NECİP FAZIL KISAKÜREK SİVASTA
İlk defa ismini, Ortaokul son sınıfta duymuştum. O gün yayın hayatında olan; YENİ İSTANBUL, TERCÜMAN gazetelerinde.
Yıllar önce, Lise yıllarımda eserleri vasıtasıyla tanıştım. O, Yıllarda yayın hayatına devam eden, BÜYÜK DOĞU, gazetesi ilginç şeyler yazıyordu. Bir haykırış, kafa tutma, karşı koyma girişimleri dikkatimizi çekmişti.
Çeşitli zamanlarda çıkardığı dergilerin kapatılması, çeşitli bahanelerle, tutuklanıp hapse atılması; dikkat çeken olaylardı. Bu olayları zamanın gazetelerinden okuyorduk.
Çünkü, okumak bizim için, bir serüvendi... Çocukluk yıllarımızdan beri; çeşitli makalelerimde belirttiğim üzere; çok erken okumaya başlamıştım. Okumayı çok seviyordum. Bazıları sadece kitabı ve gazeteyi, mecmuayı alır ve bir kenara koyar. Sorduğun zaman; hepsinden haberdardır. İçeriğini sorgularsan; alacağın cevap yoktu. Çünkü, okumamıştır.
Böylece bu cazibe, bizi; eserlerine yönlendirdi. Elime tutuşturulan şiir kitabındaki; kısa, anlaşılır, net kelime ve cümlelerden oluşan dizeler; aslında sayfalarla anlatılacak, ifadeler içeriyordu. Kimi zaman okuyunca; irkiliyordum. Böyle taşıdığımız kimliğimizin, yükünü, omuzlarımızda hissetmeye başlamıştık.
Oyunda, oynaşta olan sahte dünyamızı; bir bıçak acımasızlığıyla kesiyor ve bize hayatın gerçek yüzünü gösteriyordu. Bize, yani; Tarihine, Milletine, Dinine, bağlı olan gençleri...
Daha genç yaşlarda okuduğum, akıncı beylerinin serüvenleri ve Yahya Kemalin ''AK TOLGALI BEYLERBEYİ HAYKIRDI İLERLE...'' şiirinin manevi etkisini ruhumuzda hissediyorduk. Necip FAZILIN, sorgulayan şiirleri ile tanıştıktan sonra; Yahya Kemalin, O şiiri bana daha tesir eder olmuştu. Sanki ruhumda, ecdadın esintilerini hissediyordum.
Bu aşkla başladım eserlerini okumaya... Bir , iki, üç derken; şiirlerinin kelimeleri hafızama kayıt edildi. Okudukça, keyif alıyordum.
Üniversite hayatımızın başlaması ile, bu atmosfer; bizi daha da etkiledi. Çünkü, O yılların Erzurum Üniversitesinde okuyan bir, çok arkadaş; benim gibi İHL mezunu olarak, oraya gelmişlerdi. Kısacası; Necip Fazıl, onlar tarafından tanınan birisi idi. Bu hal beni bir hayli memnun etti.
Böylece İlk defa Erzurum'da Necip Fazılı, yakından görmek ve konferansını dinlemek şerefine eriştim. Uçaktan inerken, karşıladığımız zaman; ilk defa bu kadar yakın oluyordum. Çok etkilenmiştim. Muhteşem bir kalabalık, Üniversite gençliği; Üstadı memnun etmişti. İlk dinleyiş; DADAŞ sinema salonu...
Üstelik hemen yakınımda; O günlerde bir Necip Fazıl hayranı olan, bir arkadaşım vardı. O arkadaşım, sonradan kendisini Ülkemizde; Necip Fazıl okulunun müdavimi kabul edip; O alanda kendisini yetiştirmiş ender insanlardan; MUZAFFER DOĞAN idi. Bugün bu alanda; yetkili sayılacak bir insandır.
Devam eden yıllarda; İstanbul'daki konferansına gittim. Hele bir jübile gecesi yapılmıştı ki; anlatılması zor, bir ortamdı. Heyecandan kalbimin duracağını sandığım günlerdi. Salonda konser veren Hasan Mutlucanın tok sesine nispet edercesine; Necip Fazılın hitabetinde O, tok ses; yerini koruyordu. Tok ve gür bir ses... Akabinde Yıldırım Gürses ve Fetih Marşı...
Sanırım şu an Ülke yönetiminde söz sahibi olan bir çok insan; O gün; O, çatının altında idi. Muhteşem bir coşku ve heyecan...
Zaman, zaman kitap almak bahanesiyle; Büyük Doğu yayınlarına uğrardık. Bir kaç kez, orada yakınında olmak nasip oldu.
İlerleyen zaman içerisinde; MTTB yönetimi ile anlaşılarak; Üstadın Sivas' ta bir konferans verilmesi kararı alındı. Bu karar bizleri çok sevindirdi. Hemen işe koyulmuştuk.
O zaman Sivas'ta Üniversite olmadığı için; Başka şehirlerde okuyan arkadaşlarımız, gönüllü olarak, Sivas' taki konferansın oluşmasına katkı vermek adına; seferber oldular.
Sivas ziyaretini yazmak, gibi bir düşüncem yoktu. Ancak, kadim dostum MUZAFFER BEY'' Orhan o zaman en yakınında olan insanlardan biriydin. Olanları yaz, tarihe kayıt düşülsün.'' demişti.
Ayrıca TGRT yayın akışında NECİP FAZIL belgeseli yayınlanırken; Üstadımız ile yan yana olan fotoğrafım da, çıkınca; cesaretlendim. Tarihe kayıt düşmek adına; Sivas'ta olan konferansı hatırlayabildiğim kadarı ile; aktarmaya çalıştım. Çünkü, O günün imkanlarına göre; kayıt altına alacak fazla teknik gücümüz yoktu.
Gayret bizden, takdir Yüce RABBİMDEN...