NECİP FAZIL KISAKÜREK' İN SİVAS KONFERANSI
Yetmişli yılların sonlarına doğru; yaşadığı zamana damga vuran, Necip Fazıl Kısakürek’ i Sivas’ ta misafir etmiştik. 1977 yılının Mart ayının sonlarında, şehrimize; konferansa gelen Üstadımızı analım, dedik.
Erzurum Üniversitesinde okurken 1975 yılı mayıs ayında Üstadı canlı olarak dinlemek nasip olmuştu. Sonra İstanbulda, tekrar adına düzenlenen bir gecede dinleme şerefine nail olmuştuk. O nedenle, Sivas'ta misafir etme konusunda, tecrübeliydik.
Şehrimizde çeşitli zamanlarda düzenlenen şiir geceleri etkinlikleri, beni aldı yıllar öncesine götürdü. Daha lise yıllarında iken tanıştık şiirleri ile, kitapları ile... O günün şartlarına göre; elimize geçirdiğimiz kitaplarını bir solukta okuyorduk. Arkadaşlarla, konuşarak anlamaya, anlatmaya çalışıyorduk. Üstadın, Çıkarmış olduğu dergileri, o dergilerin içeriği yüzünden yargılanmalarını, kapatılmasını anlamlandırmaya çalışıyorduk. Böylece ilk tanışıklığımız gerçekleşti. Necip Fazıl, ile... Bu tanışma, yazıları ve eserleri ile olan tanışıklığımız idi. Genç halimizle onu merak ediyorduk. Gazetelerde, çeşitli şehirlerde vermiş olduğu konferansları duyuyor, bizde canlı olarak dinleme imkanını ne zaman bulacağız? Diye, heyecanlanıyorduk.
Erzurum konferansında karşılamada bulunmuştuk. Ancak, Dadaş sineması en fazla bin kişilik bir salon olduğu için; yeteri kadar yakın olamamıştık. İstanbulda adına yapılacak bir gecenin olması beni heyecanlandırmıştı.
Bu heyecan içerisinde iken; İstanbul’ da O günkü Spor ve Sergi sarayında MTTB tarafından düzenlenen, Bir Necip Fazıl gecesi olduğunu öğrendiğimde, henüz yeni üniversite öğrencisi idim. Erzurum’dan oraya gitmeye karar verdim. Arkadaşlar edinerek uzun bir yolculuktan sonra; İstanbul’da idik. Tarih olarak Nisan ayı idi. Nihayet gece gerçekleşiyordu. Üstad, Necip Fazıldan önce; konuşmalar oldu. Hasan Mutlucan, konseri ve arkasından, Yıldırım Gürses, konseri. Bu konserlerin arkasından; Necip Fazıl benim gözümdeki müthiş ihtişamı ile sahnede idi. İnanamıyordum. Senelerce eserlerini okuduğumuz, şiirlerini ezberlediğimiz insan, karşımızda idi. Ona Çok yakındım. Adeta nefesini yakından duymak istercesine; daha da yaklaşmak için, çaba sarf ediyordum. Salonun kalabalığından, adeta nefes alamaz, durumda idik. Bugünün, modern salonların imkanları olmadığı için; ara, sıra dışarıya çıkma ihtiyacını hissediyorduk. O ara, sahneye çıkmadan önce; NECİP FAZIL’ I Yakından görme imkanım olmuştu. Uzun ve anlamlı bir gece tertiplenmişti. O zaman aklıma gelmişti ve hayal etmeye başlamıştım. neden bizde, Sivas ta bu konferansı gerçekleştirmeyelim. Çünkü, ben Sivas MTTB de görevli idim. Bu vesilelerle çeşitli zamanlarda İstanbul‘a geliyor idik. Ancak, Sivas’ ta Üniversite yok idi. O nedenle şehrimize gelip, gelmeyeceği hakkında, fikrimiz net değildi. Ancak, Sivaslı çok sayıda Üniversite öğrencisi olduğunu biliyordu. Çünkü, MTTB bünyesinde oluşturduğumuz kitap kulübü sayesinde; kendilerinin çok kitabını Sivas' ta okuyucuları ile buluşturuyorduk. Üstelik Sivas' ta var olan Kültür derneği gibi, derneklerdeki kardeşlerimiz, gündemi yakından takip etmekte iidler. Kitap okuma alışkanlıkları çok yüksekti. Necip Fazılı okuma konusunda da; çok heyecanlı idiler.
Daha önce ise; Necip Fazıl Erzurum da idi. Ben yine; tam tekmil hava alanında karşılayanlar arasında idim. Bu sefer coşku ve heyecanım daha azdı. Çünkü kendisini daha önceden İstanbul' da görmüştüm. Erzurum’ da; konferansını verdiği salon ile; sonradan şehrimizde verdiği konferans salonu çok farklı idi. Şehrimizdeki salon; nerede ise; Erzurum’ da ki salonun üç misli büyüklükte idi. Erzurum dinleyicilerinin nerede ise; tamamı Üniversite öğrencisi idi. Şehrimizdeki konferans salonunu ise; halkımız hınca, hınç doldurmuştu. Bu anlamda şehrimizin heyecanlı insanları ile; gurur duymuştum.
Biz, aynı zamanda kitap işi ile uğraştığımız için zamanla; Büyük Doğuya giderdik. Hem ziyaret hem ticaret için uğrardık. O vakitler de; ÜSTADI ziyaret etmişliğimiz, vardı.
Nihayet Üstadımız, , MTTB merkez yönetimi aracılığı ile; Sivas’ ta bir konferans vermesi için ikna edilmişti. Tarih belirlenmişti; 19 Mart - 1977 idi. Gerekli hazırlıkların yapılması için; bizi haberdar ettiler. Biz, günler öncesinden halkımıza gerekli duyuruları yaptık. Alt yapı çalışmalarımız, üst seviyede idi. O günün şartların da arabalar tutularak anonslar yapılıyor, afişler asılıyordu. Şehrin en büyük Sinema Salonu olan Esen sineması kiralanmıştı. Rahmetli, Necip Fazılı İstanbul’ dan karşılayarak yanında getirmesi için arkadaşlarımızdan; Necaattin Çelik görevlendirilmişti.
Beklenen gün geldi. Günlerden Cuma öğleden sonra, Uçak gelecek ve biz karşılama için hazırlıkları yaparak; MTTB önünde halkımızla birlikte toplandık. Amma, hiç beklemediğimiz bir haber geldi uçak hava muhalefeti dolayısıyla kalkmamış, kısacası Sivas seferi iptal edilmişti. Bizler henüz gencecik, tecrübesiz birileri olarak; şok olmuştuk. Çünkü biliyorduk ki; uçak olmazsa, Necip Fazıl gelemeyebilirdi. Bu düşünceler içerisinde ne yapacağımızı şaşırmış, bir halde düşünüyorduk. Bugünün teknik imkanları olmadığı için; yolcuların durumundan da haber alamıyorduk. Hayallerimiz, suya düşmüştü. İçimizde karmakarışık duygularla, görevli arkadaşlar birbirimizin yüzüne anlamsız, anlamsız bakıyorduk. Ne yapmalıydık? Ne, yapabiliriz? Sorusu, gencecik insanların yüzüne acı bir şamar gibi iniyordu.
Arkadaşlarımızdan Rahmetli Yahya ağabeyin aklına telefon etmek geldi. O günün şartlarında herkes de telefon yoktur. Doğruca İslam Kitap Evi sahibi, Mustafa İslamoğlu amcanın dükkanına giderek, durumu izah ettik. O da bizlere yardımcı oldu. Yahya ağabey arkadaşlarımızdan da yardım alarak; Necip Fazılın olabileceğine inandığımız, Ankara ve İstanbul da ki telefonları öncelikle; Büyük Doğuyu arayarak öğrendi. Eline aldığı listede bulunan tüm telefonları aradı. İstanbul ve Ankara aydınlar ocağı, Rahmetli Mehmet Akif İnan beyin evi, ofisi arandı. Bütün bu aramalar sonunda bir sonuca ulaşamadık. Yaklaşık birkaç saatlik telefon trafiği sonrasında şok olma olayımız devam ediyordu. Kendisine bir türlü ulaşamıyorduk. Nerede olduğuna dair bir bilgimiz yoktu. Kısacası telaşımız ve endişemiz gittikçe artıyordu...
Bu karışık düşünceler arasında; İslam kitabevinden ayrılarak; MTTB ye gittik.