BİR DAVA ADAMI ASIM ŞAHİN
Babamın çok yakın dostu, yol arkadaşı idi.
Yolları hem Sivas İHL yıllarında, hem Erzurum Üniversitesi İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİNDE YOLLARI BİRLEŞTİ. Öğrenci yurdunda da aynı odada kalmışlardı.
Evvel zaman, zor zaman;
Eskiden Kız İmam Hatip Lisesi'nin karşısında bulunan kitapçı dükkanımızda(Şafak Kitabevi) oturuyoruz.
Babam: "Çay koy, Asım hocan gelecek" dedi.
Çok geçmeden geldi. Asım hoca. Selam faslından sonra oturdu. Yabancı kimseler olmayınca dayı derdi babama. Kızdığı zaman gözlüğünün sağ alt kısmını sağ işaret parmağı ile düzelterek konuşmaya başlardı. Dayııı... Diye uzatarak başladı konuşmaya, " Bu adamlar ne yapıyor? Allah aşkına! Zaten elimizde kalmış bir avuç öğrenci, biz nerden ne kadarını kurtarırız diye çırpınıyoruz, adamların derdine bak. Bir sayfa ezberi eksik diye dersten öğrenci bırakıyorlar. Zaten adamların puanı kırılıyor, versene notunu fazla " Diye soluksuz tamamladı cümlesini.
Bir yudum çay içip devam etti, " Tepemizde ki müfettişler yetmiyormuş gibi bir de bu adamların kaprisiyle uğraşıyoruz. Olur mu böyle iş dayı? " Dedi burnundan soluyarak.
Asım hoca zor zamanların yiğit dava adamlarındandır. Öğrencilik zamanında ihtilali yaşayan hoca, idarecilik zamanında 28 Şubat'ı yaşadı. Belki de bu yüzden çok fazla gülmezdi. On beşli yaşlarda o günün iktidarı tarafından hedef haline gelmiş ötekileştirilmiş gençlerin umudunu diri tutmak ve onları kaybetmemek için gece gündüz çalıştı. Bir sohbetimizde, " Mesele sizin puanınızın kırılması değil, polis veya asker olmayışınız değil İbrahim, asıl amaç sizin dava inancınızı kırmak" Demişti. Benim gibi yüzlerce öğrenciye yapmıştır bu konuşmayı.
28 şubattan sonra sınıf mevcutları yarı yarıya düştü. Bizde psikolojik olarak bitmiştik. Okul nerede ise boşalmıştı. Tabiri caizse okula mesai doldurmak için geliyorduk. Cahil yaşlarımız tabi, bir gün topluca bir kavgaya karıştık. Asım hoca odasına çağırdı bizi. Arkadaşlar, " Asım hoca seni sever, önden sen gir" Dediler. Bende kendimden emin bir şekilde ceketimin düğmesini ilikleyip kravatımı düzeltip kapıyı iki sefer tıklayıp girdim içeri. Asım hoca kafayı kaldırıp, gözlüğünü çıkarıp ayağı kalktı. Yanıma gelip beni bir güzel haşladı. Sonra geri yerine oturup, gözlüğünü takıp o meşhur gözlük düzeltme hareketini yaptı. Önüne boş bir A4 kağıdı alıp bir şeyler yazdı. Bize dönerek, " Eee, şimdi ne olacak ? Hepinizi gönderiyorum okuldan artık sizinle uğraşamam" Dedi. Hepimizin kafa önde ağlamaklı bekliyoruz. Bizi on dakika kadar iyice korkuttuktan sonra kağıdı sümen altına koyup, " Bu son ihtar, bir daha ki hatanız da gözünüzün yaşına bakmam bilesiniz" Deyip gönderdi bizi.
Beni haşladığı için belli bir süre ergen tabiriyle trip attım hocaya. Aradan zaman geçince bir ortamda beni kenara çekip, " Bak İbrahim o gün adaleti sağlamak için en ağır tepkiyi sana vermem lazımdı" Dedi ve biraz telkinle gönlümü aldı.
Asım hoca ile bağımız hiçbir zaman kopmadı. Küçük kardeşimin kirvesi oldu. Benim Dini nikahı mı kıydı. Gurbete gidince ister istemez koptuk. Ankara'da çalışırken bir mesaj geldi, "Asım Hoca trafik kazası geçirdi durumu ağır " Diye. Babam hemen İstanbul'dan Ankara'ya geldi. Beraber Sivas'a gidecektik. Lakin biz gidemeden vefat haberi geldi. Babam, "Dost başka, kardeş başka, Asım Hoca benim kardeşim" Derdi . Babam bir kardeşini kaybetti, bende çok sevdiğim bir hocamı kaybettim...
Sağ işaret parmağı ile gözlüğünü sağ alt köşeden iterek düzelttiği o meşhur hareketi hep gözümün önünde. Zor zamanların yiğit dava adamı Asım Şahin Hocam mekanın Cennet olsun.
ALLAH rahmet eylesin... Bizim nesil yanında adın hiç unutulmayacak...
HALİL İBRAHİM ARSLAN