ERZURUM ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI MTTB PLATFORMU OLARAK 19. DEFA BULUŞTUK
AĞUSTOS Ayının 23,24,25 tarihlerinde, Erzurum. Üniversites Mezunları MTTB Platformu olarak; her yıl gerçekleştirdiğimiz, geleneksel hale gelen buluşmamız için, bu yıl; KAHRAMAN MARAŞ şehrimizde, idik.
Bu buluşmamızın tarihlerinin Anadolu Kıtasını Müslümanlara hediye eden Büyük komutan Alp Arslanın, fetih tarihlerine denk gelmesi de; ayrı bir sevinç kaynağıdır. Şimdi Ülkede var olan sıkıntıları göz önünde bulundurur isek; Bu fethin anlam ve önemini daha iyi anlamamız gerekir. İslam Orduları Anadoluyu Bir Müslüman, Türk ülkesi yaparken; O, müthiş fetih sonrası, tüm gönüllerin de; fetİh edilmesi gerçeğini biliyorlardı. İşte, asıl fethin insanların gönüllerini fethetmek olduğu şuuru ile; tepeden tırnağa İslam medeniyetinin getirdiği tüm güzellikler ile; insanları kuşatmaya başladılar. İnsanlarla tanıştırmaya çalıştılar. Nasıl? Önce kendileri yaşayarak, bir numune oluşturdular, ondan sonra; kendi yaşantılarının bu güzelliklerinin İslam Medeniyetinden geldiğini göstererek; gönülleri fethettiler.İşte asıl fetih budur. İslamı yaşa ki; gelen sende İslam ile tanışsın...
Şimdi, bizlerin tekrar bu fetih coşkusu ile; medeniyetimizi yeniden canlandırmak için; medeniyetimizin temel kavramları olan, tüm temel taşlarını; yeniden hayata geçirmek zorundayız. Bu anlamda Anadolu tekrar fethedilmek istenmektedir.
Bu anlayışla 19. buluşmamızın ilk anlarında;
İlk karşılaşmalarımızda heyecanlıydık. Çocuklar gibi, şendik. Bu Ne demek, bilir misiniz? Dostlarımızla, can kardeşlerimizle bir araya gelecektik. Sırf, ALLAH rızası için; birlikte olacaktık... Hiç başka bir hesabın yapılmadığı, buluşmalardan birini gerçekleştirecektik. Yaşamayanlar bilmezdi; bu tadın nasıl bir şey olduğunu... Dile kolay, bu toplantılar 25 yıldır yapılıyor...
Evet, tatlı bir telaş, tatlı bir koşuşturmaca vardı. Herkesin gözleri, öncelikle yıllardır görmediği bir dostu, arkadaşı var ise; onu arıyordu.
Bazıları buruk bir sevinç duyuyordu. Öyle ya; içimize bir daha gelemeyecekler var idi. Kaybettiklerimiz, rahmetle anıldı...
Bazıları sevinçli, bazıları hüzünlü... Bazıları boynu bükük... Kimileri yerinde duramayan bir heyecan içerisinde idi. Gözler yollarda, kulaklar yeni gelen haberlerde idi. Bir koşuşturmaca vardı. Dostlar hep birilerini arıyordu, görüşebilmek için...
Tarif edilemeyen bir duygu seli vardı. Kimi zaman, hüzün kapladı içimizi... Kimi zaman sevinç... Kimi zaman heyecan... Kimi zaman buğulu gözler konuştu... Kimi zaman beden... Kelimeler yetersiz kaldı. Beden dile geldi... Kimileri yerinde duramıyor idi. Kimileri düşünceli... Kimileri, geleceğe kilitlenmişti... Beklentiler büyüktü...
Tanıtım amaçlı yapılan sinevizyon yayını; bizleri aldı bir yerlere savurdu. Tarif edilemeyen duygular içerisine soktu. Dağıldık... Ancak, hayaller ve hatıralar bizi teslim aldı.
Evet bu gelenler, toplananlar hem vefa ve kardeşlik duygularını yaşamak istiyorlardı. Hem de; dertlerini anlatmak...
Hepsi dertliydi. HEPSİNİN Derdi; Vatan idi. Millet idi. Ümmet için, endişeli idi. Bu vurdum duymazlığı, bu sessizliğe bir isyan vardı. Haykırmak geliyordu içlerinden Öyle haykırmak ki; haykırdıkça yükselen sesin; ilerleyen sedalarında, sessizliğe dönüşmesinden endişe ediyorlardı. Aslında bu ses; Tüm mazlum dünyanın yardım isteyen çığlıklarına; bir ümit olmalıydı... Amaçları belliydi, Dertleri dile getirmek çözümler üretmekti. En azından bu iş için, kafa yormaktı. Birilerinin sessizliğine isyan etmekti. Anadolu Kıtası Kadar büyük olan davayı; gediğine koymaktı.
EVET, DERTLERİ VARDI, BÜYÜKTÜ... BU ÜMMETİN DERDİ İDİ. MİLLETİN DERDİ İDİ.VATANIN DERDİ İDİ.
Bu anlamda şikayetlerini anlattılar... ÇÖZÜMLER SÖYLEDİLER... Çünki, binlerce uyuyan insanı uyandırmaya; bir uyanık yeterdi. Evet, bir uyanık olma; GAYESİ VE ÇABASI İÇERİSİNDE İDİLER. Samimi idiler...
ÖZELDE;
Bu öyle bir kardeşlik Duygusu idi ki; her türlü hesaptan uzak, her türlü çıkar ilişkilerinden uzaklaşmış idi. Derdi olmayanın anlayamayacağı bir buluşma idi. Kanayan yaranın kabuk bağlamasını istemiyorlardı. Derdi olmalıydı insanın, evet bir derdi...
Üç gün boyunca; dostluk ve arkadaşlık duyguları tazelendi, yenilendi. Dertler dile getirildi. Bir tatlı telaş ve koşuşturmaca içerisinde; zaman değerlendirilmeye çalışıldı.
Bu arkadaş gurubu, kırk yıldır birlikte olmanın hazzını ve tadını yaşıyordu. Bu genel olarak, 19. Buluşmaların ötesinde de; zaman, zaman bir araya gelinip, toplanılıyordu. Çünkiü dertli insanlardı, Evet bir dertleri vardı. Allahın bizden istediği, omuzumuza yüklediği bir sorumluluğu vardı. Omuzumuzdaki bu yükün ağırlığı; bizi rahatsız etmeliydi. Rahat bir hayat yaşama ortamından uzaklaştırmalıydı. Evet, yük o kadar ağırdı. Dertli olmak; rahatımızı bozmalıydı... Dünya hayatına dalıp, gerçek sorumluluğu unutan ve aslında; aldığı yükümlülüğü Ümmet adına alan ve Dünya hayatına dalan Birilerini; uyarmaktı, ikaz etmekti. Ya emaneti , sorumluluğu yerine getir, ya da;inançlı insanların desteği ile elde ettiğin, sorumluluğunu yerine getiremediğin için, işgal ettiğin makamları terk et. Amaç bu idi. Söylem bu idi.
Yapılan değerlendirmeler, toplantıların ana gayesi; derdimizi dile getirmekti. çözümler üretmekti. Kardeşliğimizi pekiştirmekti. Birliğimizi güçlendirmekti, Tüm Ülke Yöneticilerine, bu iş de bir de; bizi dinleyin mesajını vermekti. Hatta bunun için, avazımızın çıktığı kadar bağırmaktı. Bu amaçla; sesimizi yükseltmekti. Çünkü, bu ses, Yaralı Ümmetin sesi idi. İnlemelerini, sızlanmalarını; tekrardan birilerine hatırlatmaktı. Sorumluluğumuz böyle yapmamızı gerektiriyordu.
Bu zaman içerisinde bizleri misafir eden, memnun etmek için çalışan; tüm dostlardan ALLAH razı olsun.
Evet kimi zaman heyecanlanıldı, kimi zaman hüzünlenildi. Keder kapladı içimizi. Kimi zaman ağlandı. Kimi zaman ümmetin çektiği sıkıntılardan dolayı; yumruklar sıkıldı. Aslında bu haykırışın sesi; Tüm mazlum insanlara ümit olmalıydı. Nice yiğit delkanlılar, bugün yoktu. Onlar yad edildi...
Vatanın, Milletin birik ve Beraberliğine kast edenler, dile getirildi. Bu yaranın İslam kardeşliği ile, çözümleneceğinin altı çizildi. Bu konuda Haz. Peygamberin uyarıları dile getirildi...
Evet, yeni yıllarda ve gelecek zaman içerisinde; derdi büyük olanların tekrar buluşması ve bir araya gelinmesi dileğiyle; Maraş'tan tüm katılımcılar şehirlerine döndüler. Tüm bu mesajları yanlarında, götürdüler...
Özel anlamda;
Erzurum'daki, o saf ve temiz duygularla dolu günlerin özlemi çekildi. Kar kadar temiz ve duru gönüllerin oluşması isteği, öne çıktı.
Üç gnün Sonunda;
Yine bir veda, yine bir ayrılış...Yine bir hüzün...Yine nemlenen gözler, canlanan hatıralar... Tarif edilemeyen duygular; gönüllere hakim oldu...
Dillerde şarkılar; özlemle söylenecek...
'' Kar bora fırtına sükun bulacak...''
''Bekleyin görecektir duranlar, yürüyeni, Sabredin gelecektir, solmaz, pörsmez YENİ...''
''Bir gün akaşam olur, biz de gideriz, kalır dudaklarda şarkımız bizim...''
Düşünceler derin, endişeler yoğun....
Ancak, ümit her zaman olacak, Yaradanımız öyle buyuruyor...
Tarih, bu yılları kast ederek; Tarihten bir Erzurum MTTB gençliği geçti, İslamcılık kavramını Ülkeye tanıttı, diye; yazacak...
Özlemle bekleyeceğimiz, gelecek yıllardaki buluşmalarımızda; görüşmek dileğiyle...
GELECEK zamanda en gür seda; İslamın olacaktır...