pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Talha GURBETÇİ
Köşe Yazarı
Talha GURBETÇİ
 

ANILAR BİR BEYAZ GÖMLEK

ANILARBİR   BEYAZ   GÖMLEKİlkokul beşinci sınıftayım... Şimdiki Gazipaşa, eski adı ile Devrim İlkokulu...O, dönemler Devrim ismi, pek tercih edilen  isimlerdendi...Mahallemiz içerisinde olan Süleyman Sami Kepenek İlkokulundan beşinci sınıfa geçtiğimiz sene; Devrim İlkokuluna mecburen gönderildik. Evimiz, Kütüklü Camii civarında olduğu için; Devrim İlkokuluna gitmek, bir hayli meşakkatli, idi. O, okul yeni açıldığından, bizi büyük sınıf öğrencileri diye; oraya naklettiler. Nereden baksanız, bir, kaç kilometrelik yol... Otobüs, servis aracı, modern ayakkabılar, aramayın... Kara lastik, buldunuz mu? şükredin... Potin ayakkabı, ancak rüyalarınızı süslerdi. Noel babalar da; herhalde o yıllarda; bizim bölgeye uğramıyorlardı!!!  Özlemini çektiğimiz eşyaların, Hayalini bile kuramıyorduk...Şu andaki Cuma pazarının yeri, dere idi. Soğuk ve bol karlı günlerde; o dereden nasıl geçtiğimizi, ben bile zor hatırlıyorum. Yağmur, kar, sıcak demeden bir öğretim yılı, Devrim İlkokuluna devam ettik.O yıllarda, hayatın zorluklarını yaşayanlar, bilir. Yamanın, söküğün, dikiğin ve de; yokluğun bol olduğu yıllardı. DOLAYISIYLA; İSRAF VE ÇILGINCA BİR TÜKETİM, YOKTU. BELKİ EKONOMİK ŞARTLAR, ÜLKENİN GELİŞMİŞLİK DÜZEYİ, buna uygun değildi.Öğrencilerin, yapma ve uyduruk oyuncaklarının olmadığı yıllar... Çocukların, kendi el  becerisi ve hayal dünyasını kullanarak; geliştirdiği oyunların; bolca ve mutluca, oynandığı yıllar. Ana materyalinin doğanın tüm nimetlerini kullanmak, o nimetlere elleri ve aletleri ile şekil vererek; unutulmaz eğlencelerin yaşandığı yıllar.  Çamur, kar, ağaç, pancar gibi, doğal malzemeler... İp atlamak, kızak kaymak,  met oynamak, topaç çevirmek, cıncık oynamak gibi; eğlencenin ve mutluluğun zirve yaptığı oyunlar. Kardeşliğin, paylaşmanın, sıcaklığın, dayanışmanın, insanın vazgeçilmez davranışları olduğu yıllar... Hep özlenen, hep hatırlanan, Ancak,  benzerinin bir daha yaşanmayacağı yıllar... Acıktığınızda; komşu annenin yanına rahatça gidebileceğiniz, yıllar...O, yıllarda, okulların küçücük salonlarında; halka ve öğrenci velilerine, sinema filmlerinin seyrettirildiği, yıllar idi. Hangi amaçla, neyi hedeflemek adına yapılmış olduğunu bilmediğimiz, bu uygulama yıllarca, devam etti. Aklıma; zorunlu olarak ABD, destekli Anadolunun en ulaşılmaz yerlerine gidilerek; yapılması istenen doğum kontrol uygulamaları ve okullarda bize zorla içirilen; süt tozu uygulamaları geliyor... O yıllardaki filmlerin içeriği de; malum. Sahtekar din adamları, hocalar... Kurtarıcı şarap sahneleri ve vazgeçilmeyen dansöz oynatmaları... Evet ahval, budur... Okulların çevresinde; henüz bu hayatın ne demek olduğunu bilmeyen; Saf Anadolu insanlarına hizmet olarak, sunulmaktadır...O, öğretim yılı sonlarına doğru; okulda   gösterilerin yapıldığı bir gece düzenlenmesi adettir. O gecede görevlendirilen öğrenciler, kendi yeteneklerini, becerilerini sergilerler. Böylece, ilk medeni cesaret deneyimlerini orada gerçekleştirmiş, olurlar.Öğretmenimiz tarafından; O, gecede sahne almak üzere görevlendirildim. Uzun ve yorucu çalışmalardan sonra; uygulama gecesine gelindi. Öğretmenimiz; sıkı, sıkıya bize tenbihte bulunarak; geceye beyaz gömlek ile gelmemizi söyledi. Ancak, beyaz gömlek, bizde olan bir eşya değildi. Dışarıya çıkarak, üzüldüğümü gören bir arkadaşım; üzüntümün sebebini söyleyince; üzülmemem gerektiğini ve kendisinin yardımcı olacağını ifade etti. Çok sevinmiştim. O, günlerde; bir babaya ek masraf getirmemek, gibi bir anlayışla, büyümüştürk. Babamıza ve ailemize bu eksikliğin olduğunu söylemeye ceasaretimiz bile, yoktu.Günler geçti, Gecenin yapılacağı gün arkadaşın evinin kapısına dayandım. Evde kimsecikler yoktu. Hala neden o evde , o, gün kimseciklerin olmadığını bilmiyorum. Müthiş bir hayal kırıklığı ve yoğun bir üzüntü içerisine girmiştim. Ağlamak mı, üzülmek mi; bilemediğim duygularla, mecburen eve döndüm. Utancımdan Anneme gerçeği anlatamadım. Ömür boyu; O, öğretmenin duyarsızlığını, anlamsız bir kural koyma hastalığını anlamadım, anlamak da istemedim. Sonuçta; ilk medeni cesaret deneyimim hüsranla sonuçlandı. O öğretmenin şahsında; tüm gereksiz kurallar koyan öğretmenleri, sevmedim, sevemedim... İnsan psikolojisinden hiç anlamayan bu adamların hala eğitim yuvalarında görev yapıyor olmalarını da, anlamıyorum. Bu tür adamların, öğretmenlik yapması yerine; farklı alanlarda memur olarak görev yaptırılmasından yanayım. Unutmayalım; insan yetiştiriyoruz.., insan...Bir beyaz gömlek hikayesi, O günün şartlarındaki, ekonomik durumumuzu ve yoklukların insan hayatını nasıl etkilediğini, hep bana, hatırlatır.Kaba bir örnekle; Tok, açın halinden anlamaz... Bugün, hayatın tüm imkanlarını, hovardaca harcayan  bütün insanlar; harcadıkları bu imkanlar için; insanların neler ödediklerini unutmasınlar. İSRAF YAPARKEN, BİR KEZ DAHA DÜŞÜNSÜNLER..Hala, içerimde o beyaz gömleğin, bana neler ifade ettiğini düşünce planında beni nasıl yıprattığını,anlamam.   Beyaz gömleklerin insan hayatlarında, özlemi çekilen bir eşya olarak, algılanmaması gerektiğini düşünüyorum. O gömlek; benim hayatımdaki,  tüm engellerin simgesi haline gelmiştir... O nedenle; unutmak, mümkün değildir...
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2016 - Salı

ANILAR BİR BEYAZ GÖMLEK

ANILAR
BİR   BEYAZ   GÖMLEK
İlkokul beşinci sınıftayım... Şimdiki Gazipaşa, eski adı ile Devrim İlkokulu...
O, dönemler Devrim ismi, pek tercih edilen  isimlerdendi...
Mahallemiz içerisinde olan Süleyman Sami Kepenek İlkokulundan beşinci sınıfa geçtiğimiz sene; Devrim İlkokuluna mecburen gönderildik. Evimiz, Kütüklü Camii civarında olduğu için; Devrim İlkokuluna gitmek, bir hayli meşakkatli, idi. O, okul yeni açıldığından, bizi büyük sınıf öğrencileri diye; oraya naklettiler. Nereden baksanız, bir, kaç kilometrelik yol... Otobüs, servis aracı, modern ayakkabılar, aramayın... Kara lastik, buldunuz mu? şükredin... Potin ayakkabı, ancak rüyalarınızı süslerdi. Noel babalar da; herhalde o yıllarda; bizim bölgeye uğramıyorlardı!!!  Özlemini çektiğimiz eşyaların, Hayalini bile kuramıyorduk...
Şu andaki Cuma pazarının yeri, dere idi. Soğuk ve bol karlı günlerde; o dereden nasıl geçtiğimizi, ben bile zor hatırlıyorum. Yağmur, kar, sıcak demeden bir öğretim yılı, Devrim İlkokuluna devam ettik.
O yıllarda, hayatın zorluklarını yaşayanlar, bilir. Yamanın, söküğün, dikiğin ve de; yokluğun bol olduğu yıllardı. DOLAYISIYLA; İSRAF VE ÇILGINCA BİR TÜKETİM, YOKTU. BELKİ EKONOMİK ŞARTLAR, ÜLKENİN GELİŞMİŞLİK DÜZEYİ, buna uygun değildi.
Öğrencilerin, yapma ve uyduruk oyuncaklarının olmadığı yıllar... Çocukların, kendi el  becerisi ve hayal dünyasını kullanarak; geliştirdiği oyunların; bolca ve mutluca, oynandığı yıllar. Ana materyalinin doğanın tüm nimetlerini kullanmak, o nimetlere elleri ve aletleri ile şekil vererek; unutulmaz eğlencelerin yaşandığı yıllar.  Çamur, kar, ağaç, pancar gibi, doğal malzemeler... İp atlamak, kızak kaymak,  met oynamak, topaç çevirmek, cıncık oynamak gibi; eğlencenin ve mutluluğun zirve yaptığı oyunlar. Kardeşliğin, paylaşmanın, sıcaklığın, dayanışmanın, insanın vazgeçilmez davranışları olduğu yıllar... Hep özlenen, hep hatırlanan, Ancak,  benzerinin bir daha yaşanmayacağı yıllar... Acıktığınızda; komşu annenin yanına rahatça gidebileceğiniz, yıllar...
O, yıllarda, okulların küçücük salonlarında; halka ve öğrenci velilerine, sinema filmlerinin seyrettirildiği, yıllar idi. Hangi amaçla, neyi hedeflemek adına yapılmış olduğunu bilmediğimiz, bu uygulama yıllarca, devam etti. Aklıma; zorunlu olarak ABD, destekli Anadolunun en ulaşılmaz yerlerine gidilerek; yapılması istenen doğum kontrol uygulamaları ve okullarda bize zorla içirilen; süt tozu uygulamaları geliyor... O yıllardaki filmlerin içeriği de; malum. Sahtekar din adamları, hocalar... Kurtarıcı şarap sahneleri ve vazgeçilmeyen dansöz oynatmaları... Evet ahval, budur... Okulların çevresinde; henüz bu hayatın ne demek olduğunu bilmeyen; Saf Anadolu insanlarına hizmet olarak, sunulmaktadır...
O, öğretim yılı sonlarına doğru; okulda   gösterilerin yapıldığı bir gece düzenlenmesi adettir. O gecede görevlendirilen öğrenciler, kendi yeteneklerini, becerilerini sergilerler. Böylece, ilk medeni cesaret deneyimlerini orada gerçekleştirmiş, olurlar.
Öğretmenimiz tarafından; O, gecede sahne almak üzere görevlendirildim. Uzun ve yorucu çalışmalardan sonra; uygulama gecesine gelindi. Öğretmenimiz; sıkı, sıkıya bize tenbihte bulunarak; geceye beyaz gömlek ile gelmemizi söyledi. Ancak, beyaz gömlek, bizde olan bir eşya değildi. Dışarıya çıkarak, üzüldüğümü gören bir arkadaşım; üzüntümün sebebini söyleyince; üzülmemem gerektiğini ve kendisinin yardımcı olacağını ifade etti. Çok sevinmiştim. O, günlerde; bir babaya ek masraf getirmemek, gibi bir anlayışla, büyümüştürk. Babamıza ve ailemize bu eksikliğin olduğunu söylemeye ceasaretimiz bile, yoktu.
Günler geçti, Gecenin yapılacağı gün arkadaşın evinin kapısına dayandım. Evde kimsecikler yoktu. Hala neden o evde , o, gün kimseciklerin olmadığını bilmiyorum. Müthiş bir hayal kırıklığı ve yoğun bir üzüntü içerisine girmiştim. Ağlamak mı, üzülmek mi; bilemediğim duygularla, mecburen eve döndüm. Utancımdan Anneme gerçeği anlatamadım. Ömür boyu; O, öğretmenin duyarsızlığını, anlamsız bir kural koyma hastalığını anlamadım, anlamak da istemedim. Sonuçta; ilk medeni cesaret deneyimim hüsranla sonuçlandı. O öğretmenin şahsında; tüm gereksiz kurallar koyan öğretmenleri, sevmedim, sevemedim...
 İnsan psikolojisinden hiç anlamayan bu adamların hala eğitim yuvalarında görev yapıyor olmalarını da, anlamıyorum. Bu tür adamların, öğretmenlik yapması yerine; farklı alanlarda memur olarak görev yaptırılmasından yanayım. Unutmayalım; insan yetiştiriyoruz.., insan...
Bir beyaz gömlek hikayesi, O günün şartlarındaki, ekonomik durumumuzu ve yoklukların insan hayatını nasıl etkilediğini, hep bana, hatırlatır.
Kaba bir örnekle; Tok, açın halinden anlamaz... Bugün, hayatın tüm imkanlarını, hovardaca harcayan  bütün insanlar; harcadıkları bu imkanlar için; insanların neler ödediklerini unutmasınlar. İSRAF YAPARKEN, BİR KEZ DAHA DÜŞÜNSÜNLER..
Hala, içerimde o beyaz gömleğin, bana neler ifade ettiğini düşünce planında beni nasıl yıprattığını,anlamam.   Beyaz gömleklerin insan hayatlarında, özlemi çekilen bir eşya olarak, algılanmaması gerektiğini düşünüyorum. O gömlek; benim hayatımdaki,  tüm engellerin simgesi haline gelmiştir... O nedenle; unutmak, mümkün değildir...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.