pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Tarihin doğru bir yerinde durmanın bedellerinin olduğunu bilmek gerekiyor.

ABD ve Batı Avrupa devletlerinin İsrail’i açıkça desteklemelerinden dolayı ABD üniversitelerinde başlayan protesto eylemleri, beklenildiği gibi Batı Avrupa üniversitelerine de sıçradı. Filistin taraftarı öğrencilerin dalga dalga yayılan eylemlerinin 68 olaylarını çağrıştırması elbette abartılı bir yorum değildir. Hatta protesto eylemlerinin kolonyalist hegemonyayı hedefe koyması bakımından iki ayrı dönemin eylemcilerini besleyen kaynaklar arasında benzerlik de kurulabilir. Şimdilik bu yönde dile getirilen fikirlerin yaygın kabul gördüğü söylenemez fakat bugün öğrencilere ilham veren fikirlerin gelecekte çok daha farklı bağlamlarda varlığını sürdüreceği çok açıktır. Ne var ki bugün protesto eylemlerine katılan öğrencileri besleyen asıl kaynak 68’den farklı olarak Avrupa dışında yer almaktadır. 68’in fikrî önderleri sürece sonradan dâhil olmuştu ve amaçları farklıydı. Bu sebeple bugünün öğrencilerine ilham veren kaynakları Avrupa üniversiteleri ve entelektüel mahfillerde aramanın beyhude bir çaba olacağını söyleyebiliriz. Zaten siyasî irade hemen öğrenci eylemlerini şiddetle bastırma yönünde tezahür etti. Fransız İhtilali’nden sonra devrimci fikirlerin kaynağı Avrupa’ydı. Fakat 68’de protesto eylemlerine katılanlar kolonyalist hegemonyanın tasfiyesini de istiyordu. Bugün Filistin’de olduğu gibi Avrupa devletleri ve ABD, kolonyalist hegemonyanın devamını sağlamak için hâkim oldukları coğrafyalarda soykırımının modellerini ortaya koyuyorlardı. O dönemde Marksist düşünce millî kurtuluş hareketlerine ilham veren ideoloji olarak öne çıkıyordu. Bu açıdan Fransa’da başlayan olayların “öteki”lerle teması dolaylı yoldandı. Aslında Sultan Galiyef gibi çok farklı bir kaynaktan beslenen fikirler de bu dönemde kitleleri harekete geçiriyordu fakat bu hareketlerin emperyal merkezlere nüfuz ettiğini söylemek biraz zordur. Bu açıdan Filistin taraftarı öğrencilerin protesto eylemlerinin diğerlerinden farklı olduğu açıktır. Bu kez hem devrimci fikirlerin kaynağı Avrupa değildir hem de “ötekiler” Avrupa ve ABD’de kitlesel eylemlere öncülük ediyorlar. Türkiye’nin tarihin doğru bir yerinde durduğuna yönelik ifadeleri Filistin taraftarı öğrencilerin Batı üniversitelerindeki eylemleriyle telif etmek durumundayız. Türkiye on beş yıldır “one minute”tan başlayarak safını belirginleştirmişti. Bunu “dünya beşten büyüktür” parolasıyla taçlandırdığında on yıllar sonra belki de ilk defa farklı kaynaktan doğan bir ses işitilmişti. Bu fikrin farklı coğrafyalarda yansımaları hakkında çalışmalar yapıldı mı bilmiyorum fakat bugün Anglosaksonların soykırım suçunun asıl failleri olduğu Filistin sokaklarında, Gazze’nin yerle bir edilen evlerinde gönülleri ferahlattığına şahit olabiliyorduk. Arap coğrafyasının hemen hemen her köşesinde kitleler harekete geçiyordu. Sırf bu sebeple Mısır’ı çok erken susturduklarını biliyoruz. Aynı şekilde Libya ve Cezayir 1930’lardan itibaren birbirini takip eden dönemlerde millî kurtuluş hareketlerine ev sahipliği yapmış ülkeler olarak Mısır gibi susturulmuştu. Fransa, her iki ülkenin tarihinde oynadığı meş’um rol ile anılmaktadır. Fransa 90’ların ve 2010’ların başında bu ülkelere müdahale ederken devrimci fikirleriyle değil, “gerici” arzularıyla damgalanıyordu. Kitleler “kahrolsun Fransa” dediklerinde Fransa’nın kahrolmayacağını herhâlde biliyorlardı. Fakat edilgenliğin bütün renklerini üzerinde taşırken utanmayı bir kenara bırakın, bilim havarisi kesilerek devşirmelere has bilgiçlikle etrafa caka satanların Fransa’nın kahrolmasını dahi istemedikleri de vakiydi. Nitekim devşirmeler harekete geçtiklerinde emperyal merkezler sokaklarımızı ateşe vermekten çekinmemişti. O zaman da devşirmeleri harekete geçiren fikirlerin kaynağı Avrupa ve AB’deydi. Tarihin doğru bir yerinde durmanın bedellerinin olduğunu bilmek gerekiyor. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan etkileyici bir üslupla kendi açısından dile getirdi. Zaten yaklaşık on beş yıldır, bedeli ne olursa olsun, diyordu fakat bu sefer onun da farklı bir dille seslendiğini görebiliyoruz. Bu, Türkiye’nin Filistin davasını farklı bir merhaleye taşımak istediğinin çok açık ifadesidir. Bunu kitlelerin kısa bir zamanda göreceğinden eminim. Çünkü Türkiye, Filistinlilerin haklı davasının meşru bir tarafı olarak uluslararası platformlarda çok daha ileri seviyede rol oynayacağını ilan etti. Bu, sıradan bir hadise olarak görülemez. Bu ilanı seçim sonuçlarıyla telif edenler de yanılır. O zaman değiştirici fikirlere kaynak olmaktan bahsetmemiz mümkün olmazdı.
Ekleme Tarihi: 09 Mayıs 2024 - Perşembe

Tarihin doğru bir yerinde durmanın bedellerinin olduğunu bilmek gerekiyor.

ABD ve Batı Avrupa devletlerinin İsrail’i açıkça desteklemelerinden dolayı ABD üniversitelerinde başlayan protesto eylemleri, beklenildiği gibi Batı Avrupa üniversitelerine de sıçradı. Filistin taraftarı öğrencilerin dalga dalga yayılan eylemlerinin 68 olaylarını çağrıştırması elbette abartılı bir yorum değildir. Hatta protesto eylemlerinin kolonyalist hegemonyayı hedefe koyması bakımından iki ayrı dönemin eylemcilerini besleyen kaynaklar arasında benzerlik de kurulabilir. Şimdilik bu yönde dile getirilen fikirlerin yaygın kabul gördüğü söylenemez fakat bugün öğrencilere ilham veren fikirlerin gelecekte çok daha farklı bağlamlarda varlığını sürdüreceği çok açıktır. Ne var ki bugün protesto eylemlerine katılan öğrencileri besleyen asıl kaynak 68’den farklı olarak Avrupa dışında yer almaktadır. 68’in fikrî önderleri sürece sonradan dâhil olmuştu ve amaçları farklıydı. Bu sebeple bugünün öğrencilerine ilham veren kaynakları Avrupa üniversiteleri ve entelektüel mahfillerde aramanın beyhude bir çaba olacağını söyleyebiliriz. Zaten siyasî irade hemen öğrenci eylemlerini şiddetle bastırma yönünde tezahür etti.

Fransız İhtilali’nden sonra devrimci fikirlerin kaynağı Avrupa’ydı. Fakat 68’de protesto eylemlerine katılanlar kolonyalist hegemonyanın tasfiyesini de istiyordu. Bugün Filistin’de olduğu gibi Avrupa devletleri ve ABD, kolonyalist hegemonyanın devamını sağlamak için hâkim oldukları coğrafyalarda soykırımının modellerini ortaya koyuyorlardı. O dönemde Marksist düşünce millî kurtuluş hareketlerine ilham veren ideoloji olarak öne çıkıyordu. Bu açıdan Fransa’da başlayan olayların “öteki”lerle teması dolaylı yoldandı. Aslında Sultan Galiyef gibi çok farklı bir kaynaktan beslenen fikirler de bu dönemde kitleleri harekete geçiriyordu fakat bu hareketlerin emperyal merkezlere nüfuz ettiğini söylemek biraz zordur. Bu açıdan Filistin taraftarı öğrencilerin protesto eylemlerinin diğerlerinden farklı olduğu açıktır. Bu kez hem devrimci fikirlerin kaynağı Avrupa değildir hem de “ötekiler” Avrupa ve ABD’de kitlesel eylemlere öncülük ediyorlar.

Türkiye’nin tarihin doğru bir yerinde durduğuna yönelik ifadeleri Filistin taraftarı öğrencilerin Batı üniversitelerindeki eylemleriyle telif etmek durumundayız. Türkiye on beş yıldır “one minute”tan başlayarak safını belirginleştirmişti. Bunu “dünya beşten büyüktür” parolasıyla taçlandırdığında on yıllar sonra belki de ilk defa farklı kaynaktan doğan bir ses işitilmişti. Bu fikrin farklı coğrafyalarda yansımaları hakkında çalışmalar yapıldı mı bilmiyorum fakat bugün Anglosaksonların soykırım suçunun asıl failleri olduğu Filistin sokaklarında, Gazze’nin yerle bir edilen evlerinde gönülleri ferahlattığına şahit olabiliyorduk. Arap coğrafyasının hemen hemen her köşesinde kitleler harekete geçiyordu. Sırf bu sebeple Mısır’ı çok erken susturduklarını biliyoruz. Aynı şekilde Libya ve Cezayir 1930’lardan itibaren birbirini takip eden dönemlerde millî kurtuluş hareketlerine ev sahipliği yapmış ülkeler olarak Mısır gibi susturulmuştu. Fransa, her iki ülkenin tarihinde oynadığı meş’um rol ile anılmaktadır. Fransa 90’ların ve 2010’ların başında bu ülkelere müdahale ederken devrimci fikirleriyle değil, “gerici” arzularıyla damgalanıyordu. Kitleler “kahrolsun Fransa” dediklerinde Fransa’nın kahrolmayacağını herhâlde biliyorlardı. Fakat edilgenliğin bütün renklerini üzerinde taşırken utanmayı bir kenara bırakın, bilim havarisi kesilerek devşirmelere has bilgiçlikle etrafa caka satanların Fransa’nın kahrolmasını dahi istemedikleri de vakiydi. Nitekim devşirmeler harekete geçtiklerinde emperyal merkezler sokaklarımızı ateşe vermekten çekinmemişti. O zaman da devşirmeleri harekete geçiren fikirlerin kaynağı Avrupa ve AB’deydi.

Tarihin doğru bir yerinde durmanın bedellerinin olduğunu bilmek gerekiyor. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan etkileyici bir üslupla kendi açısından dile getirdi. Zaten yaklaşık on beş yıldır, bedeli ne olursa olsun, diyordu fakat bu sefer onun da farklı bir dille seslendiğini görebiliyoruz. Bu, Türkiye’nin Filistin davasını farklı bir merhaleye taşımak istediğinin çok açık ifadesidir. Bunu kitlelerin kısa bir zamanda göreceğinden eminim. Çünkü Türkiye, Filistinlilerin haklı davasının meşru bir tarafı olarak uluslararası platformlarda çok daha ileri seviyede rol oynayacağını ilan etti. Bu, sıradan bir hadise olarak görülemez. Bu ilanı seçim sonuçlarıyla telif edenler de yanılır. O zaman değiştirici fikirlere kaynak olmaktan bahsetmemiz mümkün olmazdı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.