Ekleme
Tarihi: 03 Kasım 2023 - Cuma
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, Erdoğan’lı Türkiye için seçim öncesi dualar ve fikri desteklerin çığ gibi olduğu bir süreç vardı. Bu teveccüh, muhabbet halen yoğun şekilde devam ediyor.
Ancak Türkiye’de en son bir ilimizde gerçekleştirilen olay gibi Türk Arap düşmanlığı meydana getirilmeye çalışılacak vakıa çıkarılma ihtimali çok yüksek zira her iki toplumdan da bu kadar büyük toplumsal desteği, muhabbetti sekteye uğratmak isteyecek bir Batı var, her yolu deneyeceklerdir.
Bizim petrolümüz turizm olmasına rağmen, Avrupalıların seyahat başı harcamalarının 3 katı fazla harcama yapmalarına rağmen, Batılı turistleri baş tacı etmek ama Arapları uzaklaştırma-yerme çabaları bırak İslam’a inananları azıcık ulusal, milli veya yerel gelişim fikrini destekleyen her kesim için sorun olarak ifade edilmeli. Yeterince ediliyor mu? Hayır edilmiyor.
Ben 90’larda ticaret yapan bir kardeşinizim, hem de Laleli’de. O vakit Arapların ekonomiye, piyasaya, esnafa yaptıkları katkı aynı bu dönem gibi artışa geçmişti. Ancak, esnafın iş etiği dışında hareketleri, kamuoyunda düşürülen algı, Orta Doğu’nun ayaklarını ülkemizden çekmelerine sebep olmuştu. Ardından yıllarca gelmeyen Arap turistler için keşke böyle olmasaydı diye hayıflanan esnaf, iş adamı arkadaşlarımız vardı, bugün o günleri hatırlamamız lazım.
En son yaşanılan olayı irdelemek ve hatayı tekrarlamamak adına pozisyon almak lazım. Kuveytli kardeşimizin başında geçenler bilhassa Kuveyt’te olmak üzere tüm Körfez ülkelerinde sosyal medya aracılığı ile çok yankı buldu. Halen gittiğimizde ilk konu olarak Türkler Arapları istemiyor mu konusuna bu örnek verilerek soruluyor.
Kısaca süreçte kendi fikrimi özetleyecek olursam; olayın içeriğine haklıya haksıza girmeden atılması gereken adım “Erdoğan” adımı olmalıydı! Erdoğan adımına göre kaymakam, aileyi ziyaret etmeli, sahip çıkıldığını göstermeli, hukuksal sürece elbette müdahale edilmeden ancak adalet içerisinde sürecin yürütüleceğine dair mesajlar verilmeliydi. Hatta ailenin çocuklarının başı valimizin eliyle okşanmalıydı.
Neyse olan oldu ancak önemli operasyonları başarı ile yapan İçişleri Bakanımız Sn. Yerlikaya’nın bu olaydan hareketle vali ve kaymaklarına bir süreç yönetimi ve iletişim dersi vermesi gerekir.
Ayrıca mutlaka her karakolda yabancı dil bilen en az bir polis memurunun olması zaruri şarttır, bunun için dil tazminatı ile personelin teşviki sağlanmalıdır. Turizm polisi yapılanması sadece birkaç ilimizde bulunuyor bu müdürlük hızlıca yaygınlaştırılmalı.
Suudi Arabistan izlenimleri
Suudi Arabistan ile de yakınlaşma karşılıklı muhabbet ile devam ediyor.
İlk kez bu ay başlayan haliyle vizesiz daha doğrusu kapıda (havalimanında) vize ile Suudi Arabistan’a gittim. Bu vize tarzı toplumları ziyadesiyle yakınlaştırıyor, neredeyse kendi ülkende bir ilden diğer ile geçme hissiyatı doğuruyor. Buradan Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’a şükranlarımızı iletelim.
Veliaht Prens M.B. Selman’ın ülkesini kalkındırma çabalarını Kral Abdülaziz Üniversitesi Danışmanlık ve Eğitim çalışmaları başkanı Sn. Dr. Esam H. Kawther’den dinledik. Türklerin Suudi Arabistan’da hoş görüldüklerini ve sadece Suudi Arabistan vatandaşlarının Türkiye’ye değil Türkiye’den de Suudi Arabistan’a yatırımları beklediklerini ve Veliaht Prensin bu konuda çok önemli teşvikleri hayata geçirdiğini öğrendik.
Hep diyorum, demeye de devam edeceğim, körfez ülkeleri ile Türkiye’nin kaderi ortaktır. Bu ortaklığın farkında olup kader birlikteliği ile birbirimize omuz vermemiz gerekir. Tefrika, kin, nefret Batı’nın ektiği tohumlardır bunların farkında olup her adımı atmadan evvel suhulet ve feraset ile düşünmek gerek.
Türkiye’nin Rus uçağını yanlışlıkla vurması akabinde çok büyük felaketler getirebilecekken, iki ülkenin aklı selim ile düşünmesi ve suhulet ile adım atmaları Batı’nın kurduğu tezgâhın çöpe gitmesine sebep olmuştu. Bu örnek vakıa aklımızdan hiçbir zaman çıkmamalıdır.