Beş ay boyunca siyasi mesajların artık biri gelir biri gider. Benim endişem her alanda olduğu gibi; yalancılığın, sahtekarlığın, insan aldatmanın, boş vaatlerin v.s. en az olduğu bir seçim süreci olsun istiyorum. Amma, Vekil adaylarının ortaya çıktığı şu günlerde bazı olumsuzlukları görmüyor da değilim.
Bildik manzaralar çıkıyor, karşıma. Ne ilkesini benimsediği, ne fikirlerinin uyuştuğu, ne de; o partinin icraatları ile örtüşen tavırlar içerisinde olmayan, Vekil adayları çıkıyor karşımıza, biz aldatılmış oluyoruz. Ben yöntemini, ilkelerini, siyaset anlayışını beğendiğim için; bir partiyi tercih ediyorum. Seçtiğim Vekil beyefendi, seçimleri kazandıktan sonra; seçim öncesi vermiş olduğu bir takım sözleri unutmaktadır. Her seçim ortamına girdiğimiz zaman var olan, bir takım tartışmalar da kendini göstermektedir. Şehrimizde yaşayan olsun, içimizden biri olsun… Bu istekler hep havada kalır. Bu genel seçim ortamına; Çözüm süreci, partilerin ittifak arayışları, farklı zeminlerden, vekil adayları arama çabası, seçim barajının aşıp, aşamayacakları konusu, damgasını vurmuş gözükmektedir.
Neyse gelelim asıl konumuza; Vekil adaylarına bakıyorum hemen beni düşündüren manzaralar ortaya çıkıyor. Falan adam, vekil adayı olacakmış deyince; parti tabanı hemen o, ne zaman bizim partili, olmuş diyorlar! yahut açıklanan adaylara tepki koyuyorlar. İşi daha da ileri götürerek protesto eylemleri yapıyorlar, Bana göre; seçim atmosferi zenginlikleri, olarak değerlendirmek gerekir. Demek ki; adamların bir bildiği var. Kimi zamanda bu protestoları yapanlar haklı çıkıyorlar. Ondan sonra bakıyorsunuz seçim sonrasında, bazı vekiller, parti bile değiştirebiliyorlar. O zaman parti tabanının haklı olduğunu görüyorsunuz. Neymiş efendim, o siyasi parti ile siyasi farklılık yaşıyormuş. O zaman sadece siyasi parti değiştirmeyi bırak, vekillikten de istifa et. Neden çünkü, sen o partinin oyları ile seçim kazandın. O, partinin seçmeni seni diğer partilere geçesin diye seçmedi ki, sen o hakkı nereden alıyorsun. Bunları şimdiden yazalım ki sonradan bazıları ibret alsın. Amma, bütün bunlara rağmen neden Meclis, bu konuda önlem alıcı bir yasa çıkarmadı anlamış değilim. Galiba, Meclis’ deki siyasi partiler de bu durumdan hoşnutlar.
Yine vekil adaylarına bakıyorsunuz; aday olduğu partinin hedefleri ile uyuşmayan fikirler içerisinde. Onların tam zıddı işler yapıyor. Kimi partiler, partilerinden ihraç ettikleri insanları, tekrar kurtarıcı olarak aday göstermek istiyorlar, neden? Çünkü, önemli olan seçim kazanmaktır. Daha başka örnekler; Adam sosyal demokrat, merkez sağdan bir partiden aday oluyor, Sanki o partide onun gibi yetenekli başka adam yoktur. Adam darbe girişimlerini destekliyor. Yahut o tür eylemlere katılıyor amma, eylemlerde eleştirdiği siyasi partiden aday olmak istiyor. Adam savunduğu fikirlerle, herhangi bir sosyal demokrat parti ile uyuşmuyor amma, gidiyor oradan aday olmak istiyor. Bu çelişkiler hoş değil. Bazıları ise; Adama önceden bir görev verilmiş, o da o görevini üstün bir şekilde yerine getirmiş, gibi davranıyor. Demezler mi; adama yahu biz sana bir sorumluluk verdik, o sorumluluğu yeteri kadar yerine getiremedin, şimdi de gelmiş başka bir görev istiyorsun! Sorumluluğun sırasında bütün insanları kırdın döktün, şimdi gelmiş bir üst makam istiyorsun! Buna kendini layık, görüyor musun? Amma, siyaset bu işte, insanlar hep istiyor, istiyor… bıkmadan, usanmadan, istiyor… Kimileri için; her seçimde ben adayım diyerek, ortaya çıkmak, sanki hastalık olmuş. Ondan başka adam yoktur. Ondan başka bu işi becerecek kimse yoktur, gibi tavırlar. Sanki bu görevi yapacak başka insanlar yoktur. Unuttuğu bir şey var. Her seçim başkaları aday oluyor, seçiliyor ve görevini de yapıyor. Demek ki; kendisinden başka insan da varmış… adam da… üstelik işlerini de iyi yapmışlar…
Bence insanlar bu kadar ilkesiz olmamalıdır. Ben, vekil olacağım, hayatta yapmadığım bir vekillik, kaldı. Mantığındaki insanlar da, başka bir alem. Onu da elde edeyim mantığı yanlış bir mantıktır. Seçmen, böyle şeylere inanmıyor. Genel merkezlerin de aynı titizliği göstermesini istiyor. Hoş daha önceki seçimlerde de; seçilenlerin nasıl belirlendiği aklıma geldikçe bu konuda fazla iyimser değilim. Demokrasiden bahseden siyasi partilerimiz, önce; Demokrasiyi kendilerine uygulasınlar. Dayatma adaylarla Demokrasimiz bu kadar olur. Halkın tercihi değil kendilerinin tercihi kabul edilirse; şaşırmamak lazımdır. Bu konuyu önceki makalemde geniş bir şekilde, farklı bakış açılarını da göz önünde bulundurarak, gerekli değerlendirmeleri yaptım. Bu manada genel merkezler, içerisinde çeşitli kargaşalıklar olmaktadır. Kimileri il Başkanlarını, yahut teşkilatlarını görevden almaktadır. Kimilerinin koyduğu adaylar protesto ediliyor. Kimi siyasi partilerin, teşkilatları kendileri istifa ediyor. Kısacası, daha Halkın düşüncesini yeteri kadar analiz edemiyoruz ki; bu sıkıntılar olmaktadır. Yoksa ben kimi aday koyarsam o seçilir, mantığı ile yaklaşılırsa; bu kadar insana ümit vermenin de bir vebali olduğunu hatırlatmak isterim. Biz kimsenin niyet okuyucusu değiliz amma, gönüllerden geçeni bile, bilen bir makam olduğunu unutmasınlar… Bu adaylar içerisinde, önemli bir yer tutan, bürokratlar da işin ayrı bir yönüdür. Sadece şunu hatırlatmak isterim. Siz iktidar partisinin bürokratı olarak görevli iseniz; ortada bir başarı var ise; başarı size ait değildir. O başarı iktidardaki partiye aittir. Yok, iktidar partisinden aday olmayan, muhalefet patilerinden aday olan bürokrat arkadaşlara ise; girdikleri siyasi mücadele de başarılar, dilerim. Onların durumunu seçmenleri takdir edecektir. Gelecek günlerde aday, adaylarının sayı olarak çoğalmasını, çeşitlenmesini bekliyoruz. Bakalım, daha neler ve nelere şahit olacağız…