Ekleme
Tarihi: 13 Aralık 2023 - Çarşamba
1967 savaşı sonrası dönemin İsrail stratejisini belirleyen eski Savunma Bakanı Moşe Dayan’ın bakış açısı şöyle anlatılır: İsrail yönetimi hissedilmeli ama görülmemeli.
Aslında bu Siyonist küresel şirketlerinde en temel özelliğidir ve bütün dünyada bunu uygulamıştır; Yönet ama görülme.
O kararlarını kendisinin aldığını zannetsin.
Araştırmacı yazar Suat Parlar’ın makalesinde o dönemde uygulanan strateji şu satırlarla anlatılıyor: “Araplar hiçbir İsrail yetkilisi ile yüz yüze gelmeden kendilerini yönetmeli, doğum kayıtları, evlenme, okul gibi günlük yaşama dair işlerini yapabilmeliler; ancak güvenlik, doğal kaynaklar, ekonomi İsrail’in kontrolü altında olmalıdır.
Moşe Dayan’ın dolaylı kontrol stratejisi temelinde, işgal edilen Filistin toprakları İsrail ile alt yapı, iş gücü ve pazarlamadan oluşan üçlü bir kurumsal mekanizma ile bütünleştirildi.,
Bu üçlü kurumsal mekanizma, İsrail’in şiddet kapasitesi ve istihbarat ağı ile bütünleşerek siyasî egemenliğini inşa ettiği temeli sağladı.
Su, elektrik şebekesi ve tüm toprak imar sistemi, İsrail’le bağlantılı hale getirildi. Filistinli Araplar su alabilmek için İsrail su idaresine (Mikerot) bağımlı kılındılar. Elektrikte de aynı durum geçerli hale geldi.
Sonuç itibariyle Arap belediye örgütleri açısından İsrail’e yoğun bir bağımlılık biçimi oluşturuldu.
Filistin’de yerel endüstriyel ve tarımsal gelişme dinamikleri İsrail tarafından parçalanırken, iç pazarın oluşumu engellenirken, çaresiz Arap işgücü adeta köleleştirildi.
İsrail›de Filistinli emekçiler düşük vasıflı işlerde yoğunlaşırken, Yahudi işçilere de sermaye yoğun endüstrilerde yeni imkanlar sağladı.
Ayrıca yeni-sömürgeci içerik taşıyan İsrail stratejisi çerçevesinde Batı Şeria ve Gazze Şeridi, İsrail malları için en önemli Pazar hakine geldi.
1986 yılı rakamları ile işgal altında bulunan Filistin topraklarına giren malların yüzde 90’ı (780 milyon dolar) İsrail’den geldi.
Bu miktar İsrail’in tüm ihracatının yüzde 11’ine denktir.
İsrail hiçbir rekabetin olmadığı, tarifelerin bulunmadığı bu pazarları denetimi altına almıştır.
Altyapı, işgücü, pazarlar üzerindeki İsrail hakimiyeti, işgal altındaki topraklara yönelik politik kontrolün en temel unsurlarıdır.
Ancak nihaî olarak, İsrail’in bu topraklardaki denetiminin çerçevesini politik- askerî strateji çizer.
Politik-askerî aygıtın ardındaki bütünleştirici güç toprağın barbarca ele geçirilmesi ile Yahudi göçmen kolonyalizmidir.”
**
Dünya tarihinde hırsızın, katilin, yolsuzun, ahlaksızın, namussuzun, aptalların en cesur olduğu, namuslunun, dürüstün, ahlaklının en sessiz kaldığı dönemi yaşıyoruz. Hırsızlığa, cinayete, namussuzluğa itibar sağlayan, ahlaklı ve dürüstü itibarsızlaştıran bir düzen bu.
Tasmasının zincirini elinde tuttuğu kuduz köpeğin sahibi büyük haydut,
anne babasına kızdığı çocuğu parçalattırırken herkes seyrediyor.
Kimileri ağlıyor, kimileri hak ettiler diyor, kimileri de dur yapma diyor.
Ancak kimse durdurmak için fiili bir hamle yap-a-mıyor.
Haklı olanlara haklı olmanın verdiği güç ve cesaret neden yetmiyor?
**
İklim değişikliğine karşı “aman çevreyi kirletmeyelim, yeşili koruyalım” diyen, kadın haklarını ve cinsiyet ayrımcılığını savunmak için kuyruğa giren ve ortalığa dökülen yüzlerce sözde sanatçı, oyuncu, şarkıcı, türkücü var ama dünyayı çocukların kanı ile dolduran örgütlü kötülüğün iki temsilcisi İsrail ve ABD'ye, “Napıyosunuz lan siz, Allah belanızı versin” diyen artistler ortada yok.
**
Merhamet sahibi insanlar dünyanın her yanında günlerdir sokaklarda ama devletler ortada yok.
“Çocukları öldür para bizden” diyecek kadar pervasız ve korkusuz kahveci gazozcu, hamburgerci deterjancı küresel şirketler ortada ama “Bu bir soykırımdır” deyip söylemden eyleme geçecek küresel ya da yerel şirketlerimiz yok.
Sözün en güzelini zaten merhamet sahibi dünya halkları her ortamda haykırıyor.
Biz iş dünyasından ve siyasilerden somut adım bekliyoruz.
Yani ekonomik ve siyasi yaptırımlar.
Güçlü zalimden mi yanalar, güçsüz mazlumdan mı görelim.
Hem boykot listesindeki ürünleri indirimde diye raflarda öne çıkar, reklamlarını yayınla hem de “Çocukların öldürülmesine üzülüyorum, soykırıma karşıyım” de...
Yemezler.