN, İÇ SAVAŞLARIN, FELAKETLERİN ADRESİ BURASI AMA DEPREMİ ÖNLEYEMEDİLER
“Türk’leri yenersek İslam’ı da yeneriz. Türk’leri yenemezsek İslam’ı kimse durduramaz…” tezi, İsrail ve ABD aşırı sağının her zaman temel hedefiydi. Bunu ifade etmeseler de, coğrafyamıza dönük bütün operasyonların tamamı Türkiye’nin gücünü kırmaya, kontrol altında tutmaya dönüktü.
Çünkü Batı’nın bir Osmanlı korkusu vardı ve yüzyıllara dayanıyordu. Yeniden kurucu güç olarak Türkiye’nin öne çıkmasının bütün bölgede ne büyük depremleri tetikleyeceğini çok iyi biliyorlardı.
Bu yüzden coğrafyamızdaki bütün işgalleri, iç savaşları, felaketleri bu iki cümle etrafında şekillendi. Aslında her şey bu kadar basit, bu kadar yalın, bu kadar net.
İSLAMOFOBİ DE ONLARIN, TURKOFOBİ DE ONLARIN…
İslamofobi’nin de, Turkofobi’nin de, Irak ve Afganistan işgallerinin de, milyonlarca insanın öldürülmesinin de, Gazze’deki soykırımın da, gizli işkence merkezlerinin de, PKK/YPG terörünün de, DAEŞ’in de, Suriye’de yaşananların da, şuan Suriye bütünlüğünün önüne çıkarılan engellerin de, Türkiye’de 17-25 Aralık ve 15 Temmuz müdahalelerinin de, Güney’imizde çizilen terör koridoru haritasının da adresi bu iki cümledir…
Soğuk Savaş’ın sonrası başlatılan bu fırtınaya karşı ilk hareket 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine müdahalesi oldu. İkinci hareket Suriye’de Şam rejimini devirmek oldu. Daha geniş anlamda bütün hareketler Orta Asya’da, Doğu Afrika’da, Kızıldeniz’de, Basra Körfezi’nde, Karadeniz’de, Doğu Akdeniz’de devam ediyor.
OTUZ YILLIK HARİTA ÇÖP: İSRAİL ASLINDA TÜRKİYE’YE KARŞI KONUMLANIYOR!
Şuan ABD ve İsrail’in, Suriye’nin Kuzey’inde PKK/YPG’ye tutunmaya çalışması, örgüte ait özerk alan oluşturma çabası, buna paralel olarak İsrail’in Suriye topraklarını işgal etmesi rüzgarın tersine dönmesinden duyulan büyük telaştan başka bir şey değil.
İsrail’in Suriye topraklarına girmesi, yeni Suriye yönetiminden duyulan korkudan çok Türkiye’nin hem Suriye’de hem Lübnan’da İsrail sınırına dayanmasına yönelik bir eylemdir. O çok konuşulan “tampon bölge” Türkiye’ye karşı planlanmıştır.
Suriye üzerindeki planları çöktü. Aslında Suriye üzerinden bölgesel planları çöktü. Onlar parçalanmayı, Suriye’den sonra başka ülkelere de yaymayı planlıyorlardı.
Ama Türkiye’nin ana aktör olarak coğrafyayı bütünleştirmeye dönük en büyük adımı Suriye oldu ve otuz yıldır üzerine titredikleri oyun bozuldu. Şuan ABD, İsrail ve İran’ın Suriye planlarının örtüşmesi gibi hazin ve çaresiz bir durum çıktı ortaya. Yeni duruma dair birkaç not aktarayım:
ARTIK ÖRGÜTLER YOK DEVLETLER OLACAK…ÖRGÜTLER İÇ İŞGALCİLERDİR!
1- Suriye’de artık rejim yok, örgüt yok, muhalefet yok, PKK yok, DAEŞ yok. Sadece Suriye var. Suriye yönetimi var. Sadece yeniden “bütünleşen” ülke var. Batılı ve Doğulu ülkelerin ardı ardına diplomatik ilişkileri yeniden kurma hızı da, bu gerçeğin kalıcı olacağının işaretidir.
Otuz yıl sonra Türkiye öncülüğünde “Tek ülke, tek bayrak, tek vatan…” dönemi başlamıştır.
2- Bu aşamadan sonra, coğrafyamızda bölünme, parçalanma tehdidi altındaki bütün ülkeler için; Lübnan için de, Yemen için de, Irak için de, Sudan için de, Somali için de sadece tek ülke halini konuşmamız lazım. Ülke bütünlüğü üzerinden düşünce zihin haritası oluşturmamız lazım.
FİZİKİ VE ZİHİNLERİMİZDEKİ GÜÇ HARİTALARI DEĞİŞECEK.
3- ABD ve Avrupa’nın, İsrail’in işgal ettiği, bölüp parçaladığı, her ülke için aynı tanımlamaları yapmamız lazım. Artık ülkelere ve bölgeye bakışımızı, ABD’den, Avrupa’dan ya da İsrail yayılmacılığı tezlerinden değil, kendi siyasi, coğrafi okumalarımıza göre değiştirmemiz, tanımlamamız lazım.
4- Sadece ülkeler için değil, içinde yaşadığımız coğrafya için de, Doğu Afrika’dan Pasifik’e uzanan büyük coğrafya için de aynı “bütünlük tanımlamalarını” devreye almamız lazım.
5- Sadece fiziki haritalar şeklinde değil, zihinsel haritaların da, etnik haritaların da, mezhep haritalarının da ortadan kaldırılması lazım. George Bush’un, 2003’te Irak işgal ederken servis edilen bölünmüş ülkeler haritasının tamamını ortadan kaldırmamız lazım.
“SURİYE BARIŞI”, YENİ EKONOMİ HAVZASI ROL-MODEL OLABİLİR!
6- Artık; “Suriye Barışı” diye bir kavram, coğrafyadaki çatışma alanları için bir rol-model olarak kullanılacak. Bunun mümkün olduğu görülecek. Her şeyin belli ülkelerin tekelinde olduğuna dair kanaatler yıkılacak.
7- Dün Suriye Havayolları Şam’dan Halep’e ilk uçuşunu yaptı. İnanılmaz bir ekonomik atılım çabası, Suriye merkezli siyasi istikrar ve refah arayışı görülüyor yeni Suriye yönetiminde. Türkiye-Suriye-Lübnan ortak ekonomik havzası da bütün bölge için rol-model olabilir, bu mümkün.
SOMALİ’YE UZAY ÜSSÜ, AFRİKA’YA HEYECAN: MUCİZELER BÖYLEDİR!
8- Şöyle düşünelim: Türkiye Somali’de uzay üssü inşasına başladı. Sadece Somali’nin değil, bütün Afrika’nın bir Uzay Üssü olacak. Bunun Afrika genelinde yol açacağı moral üstünlüğü ve heyecanı tahmin edebiliyor muyuz?
Bu üsten uzun menzilli füze denemeleri de yapılacak. Yani Somali sadece ekonomik değil stratejik olarak da olağanüstü bir döneme girecek.
9- Artık “Türkiye Mucizesi”nin Suriye’de, Somali’de, Lübnan’da her yerde kendini hissettireceği bir tarih başladı. Yüz yıl sonra yeniden tarih sıçraması başladı.
Ekleme
Tarihi: 19 Aralık 2024 - Perşembe
FİZİKİ VE ZİHİNLERİMİZDEKİ GÜÇ HARİTALARI DEĞİŞECEK.
“Türk’leri yenersek İslam’ı da yeneriz. Türk’leri yenemezsek İslam’ı durduramayız…” Suriye’de yeni durumun ortaya çıkmasından sonra İsrail’in genel korkusu ve yaklaşımı bu.
1948’den beri Arap topraklarında, Filistinlilerle, Araplarla savaşan, son yirmi yılda bazı Arap rejimleri ile ilişkileri yumuşatıp İran’ı ana tehdit ilan eden İsrail, ilk kez Türkiye ile, Türklerle karşı karşıya geliyor. Daha doğrusu kendini Türkiye tarafından “çevrelenmiş” hissediyor.
PKK/YPG’Yİ KULLANARAK TÜRKİYE’Yİ TUTAMAZSINIZ?
İsrail medyasında yorumlar, yeni dönemde, Türkiye ile nasıl bir gelecek oluşturulabileceğini tartışıyor. “Hem Suriye’de hem Lübnan’da artık Türkiye var” gerçeği ile karşı karşıya. Bununla nasıl yüzleşeceğini öngörmeye çalışırken PKK/YPG terörüne tutunup bölgede, hızla, daha da dar bir alana saplanıyor.
Suriye’de rejim değişiminden hemen önce tablo “Savaşı Türkiye’ye taşımak”tı. Bunu da açık açık yapıyorlar, konuşuyorlardı. O tablo on günde “Türkiye İsrail’i çevreliyor”a döndü. Şimdi bunu konuşup buna bir çare düşünmeye çalışıyorlar.
İŞGALLERİN, İÇ SAVAŞLARIN, FELAKETLERİN ADRESİ BURASI AMA DEPREMİ ÖNLEYEMEDİLER
“Türk’leri yenersek İslam’ı da yeneriz. Türk’leri yenemezsek İslam’ı kimse durduramaz…” tezi, İsrail ve ABD aşırı sağının her zaman temel hedefiydi. Bunu ifade etmeseler de, coğrafyamıza dönük bütün operasyonların tamamı Türkiye’nin gücünü kırmaya, kontrol altında tutmaya dönüktü.
Çünkü Batı’nın bir Osmanlı korkusu vardı ve yüzyıllara dayanıyordu. Yeniden kurucu güç olarak Türkiye’nin öne çıkmasının bütün bölgede ne büyük depremleri tetikleyeceğini çok iyi biliyorlardı.
Bu yüzden coğrafyamızdaki bütün işgalleri, iç savaşları, felaketleri bu iki cümle etrafında şekillendi. Aslında her şey bu kadar basit, bu kadar yalın, bu kadar net.
İSLAMOFOBİ DE ONLARIN, TURKOFOBİ DE ONLARIN…
İslamofobi’nin de, Turkofobi’nin de, Irak ve Afganistan işgallerinin de, milyonlarca insanın öldürülmesinin de, Gazze’deki soykırımın da, gizli işkence merkezlerinin de, PKK/YPG terörünün de, DAEŞ’in de, Suriye’de yaşananların da, şuan Suriye bütünlüğünün önüne çıkarılan engellerin de, Türkiye’de 17-25 Aralık ve 15 Temmuz müdahalelerinin de, Güney’imizde çizilen terör koridoru haritasının da adresi bu iki cümledir…
Soğuk Savaş’ın sonrası başlatılan bu fırtınaya karşı ilk hareket 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine müdahalesi oldu. İkinci hareket Suriye’de Şam rejimini devirmek oldu. Daha geniş anlamda bütün hareketler Orta Asya’da, Doğu Afrika’da, Kızıldeniz’de, Basra Körfezi’nde, Karadeniz’de, Doğu Akdeniz’de devam ediyor.
OTUZ YILLIK HARİTA ÇÖP: İSRAİL ASLINDA TÜRKİYE’YE KARŞI KONUMLANIYOR!
Şuan ABD ve İsrail’in, Suriye’nin Kuzey’inde PKK/YPG’ye tutunmaya çalışması, örgüte ait özerk alan oluşturma çabası, buna paralel olarak İsrail’in Suriye topraklarını işgal etmesi rüzgarın tersine dönmesinden duyulan büyük telaştan başka bir şey değil.
İsrail’in Suriye topraklarına girmesi, yeni Suriye yönetiminden duyulan korkudan çok Türkiye’nin hem Suriye’de hem Lübnan’da İsrail sınırına dayanmasına yönelik bir eylemdir. O çok konuşulan “tampon bölge” Türkiye’ye karşı planlanmıştır.
Suriye üzerindeki planları çöktü. Aslında Suriye üzerinden bölgesel planları çöktü. Onlar parçalanmayı, Suriye’den sonra başka ülkelere de yaymayı planlıyorlardı.
Ama Türkiye’nin ana aktör olarak coğrafyayı bütünleştirmeye dönük en büyük adımı Suriye oldu ve otuz yıldır üzerine titredikleri oyun bozuldu. Şuan ABD, İsrail ve İran’ın Suriye planlarının örtüşmesi gibi hazin ve çaresiz bir durum çıktı ortaya. Yeni duruma dair birkaç not aktarayım:
ARTIK ÖRGÜTLER YOK DEVLETLER OLACAK…ÖRGÜTLER İÇ İŞGALCİLERDİR!
1- Suriye’de artık rejim yok, örgüt yok, muhalefet yok, PKK yok, DAEŞ yok. Sadece Suriye var. Suriye yönetimi var. Sadece yeniden “bütünleşen” ülke var. Batılı ve Doğulu ülkelerin ardı ardına diplomatik ilişkileri yeniden kurma hızı da, bu gerçeğin kalıcı olacağının işaretidir.
Otuz yıl sonra Türkiye öncülüğünde “Tek ülke, tek bayrak, tek vatan…” dönemi başlamıştır.
2- Bu aşamadan sonra, coğrafyamızda bölünme, parçalanma tehdidi altındaki bütün ülkeler için; Lübnan için de, Yemen için de, Irak için de, Sudan için de, Somali için de sadece tek ülke halini konuşmamız lazım. Ülke bütünlüğü üzerinden düşünce zihin haritası oluşturmamız lazım.
FİZİKİ VE ZİHİNLERİMİZDEKİ GÜÇ HARİTALARI DEĞİŞECEK.
3- ABD ve Avrupa’nın, İsrail’in işgal ettiği, bölüp parçaladığı, her ülke için aynı tanımlamaları yapmamız lazım. Artık ülkelere ve bölgeye bakışımızı, ABD’den, Avrupa’dan ya da İsrail yayılmacılığı tezlerinden değil, kendi siyasi, coğrafi okumalarımıza göre değiştirmemiz, tanımlamamız lazım.
4- Sadece ülkeler için değil, içinde yaşadığımız coğrafya için de, Doğu Afrika’dan Pasifik’e uzanan büyük coğrafya için de aynı “bütünlük tanımlamalarını” devreye almamız lazım.
5- Sadece fiziki haritalar şeklinde değil, zihinsel haritaların da, etnik haritaların da, mezhep haritalarının da ortadan kaldırılması lazım. George Bush’un, 2003’te Irak işgal ederken servis edilen bölünmüş ülkeler haritasının tamamını ortadan kaldırmamız lazım.
“SURİYE BARIŞI”, YENİ EKONOMİ HAVZASI ROL-MODEL OLABİLİR!
6- Artık; “Suriye Barışı” diye bir kavram, coğrafyadaki çatışma alanları için bir rol-model olarak kullanılacak. Bunun mümkün olduğu görülecek. Her şeyin belli ülkelerin tekelinde olduğuna dair kanaatler yıkılacak.
7- Dün Suriye Havayolları Şam’dan Halep’e ilk uçuşunu yaptı. İnanılmaz bir ekonomik atılım çabası, Suriye merkezli siyasi istikrar ve refah arayışı görülüyor yeni Suriye yönetiminde. Türkiye-Suriye-Lübnan ortak ekonomik havzası da bütün bölge için rol-model olabilir, bu mümkün.
SOMALİ’YE UZAY ÜSSÜ, AFRİKA’YA HEYECAN: MUCİZELER BÖYLEDİR!
8- Şöyle düşünelim: Türkiye Somali’de uzay üssü inşasına başladı. Sadece Somali’nin değil, bütün Afrika’nın bir Uzay Üssü olacak. Bunun Afrika genelinde yol açacağı moral üstünlüğü ve heyecanı tahmin edebiliyor muyuz?
Bu üsten uzun menzilli füze denemeleri de yapılacak. Yani Somali sadece ekonomik değil stratejik olarak da olağanüstü bir döneme girecek.
9- Artık “Türkiye Mucizesi”nin Suriye’de, Somali’de, Lübnan’da her yerde kendini hissettireceği bir tarih başladı. Yüz yıl sonra yeniden tarih sıçraması başladı.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.