NECİP FAZIL KISAKÜREK SİVAS KONFERANSI 3
O anda, Otel Köşk' ün yan tarafında Ülkü ocakları Sivas şubesi bulunmakta idi. O coşkulu tezahürat ve bağrışma onların da dışarı çıkmasına sebep olmuştu. Onlar da; olayın ne olduğunu anladıktan sonra; Hem Necip Fazıl Beye destek olmak amacı ile; hem de kendileri adına; kendilerine ait sloganlarla tezahürata başladılar. Gecenin karanlığında; Müslüman Türkiye, Milliyetçi Türkiye sloganları, bir anda Otelin önünde, çok ciddi dikkat çeken, ses getirir mahiyette söyleniyordu. Yıllarca; özlenen tablo bu idi. Böylece dışarıdaki ses daha da çoğaldı. İşte, o arada sesler çoğalınca Üstadımız ne oluyor gençler diye sordu. Oradaki genç arkadaşlarımızdan bir tanesi bu kadar muhteşem bir insanı karşısında görünce; ne söyleyeceğini şaşırdığından olsa gerektir, bilinmez. Üstadım, endişelenecek bir şey yok… Hem buradaki gençlerin hepsi sporcu, karateci, güreşçi… gibi laf edince; Üstadımız, hemen espriyi patlattı: ’’Desene, hepiniz kol bacaksınız, içinizde beyin yok mu…’’
Erzurumda TV 'de, Necip Fazıl' ın tanıtım proğramı olduğu için, yurtta bulunan TV' den izlemek istemiştik. O günün konumuna göre, bazı Arkadaşlar, TV' yi kaapatmışlardı. Bugün aynı gençlik, Necip Fazıl lehine slogan atıyordu.
Daha sonra ÜSTAD, yan taraftaki Ülkü ocaklarının kendisine hatırlatılmasından olsa gerektir. Kendisi yakın bir zamanda HERGÜN gazetesinde köşe yazılarına başlayacağını belirtti. Orada, nihayet; Sivas konferansı sonrası yazmaya başladı. Seçim atmosferinde; meşhur Konya mitinginde; Rahmetli Alparslan Türkeş’le gençlere hitap edecekti. Çalışmaları sonraları semeresini vermiştir. Onun için; genç nesil çok önemliydi. Üniversite gençliğine; eserleri ile, konuşmaları ile, konferansları ile, ulaşmak istiyordu. Ne kadar çok gence ulaşabilirse; o kadar mutlu oluyordu. Onun bütün beklentisi yetişmekte olan genç nesiller idi. O nedenle hitabelerini, hep gençlik üzerinden sunmakta idi. Beklentileri, hep gençlik üzerine idi.
İlerleyen zamanlarda, Rahmetlik Muhsin Başkan gibi, gençlerin yönlendirilmesi konusunda; Necip Fazıl'ın katkıları olduğu gereçeği, unutulamaz...
Otel odasında ilk akşamın o geç saatlerinde bir sürü insan onu ziyaret etmek için yanına geldiler, fotoğraf çektirdiler. Fikir alış verişinde bulundular. Memleket meseleleri ile ilgili fikirlerini sordular. O günün şartlarında yapılması gereken konularda bilgilendirmelerde bulundu.
Uzun ve yorucu bir günün ardından dinlenmeye çekildiler. İki Gece, yanında gecelemiştik. Sabahleyin yanında beraber olduğumuz, Mahmut Şener arkadaşla bizden günlük gazeteleri istedi. Kahvaltı sonrası gazetelere baktı. Unutamayacağım bir not iletmişti. O zaman Türkiye de, çok ünlü bir çizerin karikatürüne baktıktan sonra ; ‘’İşte ileride öyle bir günlük gazeteniz olacak ki; tüm ülke ondan bahsetsin. BASIN çok önemli bir güçtür.’’ Diyordu. O günlerden, Ülkedeki güç dengelerinin en önemlisinin basın gücü, olduğunu vurgulamıştı. Bugün, basın üzerinden yapılan mücadeleleri gördükçe; ÜSTADIN ne kadar haklı olduğu, bir kez daha ortaya çıktı. Basınınız ne kadar güçlü ise; Ülke gündemini oluşturmanız, yahut doğru ve dürüst haber vermeniz, o kadar sizin kontrolünüzde, demektir. Gazetedeki karikatürü çizen adamı kast ederek;’’ Bu adam gibi işinin ehli insanlar, sizin kuracağınız gazete de görev alsınlar.’’ Diyordu. Ehliyet ve liyakatın, işinde yeterli olmanın, becerikli olmanın, altını çiziyordu. İşte, taa.., o günün şartlarında bile; basının ne kadar önemli olduğunu vurguluyordu. İşin ehline verilmesinin de; özellikle altını çiziyordu. Her alanda olduğu gibi, bu alanda da iş ehline verilmeliydi. Mutlaka Basının, halledilmesi gereken bir mesele olarak altını çiziyordu. Kendine göre; bazı köşe yazarlarının neler yazdığını kontrol etti. Haberleri inceledi. Yorumlar yaptı.
Kendisine otelde refakat ederken, ona hizmet ederken; onu yakından tanıma imkanını bulmuş oluyorduk. Daha sonraları, Sivas’ ta ağırladığımız ÜSTAD ile olan tanışıklığımız; oğlunun Sivas ta askerlik yapması ile daha da perçinleşti. Bir kez Mehmet beye, İstanbul’dan, babasından emanette getirmiştik.
Konferans sonrası da ziyaretlerimiz devam etti. Kitapçılık sevdamız devam ettiği için; bu ziyaretler gerçekleşiyordu. Kendisi ile; olan irtibatımız hem eserleri ile, hem ziyaretlerle devam etti.
Akşamleyin konferans salonu olarak kiralanan Esen sinema salonu ağzına kadar doluydu. Sivas'a Necip Fazıl Bey, her ne kadar o yıla kadar gelmemiş olsa da; onu insanlar, eserlerinden tanıyordu. Şehrin bünyesinde bulunan Kültür Derneği, bazı sivil toplum örgütleri aracılığı ile; kültür alanında etkinlikler yapan bir ildi. Hatta; sinema sorumlusunun olduğu bölme için, görevlendirdiğimiz arkadaşa; Oradaki sinema görevlisi; ‘’Korkuyorum, kalabalıktan dolayı, sinema nerede ise yıkılacak’’ ifadesinde bulunmuştu. Evet, o kadar kalabalıktı. İnsanlar iki saate yakın, ayakta dinlemeye devam ettiler.
Kadim Dostumuz Prof. Halil İbrahim Sarıoğlu ise, o günü şöyle anlatmıştı.'' Üstad, Dünya bir inkilab bekliyor, Konferansı için, Sivas' geldiğinde; ben Esen sineması makinist bölümünde görevlendirilmiştim. Duvarların ve dışarının soğuğu ile, sinemadaki kalabalığın oluşturduğu nefesten dolayı, sıcaklık bir araya gelmişti. Çok aşırı kalabalıktı. Duvarlar terlemeye başlamıştı. İşte, o zaman makinist telaşlanarak, yalvarmaya başlamıştı. Şöyle diyordu. ''Böyle devam ederse, bütün sigortalar yanar. Binada yangın çıkar, felaket olur.'' Arkadaş genç biri idi. Bayağı telaşlanmıştı. Bunun üzerine görevli arkadaşlar, salonun kapılarını havalandırma amaçlı açmak zorunda kaldılar.''
Evet, işte böyle dostlar. Salonda o günün şartlarına göre; en küçük ayrıntıya bile dikkat edilerek, arkadaşlar arasında görev dağılım yapılmıştı. Kısacası, organize aksamadan devam etti.
Bu arada; Kültür derneğinin yaptığı hizmetleri, insan yetiştirmeye gösterdiği özeni ve çalışmaları, ayrıca belirtmek gerekir. Şehrin belirli bir kesiminin üzerinde; bu manada emeği bir hayli fazladır. Her yıl düzenli şekilde; genellikle kültür ağırlıklı faaliyetlere yer vermişlerdir. Vatansever, temeli Dini ve Ahlaki değerlere sahip gençlerin yetişmesi için; ciddi çalışmalarda bulunmuşlardır. Bu çalışmalar arasında; Konferanslar, tiyatro gösterileri, amatör skeç ya da piyesler, hep canlılığını koruyan kültürel etkinliklerdi. Kültür alanındaki hizmetlerinden dolayı; o dönemde emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyoruz. O günün şartlarında istifade edileceğine inanılan kimi yazar, şair ve gazeteciler, Sivas'a gelir mütevazi yerlerde insanlara kendi kültür birikimlerini naklederlerdi. Dolayısıyla, şehrimiz böyle bir kültür alt yapısı olan; bir şehirdi.
Tarihinde nice şairler, yetiştirmişti. Son dönmelerde bu alanda kendisini kabul ettirmiş, başta Aşık Veysel olmak üzere, Ruhsati’ den, Sefil Selimiye kadar, aşıklık geleneği var olan bir zincir mevcuttu. Nitekim sonralarda Yavuz Bülent Bakiler, Beşir Ayvazoğlu, gibi topluma mal olmuş insanların yanında; yüzlerce bu işin ilmini yapan akademisyenler, bilim adamları yetiştirmiş bir şehirdir. EDEBİYAT, BİLİM sahasında kıymetli değerler bulundurmaktadır. Bugün rakamları binlerle ifade edilen; uzmanlığının zirvesinde olan insanlarımız mevcuttur. Bu sahada kendini kabul ettirmiş arkadaşlarımızın bir kısmı; MTTB çatısı altında yer almış insanlardır.
Son dönemlerdeki başarılı bürokratlar da, bu listeye dahil edilirse; zamanında, hiç de yabana atılmayacak bir kültür çalışması yapıldığını görebiliriz. O günlerdeki alt yapının güçlü olmasının; bugün sonuçlarını görmekteyiz. Bu insanlar toplumun gözü önünde olmayan insanlar gibi görünseler de; yaptıkları hizmet küçümsenmeyecek bir hizmettir. İşte bu bilim adamlarının da; Sonradan yetkili makamlara gelmiş insanlarımızın da; Kendisini her alanda yetiştirmiş; değişik iş sahibi arkadaşlarımızın da; Necip Fazıl konferansı gibi etkinliklerden istifade ettiklerini biliyoruz. O dönemde şehrimizde üniversite gençliği olmasa da; dışarı da okuyan üniversiteli gençler zamanla Sivas' ta yapılan bu tür etkinliklere destek veriyorlardı. Bu etkinliklerde görev alıyorlardı. Tıpkı, Kültür elçisi gibi idiler. Gelecek olan yeni genç nesillerle irtibat kuruyorlardı. Kendilerinden sonra gelen nesilleri; okumaya, kültüre teşvik ediyorlardı. Yönlendiricilik ve bir nevi, toplum mühendisliği yapıyorlardı. Buna paralel olarak; Kültür derneğinin yetiştirdiği elemanların; Üniversite gençliğinden alta kalan tarafları olmadığı gibi; bazıları, daha da, üst kademede idiler…