İLK GÖREVE BAŞLADIĞIM GÜN
Soğuk bir kış günü. Tarih; 23 Ocak- 1980 Sivas'tan Gemerek'e yolculuk başladı.
MEB, İl müdürlüğünden Gemerek Lisesine, atandığım tebliğ edildi.
Kafamda karma, karışık sorular ile, yol alırken; planlar kuruyorum. Ne ile karşılaşacağımı, bilmiyorum. Bir heyecan, bir ürperti içimi, kaplıyor. Otobüsün camından dışarı baktığım zaman; bembeyaz, bir örtü görüyorum. Bütün toprağı kaplamış. Sanki bütün kötülükleri, pislikleri, örtmek istiyor.
Hayatım ve hayallerim, göz önüme geliyor. Dışarıda karın uğultusu ve havaya toz bulutu şeklinde yükselişini; sanki bir gösteri gibi algılıyorum. Evet, benim gelişim için, tören yapıyorlar, sandım.
Ancak, Otobüsümüz Yeni Çubukta durup; Yardımcı personelin yüksek bir sesle;
-Gemerek yolcuları burada inecek, sesi ile irkiliyorum. Bir an için, inip, inmemek... kararsızım. Geriye dönüp baktığımda; başka çaremin olmadığına, karar veriyorum. Ancak, birden elime tutuşturulmuş, Gemerek Lisesi müdürlüğüne hitaben yazılmış, bir resmi evrak; Beni, bütün hayallerimden alıp, çıkarıyor. Gerçek ile; yüz, yüzeyim.
Anne kucağından inmek istemeyen, bir çocuğun; endişesi var içimde. Sıcacık, Anne kucağı...
Otobüsten indiğim zaman; karşımdaki manzarayı hiç unutmadım. Dışarının bembeyaz karla örtülmüş manzarası, Buz gibi bir hava, uğuldayan rüzgar; bana bir karşılama töreni hazırlamışlar.
İrkiliyorum, üşüyorum...
Hemen orada bulunan sıcak bir mekan arıyorum. Kendimi, bir kahvehaneye zor atıyorum. Önüme konulan bir bardak sıcak çay; ümitlerimi, gelecek güzel günlerin hayallarini; tekrar zihnimde, canlandırıyor. İçimi, yudumladığım çay ile, birlikte; sıcak bir duygu kaplıyor.
Kahvehanenin önü; dışarıdan gelen soğuk havayı engellemek için; başka bir kapı ve bölüm ile desteklenmiş. Ancak, kapının her açıldığın da; onu fark etmemeniz, mümkün değil. İbtidai bir yay ile, geri kapanması sağlanıyor. Sanki kapı açılıyor anonsu yerine geçecek, bir garip ses ile; dikkat kesiliyorsunuz. İster, istemez kafanızı çevirdiğiniz zaman; dışarıdan, içeriye hücum eden soğuk havayı ve onun buharlaştırdığı manzarayı görüyorsunuz.
Manzara müthiş, anlatmak ne mümkün? yaşamak gerek...
İkinci bardağın içimi nihayetinde; vücudumda oluşan sıcaklığın etkisi ile; çaycı kardeşime Gemerek'e nasıl gideceğimi soruyorum.
Aldığım cevabın arkasından, bir de; nasihat dinliyorum.
-Hele, otur. İçin ısınsın, araba gelince; ben haber veririm.
Yabancı olduğumu anlayan arkadaş, garip bir şekilde baktıktan sonra; Sorgular mahiyette, bir soru yöneltiyor.
-Ne işin var, Kaymakamlığa mı, gideceksin?
Ben cevap olarak, biraz ürkek ve çekingen bir durumda; - Hayır, Liseye gideceğim, oraya atamam yapıldı, Diyorum. Muhatabım, biraz daha şaşırdıktan sonra; -Sen Hoca mısın? diyor.
-Evet, diyorum. Ne Hocasısın?
-Lise...
Şöyle, uzunca düşündükten sonra; Hoca, işiniz, zor diyor.
Neden? diye, sormama fırsat kalmadan, boş bardağı alarak; yanımdan ayrılıyor.
Arkasından bakarken; beni, derin ve endişeli sorularla baş başa, bırakıp, gidiyor.
Ben düşünürken, Bir tok sesle; o düşünce halinden uyanıyorum.
-Hoca, araban, geldi. ALLAH sana kolaylık versin...
Yeni Çubuktan hareket eden arabamız; buz tutmuş yollarla, adeta savaşarak, yoluna devam etmeye çalışıyor.
O, kısacık yola; zihnimde, hafızamda, hayallerimde, neler sıkıştırdığımı bir bilseniz? şaşırırsınız.
Bu hayallerden, şoför arkadaşın sesi ile; uyanıyorum. Bana Hitaben
-Kaymakamlık, burası diye, sesleniyor.