BAYRAMDA BÜYÜKLERİ ZİYARET
Bayram dolayısıyla, Memleketimizi ziyaret ettik...
Hava bir başka, dostluk bir başka...
Hasret dolu gönüller, neşe buldu. Az da olsa; bu zamanı değerlendirmenin çabası içerisinde olduk. Koştuk, koşuştuk...
Bir acelecilik, bir telaş, bir koşuşturmaca vardı. Daha çok dost ile görüşmek, kucaklaşmak, dertleşmek istedik... Ne kadar becerdik bilemedim. Tadı damağımızda kaldı. Gözümüz yollarda... Çünkü, bir-çok dostumuzu bu telaşımıza rağmen; göremedik... Üzüldük, hüzünlendik... Keşke, görebilseydik.., olmadı...
Ümidimiz, gelecek zamanlara kaldı...
Kimi dostun bir bakışı, kimisinin candan muhabbeti, kimisinin kucaklaşması; bizleri memnun etti. Özlemimiz az da olsa; giderilmiş oldu. Hacı Eyub amcayı ziyeret ederek, duasını aldık...
Mutlu olduk, çocuklar gibi şendik...
Bu kısa zaman ziyaretimizde akılda kalan kareler vardı, unutamadığımız... Ulu Camiide kılınan namaz, sonrasında; bahçesindeki bayramlaşma... Derneklerdeki buluşmalar, Çok heyecanlı idi. Şemsi Sivasiyi ziyaret, İsmail Hakkı Toprak, derneğinde bayramlaşma... Bir coşku, bir heyecan... Eline şeker tutuşturulmuş çocuklar misali, idi.
Bu şehrin ayrı bir manevi havası var. Bu hava günümüzde yapılan, değerli ilim çalışmaları ile; korunmaktadır. Bu şehir yaşadığı müddetçe; bu ilmi ve manevi çalışmalar; hep artarak devam edecektir.
Gözlerimiz Bayram sofralarında; Bayram çorbasını aradı, zor bulduk...
Buruciye bayramlaşması; dostlarımızın gönül durağı idi.
Yağmurun şiddetli bir şekilde hükümran olduğu bir zamanda; arabanın penceresinden uzatılan bir dostun elini sıkmak, keyifliydi...
Bir anlık bir tokalaşma bile; çok şey ifade ediyordu.
Aynı zamanda tanışıklığımızın yıllara dayandığı bir dostumuzun; bir parkta, bizleri görmesine rağmen, umursamazlığı ise; gönül kırıcı idi. İşte hayatın gerçeği burada yatıyor... Heyhaaaatttt....
Muhabbet, sohbet, bu ziyaretin ana teması idi.
Ömer Hocanın Dut ağacının altındaki misafirlerle olan sohbetimizi; ayrı bir yere yazmam gerekir...
Özelde, Rabia Ananın, duasını aldık... Eskileri yad ettik, gözler nemlendi... Taaa, uzaklara gittik, uzaklara... Bizim dönem neslinin tanıdığı Rabia Ananın, bizde emeği çoktu...
Rabia Ananın ziyareti ile; mazi gözümüzde canlandı... Analarımız, babalarımız, yad edildi. Bir neslin koruyup kollayıcısı olan büyüklerimiz; hayır duaları ile hatırlandı. Ortak anılar anlatıldı, geçmiş, günümüze taşındı.
Derin bir Ahhh, ile; o günler hatırlandı...
Bizim için memleket demek; tarih demekti, gençlik demekti, dostluk demekti, gardaşlık demekti, iyi ve kötü günlerimizin yaşandığı mekan demekti, muhabbet demekti... Kimilerinin anlayamadığı, anlamlandıramıyacağı; duygular demekti... Kısacası kardeşlik...
Eski İHL, binasının yeni yapılan halini görünce; yıkılan bina ile; yok olan hatıralar demekti... Hüzün kapladı içimi... Anılar, anılar, anılar canlandı... Artık, O bina yoktu. O, anıları hatırlayacağımız, bir emare, işaret kalmamıştı. Sadece hafızalardaki, kalıntılara mahkum, geçmişimiz vardı. O da; hafızaların müsaade ettiği kadar olacaktı... Çok eskilerde oradan Bursalı, bir Kamil Yılmaz, geçti. Yine oradan bir Asım Şahin geçti...
Hatıralar, canlandı. Aldı bizi bir yerlere götürdü. Sözde sevinçli idik. O sevincin arkasında, yılların verdiği; yorgunluk, hasret, dağılmışlık, görüşememek özlemi yatıyordu... Tüm vefat eden dostlarımızı dualarla analım...
Gurbet, göç kavramları, beynimi zonklatıyor.... Çıkıp dağlara bağırasım geliyor, tüm nefesimle; nedeeeennnn... Cevapsız sorular beynimi yıpratıyor, yoruluyorum... Bir kenara atılmanın korkusu ile; tüm bu cevapsız sorulardan kaçıyorum, hem de; hızlı bir şekilde...
Kimi dostları görememenin üzüntüsü ile; bu yazıyı tarih düşmek adına kaleme alıyorum... Onlara selam ediyorum, bir daha ki ziyaretlerimizde; görüşmeyi ümit ediyorum. Hepinize selam olsun...
EY, hatıralarım
Ey dostlarım, Hafızam güçlü ve canlı olduğu müddetçe; hep anılacaksınız, TAAA, yüreğimin içerisinde... Sizi kimseler bu yürekten uzaklaştıramayacak... Tüm dostlara tekrardan selam olsun.., selam olsun...