Bir parti hem de "stratejik oy kullanmakta" mahir bir parti, aday listelerini son günün son dakikasına bırakır mı? Eğer ortada bir "alicengiz oyunu" yoksa bırakmaz. Ama dün siyasi tarihimizde -tekil birkaç örnek dışında- ilk kez böyle bir oyun oynandı. DEM Parti, İstanbul'da büyükşehir adayının başvurusunu ancak son dakikada yapabildi.
Belki de yapmak zorunda kaldı. Bu konuya döneceğim ama önce o sürece nasıl gelindiğine ve işin içindeki karanlık noktalara değinelim. Yerel seçim sürecinin en kritik ili hiç kuşkusuz İstanbul'du. Millet İttifakı, mayıs seçimlerinde ağır yenilgi alıp dağılınca İstanbul'u CHP'nin, daha doğrusu Ekrem İmamoğlu'nun kazanması da hayal oldu.
Bu tehlikeyi gören İmamoğlu hemen harekete geçti ve bir önceki seçimi kazanmasını sağlayan partileri veya seçmenlerini yanında tutmanın hesabını yaptı.
İlk hedef de İyi Parti'ydi. İyi Parti, seçmeninin CHP'ye yakınlığı ve İstanbul teşkilatının İmamoğlu'yla kurduğu "duygusal ilişki" nedeniyle kolay lokmaydı. Operasyon düğmesine bizzat İmamoğlu bastı ve İyi Parti'de istifalar birbirini izledi. Meral Akşener'in öfkesi boşuna değil.
İkinci sırada yine İstanbul'da önemli oy potansiyeline sahip HDP/DEM Parti vardı. Bu konuda görevi CHP Genel Başkanı Özgür Özel üstlendi. İttifak değil ama "işbirliği" için "açık ve şeffaf" bir görüşme trafiği başlattı. DEM Parti yönetimi de pazarlık yapmak ve gündemde kalmak için uyduruk "kent uzlaşısı" yaklaşımıyla bu talebe cevap verdi.
Ancak DEM'in tabanı bu tür bir ittifaka sıcak bakmıyordu. Seçmen kendi adaylarının çıkartılmasını istiyordu. Araya Demirtaşlar girip rol kapmak isteyince, Öcalancılar "üçüncü yol"u öne sürünce ve Kandil baronu Mustafa Karasu, "İttifaklara değer vererek bu mücadeleyi yürütmek gerekiyor" diye talimat verince DEM'in de kafası karıştı.
Ama rotayı yine de İmamoğlu'na açık destek verilmesini isteyen Kandil ve Türk solu çizdi. Onlara göre DEM, gerilimi büyükşehirlere taşıyarak etkili olabilirdi.
CHP de buna itiraz edecek durumda değildi. Çünkü benzer bir tablo orada da vardı: İnisiyatif alamayan Özel, CHP'yi kendi geleceği için dizayn eden İmamoğlu ve ekibi tasfiye edilen Kılıçdaroğlu. Buna bir de CHP'nin, PKK'yla ilişkili DEM'le ittifak yapmasının ağır siyasi yükünü ekleyin.
Bu yüzden ne CHP ne de DEM açık ve şeffaf siyaset izleyemeyip karnından konuşuyor ve DEM listesini son dakikaya bırakıyor. Çünkü son dakikaya kadar DEM içinde bir taraf İstanbul'da aday gösterilmesini isterken diğer taraf istemiyordu.
Şu açıklamalar bile arka plandaki tuhaflığı göstermeye yetiyor.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli: "Aday listesinde kaza oldu, İstanbul aday başvurusunu saat 16.55'te yaptık."
İstanbul Milletvekili Cemal Fırat: "Listelerde eksik vardı, saat 17.01'de teslim ettik."
Tek şüphe çeken bunlar değildi. Siyaset kulislerinde DEM içinde daha ince bir oyun planından söz ediliyordu. Denilenlere göre, bir grup listeyi bilinçli bir biçimde geciktirmiş ve suçu Yüksek Seçim Kurulu'na atmanın hesabını yapmış. Böylece hem devlet suçlanarak seçmenler aktifleştirilecek hem de seçmen çok daha kolay İmamoğlu'na yönlendirilecekti. Son dakikada birinin müdahalesiyle mi oyun bozuldu yoksa doğal akışla mı bu noktaya gelindi bilinmiyor ama şu biliniyor: Liste verilmiş olsa da Kandil, yol açtığı kaosla kimi işaret ettiğinin mesajını vermiş oldu. İstanbul siyasetindeki "alicengiz oyunu"na seçmenin ne tepki vereceğini de 31 Mart akşamı göreceğiz.
Tek şüphe çeken bunlar değildi.
Bir parti hem de "stratejik oy kullanmakta" mahir bir parti, aday listelerini son günün son dakikasına bırakır mı? Eğer ortada bir "alicengiz oyunu" yoksa bırakmaz. Ama dün siyasi tarihimizde -tekil birkaç örnek dışında- ilk kez böyle bir oyun oynandı. DEM Parti, İstanbul'da büyükşehir adayının başvurusunu ancak son dakikada yapabildi.
Belki de yapmak zorunda kaldı. Bu konuya döneceğim ama önce o sürece nasıl gelindiğine ve işin içindeki karanlık noktalara değinelim. Yerel seçim sürecinin en kritik ili hiç kuşkusuz İstanbul'du. Millet İttifakı, mayıs seçimlerinde ağır yenilgi alıp dağılınca İstanbul'u CHP'nin, daha doğrusu Ekrem İmamoğlu'nun kazanması da hayal oldu.
Bu tehlikeyi gören İmamoğlu hemen harekete geçti ve bir önceki seçimi kazanmasını sağlayan partileri veya seçmenlerini yanında tutmanın hesabını yaptı.
İlk hedef de İyi Parti'ydi. İyi Parti, seçmeninin CHP'ye yakınlığı ve İstanbul teşkilatının İmamoğlu'yla kurduğu "duygusal ilişki" nedeniyle kolay lokmaydı. Operasyon düğmesine bizzat İmamoğlu bastı ve İyi Parti'de istifalar birbirini izledi. Meral Akşener'in öfkesi boşuna değil.
İkinci sırada yine İstanbul'da önemli oy potansiyeline sahip HDP/DEM Parti vardı. Bu konuda görevi CHP Genel Başkanı Özgür Özel üstlendi. İttifak değil ama "işbirliği" için "açık ve şeffaf" bir görüşme trafiği başlattı. DEM Parti yönetimi de pazarlık yapmak ve gündemde kalmak için uyduruk "kent uzlaşısı" yaklaşımıyla bu talebe cevap verdi.
Ancak DEM'in tabanı bu tür bir ittifaka sıcak bakmıyordu. Seçmen kendi adaylarının çıkartılmasını istiyordu. Araya Demirtaşlar girip rol kapmak isteyince, Öcalancılar "üçüncü yol"u öne sürünce ve Kandil baronu Mustafa Karasu, "İttifaklara değer vererek bu mücadeleyi yürütmek gerekiyor" diye talimat verince DEM'in de kafası karıştı.
Ama rotayı yine de İmamoğlu'na açık destek verilmesini isteyen Kandil ve Türk solu çizdi. Onlara göre DEM, gerilimi büyükşehirlere taşıyarak etkili olabilirdi.
CHP de buna itiraz edecek durumda değildi. Çünkü benzer bir tablo orada da vardı: İnisiyatif alamayan Özel, CHP'yi kendi geleceği için dizayn eden İmamoğlu ve ekibi tasfiye edilen Kılıçdaroğlu. Buna bir de CHP'nin, PKK'yla ilişkili DEM'le ittifak yapmasının ağır siyasi yükünü ekleyin.
Bu yüzden ne CHP ne de DEM açık ve şeffaf siyaset izleyemeyip karnından konuşuyor ve DEM listesini son dakikaya bırakıyor. Çünkü son dakikaya kadar DEM içinde bir taraf İstanbul'da aday gösterilmesini isterken diğer taraf istemiyordu.
Şu açıklamalar bile arka plandaki tuhaflığı göstermeye yetiyor.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli: "Aday listesinde kaza oldu, İstanbul aday başvurusunu saat 16.55'te yaptık."
İstanbul Milletvekili Cemal Fırat: "Listelerde eksik vardı, saat 17.01'de teslim ettik."
Tek şüphe çeken bunlar değildi. Siyaset kulislerinde DEM içinde daha ince bir oyun planından söz ediliyordu. Denilenlere göre, bir grup listeyi bilinçli bir biçimde geciktirmiş ve suçu Yüksek Seçim Kurulu'na atmanın hesabını yapmış. Böylece hem devlet suçlanarak seçmenler aktifleştirilecek hem de seçmen çok daha kolay İmamoğlu'na yönlendirilecekti. Son dakikada birinin müdahalesiyle mi oyun bozuldu yoksa doğal akışla mı bu noktaya gelindi bilinmiyor ama şu biliniyor: Liste verilmiş olsa da Kandil, yol açtığı kaosla kimi işaret ettiğinin mesajını vermiş oldu. İstanbul siyasetindeki "alicengiz oyunu"na seçmenin ne tepki vereceğini de 31 Mart akşamı göreceğiz.
Ekleme
Tarihi: 22 Şubat 2024 - Perşembe
Tek şüphe çeken bunlar değildi.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.