Litvanya’nın başşehri Vilnius’ta Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile gerçekleştirdiği toplantıda bildiri için hazırlanan ilk metinde Madrid Bildirisi’nin 4. maddesine yalnızca atıf yapılması planlanıyordu. Ancak Başkan Erdoğan’ın “PKK ve FETÖ ile mücadelede kararlılık hususunu bildiride göreceğim” şeklindeki net tavrından sonra son cümle bildiriye eklendi. Madrid’deki üçlü muhtıradan sonra bir NATO belgesinde daha PKK ile FETÖ de yer almış oldu. Toplantıda Başkan Erdoğan net bir şekilde İsveç’te terör örgütü PKK destekçilerince düzenlenen eylemler ve Kur’an-ı Kerim’e yönelik provokasyonların Türk halkında oluşturduğu rahatsızlığı vurguladı. Erdoğan, “Tabanımız muhafazakar-milliyetçi, İsveç’te gerçekleşen eylemlerden sonra milletimiz ikna olmalı” mesajını verdi. İsveç’in NATO üyeliği hususunu TBMM’ye sevk edeceklerini belirten Başkan Erdoğan “Takdir Meclis’indir” vurgusunu yaptı. İsveç Başbakanı Kristersson da “PKK/YPG ve FETÖ’nün ülkemizi teslim almasına izin vermeyeceğiz” dedi.
Üçlü toplantı sonrası NATO güvenlik misyonunun terörle mücadele hususunda yeni aşamaya geçildi. NATO’nun ilke kez terörle mücadele gündemi somut mekanizmaya dönüşüyor. NATO tarihinde ilk kez Terörle Mücadele Özel Koordinatörü atanacak ve Türkiye ile İsveç arasında ikili güvenlik mekanizması kurulacak. Türkiye, NATO’nun terörle mücadele konusundaki açığını kapatmak üzere özel koordinatör atanmasına öncülük etti. Böylece NATO terörle mücadele konusunda söylemden öte eyleme geçmiş oldu. Genel Sekreter Stoltenberg de “NATO tüm tür ve tezahürleriyle terörizmi kategorik şekilde kınadığını yeniden teyit etmiştir. NATO, tarihinde ilk kez Terörle Mücadele Özel Koordinatörü pozisyonunun tesis edilmesi de dahil, bu alandaki çalışmalarını kayda değer şekilde hızlandıracaktır.
İsveç, Türkiye’nin, Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi dahil AB’ye üyelik sürecinin yeniden canlandırılması konusundaki çabalara aktif destek verecektir. Bu temel üzerinde ve Avrupa-Atlantik bölgesinin caydırıcılık ve savunma gereklilikleri bağlamında, Türkiye, İsveç’in Katılım Protokollerini TBMM’ye sevk edecek ve onaylanması sağlamak için Meclis ile yakın iş birliği içinde olacaktır.” dedi.
15 Temmuz, TSK içinde yuvalanan küresel güçlerin kontrolündeki istihbarat birimlerinin FETÖ eli ile gerçekleştirdikleri darbe görünümlü Türkiye’yi işgal etmeye ve iç savaş çıkarmaya yönelik küresel bir saldırıdır. 15 Temmuz bir yönü ile de ülkemizin birlik ve beraberliğini, kardeşliğini ve bekasını hedef alarak Türkiye’yi ‘Suriyelileştirmek’ adına 5’inci kol faaliyetlerine karşı Türk milletinin darbeden direniş ve dirilişe 15 Temmuz destanını kanıyla canıyla yazdığı bir destandır. CUNTACI mankurtların Türk milletini ve devletini hedef alan kanlı planları ve kalkışma hareketi devlet-millet iş birliği içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önderliğinde, Türk milletinin feraseti ve darbecilere karşı meydanlara çıkması ve dik duruşu sayesinde engellenmişti. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un da belirttiği gibi bu küresel saldırının arkasında azmettirici güçler ABD ve NATO muydu?
FETÖ’nün bir terör örgütü olduğunu ve bu örgütün bu şekilde anılması gerektiğini ifade eden Jeffrey, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, “Bu, bir terör örgütünün NATO müttefiki olan demokratik bir devlete yönelik bir saldırısıdır. El Kaide terör örgütünün 11 Eylül’de bize saldırısı olsun, 15 Temmuz 2016’da Fetullah Gülen terör örgütünün Türkiye’ye yönelik saldırısı olsun, bunlara aynı şekilde bakılmalı. Bunlar sadece demokrasiye yönelik saldırı değil aynı zamanda ittifak dayanışmamıza da bir saldırıdır ve bunun bir daha olmaması için gereken her şeyi yapmalıyız.” dedi. Amerikan yönetimindeki bazı isimlerin 15 Temmuz darbe girişimine geç yanıt verdiği ve bazılarının ise yanlış nitelendirdiğini belirten Jeffrey, “Bu konuda daha iyi olabilirdik.” dedi.
Başkan Erdoğan, NATO’da kurulan terörle mücadele konusunda özel koordinatör atanmasına öncülük etmişti. Bu sayede NATO’nun söylemden öte eyleme geçmesine ve yurt dışında çeşitli ülkelerde firari konumda sayıları 100 civarındaki firari FETÖ’cünün iadesine zemin hazırlaması nedeniyle terör örgütü bu hainleri korumak için şeytanın bile aklına gelmeyecek tedbirler almaya başladı. Öncelikle ABD ve NATO’nun stratejilerini birebir uygulayan FETÖ 15 Temmuz saldırılarında deşifre olan militanları Kemal Batmaz, Harun Biniş, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Adil Öksüz’ü dolaylı olarak feda etti. Örgüt bu yolla Avrupa başta olmak üzere yurt dışında yaşayan iade edilme taleplerinin önüne geçmeyi hedefliyor. Örgüt bu suretle ‘biz darbeci değiliz’ algısını yaratarak ‘içimizden birileri hazırlanan darbe senaryosuna angaje edildi’ örtüsü ile 15 Temmuz’da Türkiye’yi işgal ve iç savaş çıkarmaya yönelik küresel saldırıları ve özellikle yurt dışında yaşayan militanlarını aklamayı umuyor. Ancak bu terör örgütünü kullanan ABD ve NATO’nun unuttuğu çok önemli bir husus terörün bumerang etkisi ile terörü kullanan güçleri vurmasıdır. Unutulmasın!