Gelecek yılın, bütçe görüşmelerinin yapıldığı şu günlerde; kamuoyunun merakla beklediği sorulardan bir tanesi, gelecek yıl memur ve emeklilere yapılacak zam oranı miktarıdır. Bilindiği üzere; geçen yıl uygulamasında; zam para miktarı, belirlenerek yapılmıştı. Görünün o ki; belirlenen para miktarı; enflasyon oranını altında kalmış gibi, gözükmektedir. Gelecek yıl yapılan anlaşmaya göre; yüzde üçlük bir zam, düşünülmektedir. Bu zam oranı ne memurları, ne de emeklileri memnun edecek gibi gözükmemektedir. Hayatın gerçekleri açısından bakıldığı zaman da; bence de yeterli değildir.
Neden böyle bir sonuca vardığımı şöyle açıklayabilirim; Her ay düzenli olarak, çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından, bir ailenin açlık sınırı ve geçinme standardı ile ilgili, araştırmalar yapılmaktadır. Bu sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Bugüne kadar, duyurulan bu sonuçların yanlış, eksik olduğuna dair karşı açıklamalar yapılmamıştır. Bu da göstermektedir ki; o araştırmaların sonuçları doğrudur. İşte o zaman asıl soru şu olmalıdır? Devleti yönetenler, seneden, seneye memur ve çalışanlara yapacakları zamları yüzdelik dilimlerle değil, hayatın tam içerisindeki sonuçlara göre, belirler iseler; daha tatmin edici bir durum ortaya çıkacaktır. O durum, şikayetleri daha aza indirecektir, fikrini taşıyorum.
Daha önemlisi, çalışanlar üzerinde şöyle bir algının oluştuğunu izlemekteyiz. O algı oluşumu, çalışanların maneviyatını bozmaktadır. Direncini zayıflatmaktadır. Hayatın her alanında; hayatın taaa gerçeği ile karşılaşan insanlar, bazı şeyleri sorgulamaktan kendilerini uzak tutamıyorlar. Devletin yeteri kadar vergi toplayamaması, işveren konumundaki bazı insanların çalışana, yeteri kadar insani değer vermemesi, havadan para kazanma yollarının teşvik edilmesi, çalışanın alnının teri soğumadan hak ettiği alacağını, alamayışı, alacağı paranın çok az alması gibi durumlar; çalışanın azmini kırmaktadır. Maneviyatını bozmaktadır.
Herkesin gözünün önünde yapılan haksız uygulamalar, eşit iş alanındaki insanlara, farklı ücret ödenme durumları, DEVLET dairelerinde çalıştırılmadan sayısız insana maaş ödenmesi gerçekleri, bazı spor kulüplerinin hovardaca, sorumsuzca yaptığı harcamalar, kayıt dışı ekonomi mensuplarının ortada alenen, ticari faaliyetleri, çalışan konumdaki insanların sigortasız çalıştırılması, tazminat konularının açıklığa kavuşmaması gibi, sorunlar yumağı; çalışanı rahatsız etmektedir. Üstelik, maaşlara yapılacak zam oranına gelince; her şeyin ince elenip, sık dokunarak; para yönünden çalışanların rahatlığa kavuşma olayının gerçekleşmemesi; insanlar arasında ümitsizliğe, güvensizliğe neden olmaktadır. Bunları ve sayamadığımız daha nice kaçak ve giderleri alt, alta topladığınız zaman; ne kadar fazla bir yekun tuttuğunu göreceksiniz. Doğal olarak bu kadar negatif yekunun fazla olması; çalışanlara yapılacak zammı da etkilemektedir.
Emeklilerin durumuna gelince; aynı negatiflikler emekliler içinde geçerli olduğu gibi, fazlalıkları vardır. Yapılan intibak yasasının belirli bir zamanı kapsaması, beraberinde bazı olumsuzlukları da ortaya çıkarmıştır. O nedenle çalışan insanlar; kolay, kolay emekli olmayı düşünmemektedirler. Neden? emekli olduğu zaman, nerede ise çoğu kesim, çalıştığı zamanın yarısını emekli ücreti olarak almaktadır. Bu da emekliliği olumsuz olarak etkilemektedir. Çalışanlardan farklı olarak; ilave ücretler alamadıkları gibi; hala bankalarla olan promasyon meselesi de halledilmemiştir. Bu da demektir ki; emeklilere yapılması düşünülen zamların yüzdelik dilimlerle ifade edilmesi; daha da gülünç bir durumdur. Ülke gerçeğini göz önünde bulundurursak; toplumumuzda kimi emeklilerin kendi gelirlerinden başka, ailesinde gelir getiren birileri yoksa; o zaman yapılacak o zamlar sadaka gibi algılanır. Ülkenin önünde işsizlik oranının yüksek olması gibi, bir durum tüm gerçekliği ile, gözümüzün önünde durmaktadır.
Bütçe görüşmelerinin yapıldığı şu günlerde; umarım Ülke gerçekleri göz önünde bulundurularak; değerlendirme yapılır ve sadaka yerine geçecek zamlar, bir kenara bırakılarak; insanların kimseye muhtaç olmadan hayatını devam ettirecekleri bir ücret takdir edilir. Sosyal Devlet olmanın, temel ilkelerinden bir tanesi yerine getirilmiş olur. Emekli avuç açan bir insan olmayı değil, hak ettiği değerin kendisine verilmesini beklemektedir. Zannımca, en doğal hakkıdır. Sosyal Devlet olarak; geliri olmayan insanlara her alanda yaptığımız katkı ve çalışmalar güzeldir. Aynı güzelliği, senelerce bu Devlete hizmet etmiş olan insanların beklemesinden daha doğal ne olabilir.