pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Orhan ARSLAN
Köşe Yazarı
Orhan ARSLAN
 

RAMAZAN AYI COŞKULARI İNSANIN HAFIZASINDAN SİLİNMEZ

RAMAZAN   AYI   COŞKULARI   İNSANIN   HAFIZASINDAN    SİLİNMEZİlk oruç, ilk iftar, ilk sahur... Kavramları ile tanışmak...O kavramlar ile, barışık olmak... İşte bütün mesele...Akşam ezanını, başka bir heyecan ve ümitle beklemek...Genç nesillerinizi, bu coşkuya ortak ediniz...O, yıllarda, körpe beyinlere; inancımıza göre, kutsal olan tüm kavramlara saldırılmasına rağmen; RAMAZAN ismi, onların alay ettiği anlamda değil; Tüm neslimiz tarafından; Gerçek değeri ile tanınıyordu. Adı üzerinde komedi filmlerinin, alay konusu yapılan tüm değer içeren kavramlarımız; O, hain yapımcılara ve oyunculara rağmen; insanımız tarafından, seviliyor, sayılıyor ve korunuyordu... Onların kötü niyetleri, hep askıda kalıyordu.Yıllar, yıllar öncesinde; oruçla ilk tanıştığım zaman; Rahmetli annemin, sırtını bir taht gibi kullandığım, o muhteşem günü hiç unutamadım... İşte o günün; duyulan tat ve huzurunu hatırlatacağım. Anne şefkati, merhameti; yapılan ibadete ortak olma sevinci... Kendisi de; oruç olmasına rağmen, altı yaşlarındaki bir çocuğu; öğlen sonrası sırtına alabiliyordu. Ondan huzur, duyuyor. Mutlu oluyordu. Tekerleme halinde; sürekli ikazlarda bulunuyordu. Oğlum, dayan az kaldı, az kaldı... İbadete teşvik budur. Nice sosyolojik ve pedegojik gerçek; bu davranışta yatmaktadır. Manasını bilene, Arif olanı anlayana yeter...Annemin duası; Amasya' da, Yeşil Irmağın sesi ile; yankılanıyordu. Allah kabul etsin. ALLAH razı olsun...Ramazan ayının önemini, belirtmek adına; büyüklerimizin, orucunu bana verir misin? Sualinin; manasını anlamaya çalıştığımız, günlerden, bir günde, Babamın; Bir Ramazan ayı sabahında, kolumdan tutarak, Kütüklü Camiye sabah namazına götürdüğü, günün; bende bıraktığı izden bahsedeceğim. Namazsız olmaz, oğlum. Diyordu. Büyük bir coşku ve huşu ile kılınan namaz; Kimi kış gecelerinin soğuk günlerini, sıcacık yapıyordu... Bazı sabah namazların da; Caminin ortasındaki, büyük odun sobasının içerisindeki odunların; çıtırtılarını duyuyordum. Cami cemaatinden bazıları; küçük olmam dolayısıyla; beni sever, beni ödüllendirmek isterlerdi. Hele bir KURAN oku, diyerek; beni teşvik ederlerdi.Numune Hastahanesinde, hastalara su dağıtarak kendisini tanıtan, SUCU DEDE ile, ilk tanışıklığım; Bu sabah namazlarında olmuştu...Çarşıda, pazarda; yaşımızın küçüklüğüne rağmen; Ramazan Ayının, manevi havasının; insanlar üzerinde etkisini gösterdiğinden söz edeceğim. İftar sonrası, kılınacak Teravih namazının heyecanını; bir çocuk olarak, nasıl beklediğimden söz edeceğim. Teravih namazı sırasında; okunan ilahilere, ortak olmak adına; ne kadar heyecanlandığımı, ortak olmaya başladığımız zaman ise; nasıl duygulandığımı anlatamam. Bazen, CAMİ içerisindeki, yaramazlıklarımızın; yaşlı insanlar tarafından; azarlandığını unutmuyorum. Kulaklarımızda çınlayan; Ya HENNAN, Ya MENNAN, ile, mutlu olurduk, coşardık... Mescitlere dolar, AMİİİNNN... Kubbelerden taşardı, AMİİİNNN...Gençlik yıllarımızın içerisinde; Ramazan Ayının ayrı bir önemi vardır.Kurulan ortak sofralarda; yaşanan heyecan, samimiyet, içtenlik, dayanışma duygularının; bugün bile; gözlerimizi yaşlandırdığını, görüyorum. O, anları; anlatacak, cümle kurmakta, kelime bulmakta, zorlanıyorum. Tek kelime ile; samimiyet, dayanışma örnekleri... Bugün hasretle, özlemle andığımız; bizim hayatımızı derinden etkileyen anlar...Arkadaşlar ve dostlar arasında, bir dayanışma örneği olarak, yapılan iftarların; Ne kadar, huzurlu ve neşe içerisinde geçtiğini söylememize gerek yoktur. Neden? Ortada, O, kadar samimi duygular var ki; arkasında hiç bir hesabın olmadığı samimi duygular... Her türlü aksaklığı, eksikliği, noksanlığı, bütün kötü duyguları; alıp, götürüyor. O, tür kavramların, yaşamasına fırsat vermiyor. Her taraf; samimiyet, ciddiyet, arkadaşlık, dostluk, karşılıksız sevgi, kardeşlik duyguları ile beslenmektedir. Böyle bir ortamda; kötü duygular barına bilir mi? Elbette hayır... O günleri, O güzellikleri, O, hesapsız dostlukları; özlemiyorum, diyen insan; yalan söyler.HELE bir iftar geleneğimiz, vardı. Her akşam, bir arkadaşın evine giderdik. Kimi zaman; unutamayacağımız, anılar yaşanmıştı. Böyle bir iftarda; Ev sahibimiz, ev halkına sesleniyordu.Duyabileceğimiz, gür bir ses geliyordu: ''Hanım, Yemeklerin yeter mi, bir şeye ihtiyacın var mı?  Bizim oğlanın misafirleri; söylediğinden fazla geldi.''Elbette yetiyordu. O, samimiyet, sıcaklık, ortamında; eksiklik mi, olurdu?Yine, bir gür ses duyulurdu. ''-Gençler; doymadı iseniz; ilave yaptıralım...''Hiç doyulmaz mı? Orada yemeği düşünen kim? Ortada öyle bir yemek var ki; Herkes zaten doyuyor. Dostluk, kardeşlik, samimiyet, kucaklaşma, hemhal olma... daha ne olsun... Doyduk biz... doyduk...Teravih biter. Malum, toplanılan, bazı çay hanelerde; toprağa serpilen suyun kokusu, ile; çayın deminin tadı; birbirine karışır. Muhabbetin koyusu başlar. Sahura kadar... Kimi zaman; sabah namazları ortak, kılınır.Şair Arif Nihat Asya' nın NAAT şiirinde belirttiği gibi; Tüm yürekler; Paygamberine, sevgi ve saygıda kusur etmiyordu.  Geçen Çağlara rağmen; tazeliğini, sıcaklığını koruyan bir sevgi besliyordu.İşte O, sevginin bir emaresi olarak; Son Ramazan Ayı içerisinde; başka bir heyecan başlamıştı. ÇAĞRI filmi... O kadar etkilenmişti ki, insanımız; çocuklarına ad, olarak koydular. Yılların susamışlığı, sanki böyle eserlere olan hasreti; Bu filmi, zirveye taşımıştı. İnsanlar kaybettikleri, bazı şeyleri; orada bulduklarını sandılar...Çağrı, Tüm çağlara... Tüm nesillere... Tüm gönüllere... Tüm susuz kalmış çöllere... Tüm inançsız insanlara... Tüm insanlığa... Ramazanın özü de; bu değil midir?RAMAZAN  COŞKUSUNUN  TÜM  HEYECANIYLA   YAŞANACAĞI   NİCE   RAMAZANLARA...  
Ekleme Tarihi: 10 Haziran 2017 - Cumartesi

RAMAZAN AYI COŞKULARI İNSANIN HAFIZASINDAN SİLİNMEZ

RAMAZAN   AYI   COŞKULARI   İNSANIN   HAFIZASINDAN    SİLİNMEZ
İlk oruç, ilk iftar, ilk sahur... Kavramları ile tanışmak...
O kavramlar ile, barışık olmak... İşte bütün mesele...
Akşam ezanını, başka bir heyecan ve ümitle beklemek...
Genç nesillerinizi, bu coşkuya ortak ediniz...
O, yıllarda, körpe beyinlere; inancımıza göre, kutsal olan tüm kavramlara saldırılmasına rağmen; RAMAZAN ismi, onların alay ettiği anlamda değil; Tüm neslimiz tarafından; Gerçek değeri ile tanınıyordu. Adı üzerinde komedi filmlerinin, alay konusu yapılan tüm değer içeren kavramlarımız; O, hain yapımcılara ve oyunculara rağmen; insanımız tarafından, seviliyor, sayılıyor ve korunuyordu... Onların kötü niyetleri, hep askıda kalıyordu.
Yıllar, yıllar öncesinde; oruçla ilk tanıştığım zaman; Rahmetli annemin, sırtını bir taht gibi kullandığım, o muhteşem günü hiç unutamadım... 
İşte o günün; duyulan tat ve huzurunu hatırlatacağım. Anne şefkati, merhameti; yapılan ibadete ortak olma sevinci... Kendisi de; oruç olmasına rağmen, altı yaşlarındaki bir çocuğu; öğlen sonrası sırtına alabiliyordu. Ondan huzur, duyuyor. Mutlu oluyordu. Tekerleme halinde; sürekli ikazlarda bulunuyordu. Oğlum, dayan az kaldı, az kaldı... İbadete teşvik budur. Nice sosyolojik ve pedegojik gerçek; bu davranışta yatmaktadır. Manasını bilene, Arif olanı anlayana yeter...
Annemin duası; Amasya' da, Yeşil Irmağın sesi ile; yankılanıyordu. Allah kabul etsin. ALLAH razı olsun...
Ramazan ayının önemini, belirtmek adına; büyüklerimizin, orucunu bana verir misin? Sualinin; manasını anlamaya çalıştığımız, günlerden, bir günde, Babamın; Bir Ramazan ayı sabahında, kolumdan tutarak, Kütüklü Camiye sabah namazına götürdüğü, günün; bende bıraktığı izden bahsedeceğim. 
Namazsız olmaz, oğlum. Diyordu. Büyük bir coşku ve huşu ile kılınan namaz; Kimi kış gecelerinin soğuk günlerini, sıcacık yapıyordu... Bazı sabah namazların da; Caminin ortasındaki, büyük odun sobasının içerisindeki odunların; çıtırtılarını duyuyordum. Cami cemaatinden bazıları; küçük olmam dolayısıyla; beni sever, beni ödüllendirmek isterlerdi. Hele bir KURAN oku, diyerek; beni teşvik ederlerdi.
Numune Hastahanesinde, hastalara su dağıtarak kendisini tanıtan, SUCU DEDE ile, ilk tanışıklığım; Bu sabah namazlarında olmuştu...
Çarşıda, pazarda; yaşımızın küçüklüğüne rağmen; Ramazan Ayının, manevi havasının; insanlar üzerinde etkisini gösterdiğinden söz edeceğim. 
İftar sonrası, kılınacak Teravih namazının heyecanını; bir çocuk olarak, nasıl beklediğimden söz edeceğim. Teravih namazı sırasında; okunan ilahilere, ortak olmak adına; ne kadar heyecanlandığımı, ortak olmaya başladığımız zaman ise; nasıl duygulandığımı anlatamam. Bazen, CAMİ içerisindeki, yaramazlıklarımızın; yaşlı insanlar tarafından; azarlandığını unutmuyorum. Kulaklarımızda çınlayan; Ya HENNAN, Ya MENNAN, ile, mutlu olurduk, coşardık... Mescitlere dolar, AMİİİNNN... Kubbelerden taşardı, AMİİİNNN...
Gençlik yıllarımızın içerisinde; Ramazan Ayının ayrı bir önemi vardır.
Kurulan ortak sofralarda; yaşanan heyecan, samimiyet, içtenlik, dayanışma duygularının; bugün bile; gözlerimizi yaşlandırdığını, görüyorum. O, anları; anlatacak, cümle kurmakta, kelime bulmakta, zorlanıyorum. Tek kelime ile; samimiyet, dayanışma örnekleri... Bugün hasretle, özlemle andığımız; bizim hayatımızı derinden etkileyen anlar...
Arkadaşlar ve dostlar arasında, bir dayanışma örneği olarak, yapılan iftarların; Ne kadar, huzurlu ve neşe içerisinde geçtiğini söylememize gerek yoktur. Neden? Ortada, O, kadar samimi duygular var ki; arkasında hiç bir hesabın olmadığı samimi duygular... Her türlü aksaklığı, eksikliği, noksanlığı, bütün kötü duyguları; alıp, götürüyor. O, tür kavramların, yaşamasına fırsat vermiyor. Her taraf; samimiyet, ciddiyet, arkadaşlık, dostluk, karşılıksız sevgi, kardeşlik duyguları ile beslenmektedir. Böyle bir ortamda; kötü duygular barına bilir mi? Elbette hayır... O günleri, O güzellikleri, O, hesapsız dostlukları; özlemiyorum, diyen insan; yalan söyler.
HELE bir iftar geleneğimiz, vardı. Her akşam, bir arkadaşın evine giderdik. Kimi zaman; unutamayacağımız, anılar yaşanmıştı. Böyle bir iftarda; Ev sahibimiz, ev halkına sesleniyordu.
Duyabileceğimiz, gür bir ses geliyordu: ''Hanım, Yemeklerin yeter mi, bir şeye ihtiyacın var mı?  Bizim oğlanın misafirleri; söylediğinden fazla geldi.''
Elbette yetiyordu. O, samimiyet, sıcaklık, ortamında; eksiklik mi, olurdu?
Yine, bir gür ses duyulurdu. 
''-Gençler; doymadı iseniz; ilave yaptıralım...''
Hiç doyulmaz mı? Orada yemeği düşünen kim? Ortada öyle bir yemek var ki; Herkes zaten doyuyor. Dostluk, kardeşlik, samimiyet, kucaklaşma, hemhal olma... daha ne olsun... Doyduk biz... doyduk...
Teravih biter. Malum, toplanılan, bazı çay hanelerde; toprağa serpilen suyun kokusu, ile; çayın deminin tadı; birbirine karışır. Muhabbetin koyusu başlar. Sahura kadar... Kimi zaman; sabah namazları ortak, kılınır.
Şair Arif Nihat Asya' nın NAAT şiirinde belirttiği gibi; Tüm yürekler; Paygamberine, sevgi ve saygıda kusur etmiyordu.  Geçen Çağlara rağmen; tazeliğini, sıcaklığını koruyan bir sevgi besliyordu.
İşte O, sevginin bir emaresi olarak; Son Ramazan Ayı içerisinde; başka bir heyecan başlamıştı. ÇAĞRI filmi... O kadar etkilenmişti ki, insanımız; çocuklarına ad, olarak koydular. Yılların susamışlığı, sanki böyle eserlere olan hasreti; Bu filmi, zirveye taşımıştı. İnsanlar kaybettikleri, bazı şeyleri; orada bulduklarını sandılar...
Çağrı, Tüm çağlara... Tüm nesillere... Tüm gönüllere... Tüm susuz kalmış çöllere... Tüm inançsız insanlara... Tüm insanlığa... Ramazanın özü de; bu değil midir?
RAMAZAN  COŞKUSUNUN  TÜM  HEYECANIYLA   YAŞANACAĞI   NİCE   RAMAZANLARA...
 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.