pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Orhan ARSLAN
Köşe Yazarı
Orhan ARSLAN
 

ANILAR BURUCİYE MEDRESESİNE UZANAN KIRK YILLIK YOL

ANILAR    BURUCİYE    MEDRESESİNE    UZANAN  KIRK   YILLIK   YOL    Yetmişli yılların sonları, Biz MTTB  de yöneticilik, yapıyoruz. Bir avuç üniversiteli  genç...    O, yıllarda; öyle derneklerin allı, pullu binaları yoktu. Herkes, dağarcığından ne ortaya koyarsa; dernek binasının kirası, öyle denkleştirilirdi. Kimi zaman, O, binanın masraflarının karşılanması için; ufak, tefek ticari girişimler de yapılırdı.    O, bina dediğimiz zaman; oraya en fazla çalışmak adına, bakımı adına,  hizmet eden; Rahmetli EHLİ namıyla bilinen; Ahmet Turan kardeşimizi anmadan, geçemezdik. Nur içinde yatsın...    O, Hal binasının en köşesindeki; mütevazi dernek binasında, ne anılarımız vardı. Kimler geldi, kimler geçti...    Parasızlık zor bir iştir. Üstelik sizi, çaresiz bırakıyorsa;  zorluk derecesi, daha da artar, Yıpratır, yorar, çaresiz bırakır. O yıllarda; Ülkemizi yöneten, bir koalisyon Hukümeti, vardı.     Malum Siyasi hayatımıza, damga vuracak Bir siyasi lider ortaya çıkmıştı. Halkımız, onun söylemleri ile irkiliyor, yeni, yeni, şeyler duyuyordu.  Bu siyasi lider; Farklı bir anlayış, farklı bir bakış, farklı yorumlar,  farklı bir siyaset yolu ortaya koymuştu.  Bu lider; Şu sıralar ölüm yıl dönümü olan; ERBAKAN hocadan başkası değildi. Allah mekanını cennet etsin, nur içinde yatsın. Ölümünde; Ülkenin tüm siyasilerini, cenazesinde bir araya getirmişti. Orada bile; bir farklılık yaşatmıştı. Başlattığı yolculuğun, devam ettiğine yürekten inananlardanım.    Bizler, bizim gibi düşünen insanların Devlet yönetiminde, görev alıyor olmasının heyecanı ile; maddi sıkıntılar içerisinde bulunan, derneğimizi rahatlatmak istiyorduk. İnsanlara hizmet edebileceğimiz; daha geniş, daha konforlu bir mekanı hayal ediyorduk. Bu amaçla, bazı arkadaşlarımız, fedakarlık yaparak okulları uzatmayı bile, göze alıyordu. Hizmet aşkı bu kadar yoğundu. O, yılların getirdiği tüm sıkıntılar; insanımızı arayışlar içine sokmuştu. O nedenle, sıkıntıları gidermek, tek amaçtı.    Dernekten arkadaşım olan; Abdülkadir beyle birlikte, Ankara' ya gitmeye karar  verdik. Amacımız, yaptığımız istişareler neticesinde; Şehrimizin ortasında bulunan; ŞİFAHİYE veya Buruciye Medreselerinden istifade etmekti. O yıllarda oraları, terk edilmiş,  viraneler gibi; kaderine bırakılmış, yalnızlığını yaşıyordu. Diğer bazı şehirlerimizde; bu tür yerlerin kültürel amaçlı derneklere verildiğine, hatta bazılarının yurt olarak kullanıldığına şahit olmuştuk.     Bu amaçla yola koyulduk.., heyecanlıydık...    Ankara' da o yıllarda bizlerden büyük olan ili tane abimiz; çalışma bakanlığında, çalışıyorlardı. Rahmetlik YAHYA abi, mekanı cennet olsun.  Diğeri MÜKREMİN abi. Bizleri , bir fırsatını bularak; zamanın çalışma bakanı ile, bir araya getirdiler. Biz, amacımızı ve hedefimizi,isteğimizi sayın Bakana anlattık. O beyefendi sağ olsun, bizi dinledi ve ilgili bakanın bizzat kendisinden   randevu alarak; oraya yönlendirdi. Neticeden de; kendisini bilgilendirmemizi istedi.    Biz, çocuklar gibi sevinerek; Bakanın yanından ayrıldık.  İnşaat halinde olan KOCATEPE Camii' nin alt katında cuma namazımızı kıldık. Cumadan  sonra ilgili bakanlığa gittik. Bakanlık koridorlarında dolaşırken; herkesin dikkatini çekmemiz gayet doğaldı. Hem öğrenciydik, hem resmi kıyafetli değildik. İlgili bakanın özel kalemine gittiğimiz zaman; bizi çok acımasız bir gerçek bekliyordu. Bakan bey, Ankara' dan ayrılmıştı. Bizimle ilgili, herhangi bir yönlendirmede de bulunmamıştı, not ta bırakmamıştı. Bize verilen cevap; Bakan bey Adana' ya gittiler, oldu.    Biz, ne yapacağımız şaşırmış halde, koridorlarda gezinirken; bizi orada fark eden;  eski MTTB  Genel Başkanlarından Rahmetlik Burhanettin bey, bağrına bastı. Bizi dinledi, bizimle hüzünlendi.    Biz, o ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra; Doğruca, çalışma bakanlığına gittik. Durumu anlattık. O zaman Sayın Bakan, bizi Vakıflar Genel Müdürü  arkadaşla görüşerek, o tarafa yönlendirdi. Tekrar yeni bir heyecanla koştuk. Ancak, sonuç yine hüsrandı. Bizi, sayın genel müdür yerine, bir daire başkanı karşıladı. Bize işin olmazlarını anlatarak, şehrimize tabiri caizse; geri postaladı.    Evet, bürokratik engellerle ilk tanışmamız, böyle olmuştu. Üstelik, şimdilerde birilerinin yaptığı gibi kişisel kazanımlar peşinde koşarken değil; toplumun yararına olan bir konuda; engellenmiş olmamız, bizi çok üzdü. Hayallerimizin yıkıldığını hissettik. İlerleyen yıllarda, buna benzer çok olayla karşılaştık. Hiç biri, bu olaydaki kadar canımızı acıtmamıştı. Nasıl olurdu? bizim gibi düşünen insanlar; toplum yararına olan bir konuda, bize yardımcı olmazlardı? Azıcık olsun, üzerinde düşünmeden; olumsuz tavır sergileyebilirlerdi? Hazmedemedik.., hala da hazmedemiyoruz... Hayallerimiz, yıkılmıştı...    Bu tür, densizliği yapan,   başaramayacağı  makamları işgal eden; kaldıramayacağı yükler altında ezilen herkesten bir ömür boyu nefret ettim.., nefret etmeye devam edeceğim.  Haa, açıkça benim amacım sadece bu makamı işgal etmekti, ben de buna eriştim, desin. O zaman o tür insanları anlarım. Ancak, bu sefer de; onları o görevlere getirenlerden nefret ederim...    EVET, Bugün BURUCİYE medresesinin emin ellerde, hizmet verir durumda olmasından; çok etkilendim. Kırk yıl sonra da, olsa; Bizim düşündüğümüz anlamda; hizmet eden bir konuma gelmesinden gurur duydum.    Kırk yıl önce de, olsa; atılan bir tohumun, bugün meyve vermesinden dolayı; geç de olsa; buruk bir sevinç yaşadım. Demek ki; idealist düşünceler kısa vade de, hayata geçmese de, diriliklerini ve canlılıklarını her zaman koruyorlar.  Ne mutlu kutlu yolun yolcularına.., ne mutlu bu yollarda; yol göstericilik yapan, insanlarına... Yol uzun, meşakkat çok. Ancak, yılmak yok, ümitsizlik yok...  
Ekleme Tarihi: 29 Şubat 2016 - Pazartesi

ANILAR BURUCİYE MEDRESESİNE UZANAN KIRK YILLIK YOL

ANILAR
    BURUCİYE    MEDRESESİNE    UZANAN  KIRK   YILLIK   YOL
    Yetmişli yılların sonları, Biz MTTB  de yöneticilik, yapıyoruz. Bir avuç üniversiteli  genç...
    O, yıllarda; öyle derneklerin allı, pullu binaları yoktu. Herkes, dağarcığından ne ortaya koyarsa; dernek binasının kirası, öyle denkleştirilirdi. Kimi zaman, O, binanın masraflarının karşılanması için; ufak, tefek ticari girişimler de yapılırdı.
    O, bina dediğimiz zaman; oraya en fazla çalışmak adına, bakımı adına,  hizmet eden; Rahmetli EHLİ namıyla bilinen; Ahmet Turan kardeşimizi anmadan, geçemezdik. Nur içinde yatsın...
    O, Hal binasının en köşesindeki; mütevazi dernek binasında, ne anılarımız vardı. Kimler geldi, kimler geçti...
    Parasızlık zor bir iştir. Üstelik sizi, çaresiz bırakıyorsa;  zorluk derecesi, daha da artar, Yıpratır, yorar, çaresiz bırakır. O yıllarda; Ülkemizi yöneten, bir koalisyon Hukümeti, vardı.     Malum Siyasi hayatımıza, damga vuracak Bir siyasi lider ortaya çıkmıştı. Halkımız, onun söylemleri ile irkiliyor, yeni, yeni, şeyler duyuyordu.  Bu siyasi lider; Farklı bir anlayış, farklı bir bakış, farklı yorumlar,  farklı bir siyaset yolu ortaya koymuştu.  Bu lider; Şu sıralar ölüm yıl dönümü olan; ERBAKAN hocadan başkası değildi. Allah mekanını cennet etsin, nur içinde yatsın. Ölümünde; Ülkenin tüm siyasilerini, cenazesinde bir araya getirmişti. Orada bile; bir farklılık yaşatmıştı. Başlattığı yolculuğun, devam ettiğine yürekten inananlardanım.
    Bizler, bizim gibi düşünen insanların Devlet yönetiminde, görev alıyor olmasının heyecanı ile; maddi sıkıntılar içerisinde bulunan, derneğimizi rahatlatmak istiyorduk. İnsanlara hizmet edebileceğimiz; daha geniş, daha konforlu bir mekanı hayal ediyorduk. Bu amaçla, bazı arkadaşlarımız, fedakarlık yaparak okulları uzatmayı bile, göze alıyordu. Hizmet aşkı bu kadar yoğundu. O, yılların getirdiği tüm sıkıntılar; insanımızı arayışlar içine sokmuştu. O nedenle, sıkıntıları gidermek, tek amaçtı.
    Dernekten arkadaşım olan; Abdülkadir beyle birlikte, Ankara' ya gitmeye karar  verdik. Amacımız, yaptığımız istişareler neticesinde; Şehrimizin ortasında bulunan; ŞİFAHİYE veya Buruciye Medreselerinden istifade etmekti. O yıllarda oraları, terk edilmiş,  viraneler gibi; kaderine bırakılmış, yalnızlığını yaşıyordu. Diğer bazı şehirlerimizde; bu tür yerlerin kültürel amaçlı derneklere verildiğine, hatta bazılarının yurt olarak kullanıldığına şahit olmuştuk. 
    Bu amaçla yola koyulduk.., heyecanlıydık...
    Ankara' da o yıllarda bizlerden büyük olan ili tane abimiz; çalışma bakanlığında, çalışıyorlardı. Rahmetlik YAHYA abi, mekanı cennet olsun.  Diğeri MÜKREMİN abi. Bizleri , bir fırsatını bularak; zamanın çalışma bakanı ile, bir araya getirdiler. Biz, amacımızı ve hedefimizi,isteğimizi sayın Bakana anlattık. O beyefendi sağ olsun, bizi dinledi ve ilgili bakanın bizzat kendisinden   randevu alarak; oraya yönlendirdi. Neticeden de; kendisini bilgilendirmemizi istedi.
    Biz, çocuklar gibi sevinerek; Bakanın yanından ayrıldık.  İnşaat halinde olan KOCATEPE Camii' nin alt katında cuma namazımızı kıldık. Cumadan  sonra ilgili bakanlığa gittik. Bakanlık koridorlarında dolaşırken; herkesin dikkatini çekmemiz gayet doğaldı. Hem öğrenciydik, hem resmi kıyafetli değildik. İlgili bakanın özel kalemine gittiğimiz zaman; bizi çok acımasız bir gerçek bekliyordu. Bakan bey, Ankara' dan ayrılmıştı. Bizimle ilgili, herhangi bir yönlendirmede de bulunmamıştı, not ta bırakmamıştı. Bize verilen cevap; Bakan bey Adana' ya gittiler, oldu.
    Biz, ne yapacağımız şaşırmış halde, koridorlarda gezinirken; bizi orada fark eden;  eski MTTB  Genel Başkanlarından Rahmetlik Burhanettin bey, bağrına bastı. Bizi dinledi, bizimle hüzünlendi.
    Biz, o ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra; Doğruca, çalışma bakanlığına gittik. Durumu anlattık. O zaman Sayın Bakan, bizi Vakıflar Genel Müdürü  arkadaşla görüşerek, o tarafa yönlendirdi. Tekrar yeni bir heyecanla koştuk. Ancak, sonuç yine hüsrandı. Bizi, sayın genel müdür yerine, bir daire başkanı karşıladı. Bize işin olmazlarını anlatarak, şehrimize tabiri caizse; geri postaladı.
    Evet, bürokratik engellerle ilk tanışmamız, böyle olmuştu. Üstelik, şimdilerde birilerinin yaptığı gibi kişisel kazanımlar peşinde koşarken değil; toplumun yararına olan bir konuda; engellenmiş olmamız, bizi çok üzdü. Hayallerimizin yıkıldığını hissettik. İlerleyen yıllarda, buna benzer çok olayla karşılaştık. Hiç biri, bu olaydaki kadar canımızı acıtmamıştı. Nasıl olurdu? bizim gibi düşünen insanlar; toplum yararına olan bir konuda, bize yardımcı olmazlardı? Azıcık olsun, üzerinde düşünmeden; olumsuz tavır sergileyebilirlerdi? Hazmedemedik.., hala da hazmedemiyoruz... Hayallerimiz, yıkılmıştı...
    Bu tür, densizliği yapan,   başaramayacağı  makamları işgal eden; kaldıramayacağı yükler altında ezilen herkesten bir ömür boyu nefret ettim.., nefret etmeye devam edeceğim.  Haa, açıkça benim amacım sadece bu makamı işgal etmekti, ben de buna eriştim, desin. O zaman o tür insanları anlarım. Ancak, bu sefer de; onları o görevlere getirenlerden nefret ederim...
    EVET, Bugün BURUCİYE medresesinin emin ellerde, hizmet verir durumda olmasından; çok etkilendim. Kırk yıl sonra da, olsa; Bizim düşündüğümüz anlamda; hizmet eden bir konuma gelmesinden gurur duydum.
    Kırk yıl önce de, olsa; atılan bir tohumun, bugün meyve vermesinden dolayı; geç de olsa; buruk bir sevinç yaşadım. Demek ki; idealist düşünceler kısa vade de, hayata geçmese de, diriliklerini ve canlılıklarını her zaman koruyorlar.  Ne mutlu kutlu yolun yolcularına.., ne mutlu bu yollarda; yol göstericilik yapan, insanlarına... Yol uzun, meşakkat çok. Ancak, yılmak yok, ümitsizlik yok...  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.