Tasavvuf, kişiyi peygamberine bağlı, onun bildirdiklerine sadık bir müslüman yapmaya çalışırken, nefis, şeytan ve kötü insanlar da düşmanlıklarından geri kalmayacaklardır. Fakat tasavvuf terbiyesi zaten bu düşmanları alt ederek ilerlemeyi sağlamak içindir.
En önemli düşman da kişinin kendi nefsidir. Nefis aşırı isteklerle dünyaya yönelir, Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarına karşı lâkayt ve tembel davranıp sadece kendi zevklerinin tatminini ister. Kalbi de aşağı çekmeye çalışır. Çünkü kalp melekleşmeye meyilli olduğundan nefsin istediği hayatla tamamen zıt hareket edip onu engeller.
Kalp nefse teslim olmadığı sürece nefsin yapabileceği bir şey yoktur. Çünkü kalp insan varlığında en önemli yere sahiptir ve padişah hükmündedir. Bu padişahın hastalanıp yataklara düşmüş, kimseye söz geçiremeyip çevresine oyuncak olmuş hali içler acısıdır. Fakat insanın aklı kalbin yardımcısıdır. Eğer akıl insafla hareket eder, geçici dünyaya bağlanmanın, gerçek ve sonsuz hayat olan ahirete sırt dönmenin saçmalığını itiraf ederse, kalbe yardım etmiş olur.