1.
Bugün miladi takvimle yeni yılın, 2024’ün ilk günü ve biz yine İsrail terör devletinin Filistin soykırımını ve ülkemize yönelik bölücü terörü protesto etmek için meydanlardayız. Gazze’de ölen 20 binden fazla insanımızın, terör saldırılarıyla şehit edilen güvenlik güçlerimizin yasını tutuyoruz yine. Neyse ki imanımız var, umudumuz var; on yıllardır devam eden bu kısır döngünün bir gün kırılacağına inanıyoruz.
2.
Bugün Hristiyan takvimiyle yeni yılın, 2024’ün ilk günü. Biz yine kısır, içi boş, anlamsız tartışmalarla giriyoruz yeni yıla. Dönüyor, dolaşıyor, bir kez daha 1940’lara demir atıyor, sembollerin, kişi kültünün, heykel fetişizminin uykusundan uyanıp faşizm ateşini harladığı anları yaşıyoruz. Yine Arap düşmanlığı, yine Arap düşmanlığı arkasına gizlenmiş Müslüman nefreti. Ankara’ya kadar batı topraklarımızı işgal edip soykırım uygulayan Yunanistan’a, İstanbul’u işgal eden, yüzbinlerce Anadolu evladını şehit eden İngiltere’ye, Maraş’a kadar gelen Fransız’a, Antalya’ya kadar gelen İtalyan’a hürmette kusur etmeyenlerin, “Araplar bizi sırtımızdan hançerledi” yalanıyla içlerindeki nefreti kustukları bir akıl tutulmasını tekrar ve tekrar ve tekrar yaşıyoruz. Yine istismar. Yine istismar üzerinden kutuplaştırma. Kürt, Arap vatandaşını rencide edecek kör bir ırkçılık, bölücülük. Türkiye’nin ruhunu hazmedemeyen ve kaybolmasını beklerken kendisini yenileyip duran karanlık bir cehalet, yobazlık, tutuculuk. Türkiye’nin hasımlarını sevindirecek, onların değirmenine su taşıyacak bir aymazlık. Ulusçuluk maskesi ardına gizlenmiş bir ihanet. Aynı, değişmeyen sloganlar, gelişmeyen fikirler, dönüşmeyen zihinler. 1940’larda takılıp kalmış bir eğitim müfredatıyla formatlanan, tornadan çıkar gibi mezun olan standart bir nesil. Bir türlü kırılmayan, yeni yılda, Türkiye’nin yeni yüzyılında da kırılacak gibi görülmeyen bir kısır döngü. Türkiye’nin ufkunu kaplayan kesif sis. Allah büyük ve milletin feraseti inşallah o sisi de dağıtır.
3.
Bugün İsevi takvimle yeni yılın, 2024’ün ilk günü. Yine bir seçim atmosferi ve yine kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı bir siyaset, yine istismar üzerine kurulu bir propaganda süreci. Futboldan, Arap düşmanlığıyla perdelenmiş İslam düşmanlığından, Gazze’de devam eden soykırımı perdelemeye yönelik yapay gündemlerden medet uman, ırkçı, teröriste yine göz kırpan bir kampanya süreci. Sandığa neşeyle, düğün-bayram havasında değil, yine huzursuz, gergin gitmemize neden olacak bir fırsatçılık. Hiçbir yenilgiden ders çıkarmayan, tekrar tekrar aynı yöntemlerle farklı sonuçlar uman, kendisini asla sorgulamayan, kısırdöngü içinde Türkiye’nin normalleşmesine fırsat tanımayan bir basiretsizlik. Neyse ki millet var, milletin basireti var.
2024, Türkiye’nin de coğrafyamızın da kısır döngülerden çıktığı, prangalarını kırdığı, değiştiği, dönüştüğü bir yıl olsun, bir sürecin başlangıcı olsun inşallah.