BİLİNÇLİ BİLGİSİZLİK
Yüce Peygamber Cahil cesurdur, buyurmuştur. Bizim de nice Atasözlerimiz vardır ki; Ayet ve Hadis meallerine dayanır. Onların ifade ettiği anlamları güçlendirir. Halk daha iyi anlasın diye basit kelimelerle ancak, akılda ezber gibi kalacak terimlerle anlatılır. Bu manada. Cahil ile etme sohbet… Alim birisi ile tartış, cahil birisi ile tartışırsan gören seni de cahil sanır. Dolmayan havuz boşalmaz… Küpün içerisinde ne ile dolu ise; dışarıya o, sızar…
Yüzlerce söz...
Toplumda bir hastalık var. Sanki herkes her şeyi konuşacak. Herkes her konuda bilgi sahibi olacaktır. O nedenle de bir ara bir reklam çıkmıştı ‘’Ağzı olan konuşuyor… Evet, toplumumuz aynen öyle oldu ağzı olan konuşuyor. Ne konuştuğu önemli değil. Bazen insanlar kendi konuştuklarını bile anlamıyor. Belirli bir müddet sonra, bir yakını sen böyle demiştin deyince önce inkar ediyor. Sonra ispat edilirse hatırlamadım, diyor. Bu anlamda da çok Atasözümüz vardır. Boş konuşmaktansa susmak evladır… Biliyorsan konuş, bilmiyorsan sus; seni adam sansınlar… Koskoca İmam- ı Azam, bile bilmediği şeye bilmiyorum, diyordu. İşte asıl böyle davrananlar için çok güzel bir tanım vardır: Haddini bilmek. Yüce Kitabımızda da bu ifade çok geçer. Allah haddi aşanları bir anlamda cezalandırmıştır.
Ülkemizde bazı olaylar gerçekleşiyor. Sanki o olayın gerçekleşmesini birileri bekliyormuş gibi hemen harekete geçiyorlar. Konu hakkında bilgisi olsa da, olmasa da , aynı kafadaki adamlar, konuşuyor. O konuda bilgisi olsun olmasın önemli olan o konuda bilgili olup olmamak değil, kendi kafasında olan fikrini ortaya koymaktır. Bir şeyleri hedef noktasına koymaktır. Birilerini bir şeylerle suçlamaktır. Hepsi aynı anda, bir yerlerden emir almışlar gibi, aynı şarkıyı söylemeye başladılar. Sonuçta, Ülke zarar görecekmiş, bunun sıkıntısını fakir, fukara çekecekmiş, önemli değildir. Hatta girdikleri mücadeleyi kazanmak adına, ahlak dışı tüm yöntemleri kullanmak, onlar için normaldir. Habercilik adına, fikir söylemek adına, herkese hakaret edebilir, herkesi bir şeylerle aslı, asdarı olmasa da suçlayabilirsiniz. Bu yaptıkları, insanlıkla bağdaşmamaktadır. Hele, bu işleri yaptığını iddia eden insanlar, bir de inançlı olduklarını ifade ediyorlarsa; asıl acı tablo bu demektir. Evet, neden derseniz herhalde bu kargaşa ortamında unuttular biz hatırlatalım; Hesap günü gayet çetindir.
Bu tür adamlar bir de; kendilerini her alanda bilgili sanırlar. Karşısındakileri de cahil sanırlar. Karşısındakilere tepeden bakarlar. Ekonomi mi konuşuluyor bakıyorsunuz adam, orada konuşuyor. Eğitim mi konuşuluyor adam, yine orada konuşuyor. İcraatlar mı, konuşuluyor adam, yine orada elinde mikrofon konuşuyor. Hoppala ... Başkan, bir şey açıkladı, HEMEN ARKASINDAN; Olumsuzluk ifade eden cümleler ile, konuşuyor… Olmadı saldırıyor... Olmadı küçümseyici ifadeler kullanıyor... İstiyorlar ki; Ülkede hiç bir şey yapılmasın...
Kendi fikrinin ısrarla doğru olduğunu söylüyor. Neden? çünkü, karşısındakiler, cahildir, bir şeyden anlamaz. Her şeyi ancak, kendileri bilirler. Senelerce eğittikleri insanları da bu mantıkla yetiştirdiler. Her şeyi o biliyor, Kendisinden başka bilen yoktur. Ondan başka uyanık yoktur. Süper üstü süper zekalıdır. Kıymetini kimse bilmemiştir. Ülkeyi yöneten tüm insanlar onun aklına muhtaçtır. Analar onun gibisini doğurmamıştır. Arabaların tekerlerinin patlamasına bile isterse çözüm bulabilir. V.s.
Üstelik böyle bazı insanlar, bir birlerine güzelleme yapmaktan da; geri durmazlar...
Yahu Allah aşkına, Bu Ülke bu kadar mı akıldan, izandan, fikirden uzaktır. El insaf, onu oralara çıkaran insanların amacı nedir. Bu Ülkede hiç mi iyi şeyler olmuyor. Zifiri karanlıklara etrafımız çevrildi de, haberimiz mi yoktur. Rahmetlik, Necip Fazılın tabiri ile; Güneşe göç var da habersiz miyiz?... Bu karalama kampanyasının amacı nedir? Çeşitli konularda; Hata ve yanlış yapanlar varsa mutlaka cezasını çekmelidir. Hırsızlık ve yolsuzluk yapanlar en ağır şartlarda cezalandırılmalıdır. Bütün bunlara evet. Ancak, pireye kızıp yorganı yakmak hangi akla, hangi izana sığar... Yahut, söyleyemediğiniz bazı fikirler var ise; onu açıkça ifade ediniz...
Birilerinin, Siyasi iradeye kızarak, Baş örtüsü düşmanı olan insanlarla, birlikte olmaları; bizleri yaralamıştır... Yani, O insanlarla beraber olmanız; adamların yapmış oldukları icraatları onaylamak anlamına gelmez mi?
Kimisi, kendi beklentileri gerçekleşmediği için; farklı beklentilerin gerçekleşmediğini iddia ederek; yapılan tüm icraatları yerden yere vurur. Gerçekleşmediğini iddia edilen beklentiler ise; hem genel anlamda, hem özel anlamda, adı dava diye adlandırılan, yol güzergahı kaynaklıdır... Yolda iş kazaları değil; kasıtlı kazalar olduğundan söz ederler...
İşin özeti;
Ey Yüce Millet! asırlarca Dünyayı yönetmiş bir neslin torunlarıyız. Osmanlılar, zamanında tüm Dünyaya; bizzat Dünyayı yöneterek bunu göstermişlerdir. Tüm dostlar ve düşmanlar bunu bilmektedir. O kadar kendimizi küçük görmeyelim. Sözde, Batıya karşı olduğunu iddia eden ancak, Batılılar karşısında ezilmekten kurtulamayan kafası ve düşüncesi ipotekli bu tür insanlardan başka bir şey beklememek gerekir. Bugün, Bu Ülkenin bir adım ileri gitmesini istemeyen tüm insanların aynı cephede birleşmeleri, bizleri şaşırtmamalıdır. Hatta son olaylarda batılılarla birlikte, bazı arap zenginlerinin de ittifak içerisinde olmaları dikkat çekicidir. En azından fikir olarak bile, aynı şeyi düşünmeleri dikkat çekicidir. Ülkemiz hedef olarak gösterilmektedir, Kim Düşman? Kim dost? İçimizdeki akıllı geçinen cahiller; hala bunu anlayamamışlardır...
Bu anlamda Akdenizdeki gelişmeler çok önemlidir... İçimizdeki bazı insanlar bile; Libya, olayına karşı çıkmaktadırlar. Suriye olayında olduğu gibi.. Sorarım O insanlara? Ülkeyi savunmak nerede başlar? Önce kendi beyninde...
ŞUNU HEP BERABER HAYKIRALIM... BU ÜLKE BİZİM... BİZİM KALACAK...