Soykırımcı İsrail’in Gazze’de bütün dünyanın gözü önünde gerçekleştirdiği soykırımın 185. günündeyiz. Yani 7 Ekim’de başlayan ve her gün alçaklıkta yeni bir level deneyen İsrail terörü dün itibariyle altı ayını geride bırakmış oldu.
Altı ay bu yoğunlukta bir insanlık suçunun bütün dünyanın gözü önünde cereyan etmesi için fazlasıyla uzun bir süre. Arkasına ABD’nin ve Avrupa’nın bütün maddi ve siyasi gücünü almış İsrail bu saldırganlığında, vahşetinde yalnız değil. Büyük bir ittifakla hareket ediyor. Karşısında ise küçücük bir toprak parçasında Allah’tan başka kimseye dayanmadan, imkansızlıktan iman gücüyle büyük bir direniş cephesi oluşturabilen Hamas var. Dünyanın vahşete tolerans gösterebilmesi açısından altı ay uzun bir süre. Altı ay boyunca yaşadığımız dünya insanlık adına ne kadar değer, ideal, hak, hukuk varsa hepsinin ayaklar altına alınmasını seyredip durdu. Altı ay boyunca dünyanın bütün gücünü arkasına almış olan Siyonist güç bütün silahlarıyla imkanlarıyla yüklendiği halde küçücük Gazze’ye diz çöktüremedi, kontrolü sağlayamadı, başta hedeflediği Hamas’ı yok etme hedefine ulaşamadığı gibi halen o hedeften çok uzak. Tabii bu kadar aşırı asimetrik güç dağılımında Gazze halkının yok edici, soykırımcı dünya ordularına karşı ortaya koyduğu direniş için de altı ay çok uzun bir süre. Tabii bu vahşeti elinden daha fazlası gelmediği için kahrolarak seyreden vicdan sahipleri için altı ay çok daha uzun bir süre. Gücünü aldığı ABD’nin sınırsız desteğinin yanı sıra, Arap liderlerinin sınırsız suskunluğu da bu altı ay içinde bambaşka bir zaman süreci yaşamış olmalı. Kapı arkalarında Hamas’tan kurtarıcı bir güç olarak Siyonist soykırımcı İsrail’e şükran duygularını ifade eden liderler, İsrail için bu kadar uzayan bu altı ayı nasıl yaşıyor olabilirler? Hamas’ın yok olmama ihtimali karşısında nasıl bir ruh hali yaşıyor olabilirler ve bu altı ayı hangi hızda yaşıyorlardır?
Bu altı aylık süre yaşadığımız birçok olay açısından gerçekten çok uzun bir süre. Bombalar altında, çamurlar üzerine kurulmuş derme çatma çadırlar içinde asırlar sürer bu altı ay. Bu şartlar altında bile “hasbunallah ve ni’mel vekil” demeyi ihmal etmeyen asalet sahibi Gazzelilerin nasıl bir sabır okulundan yetişmiş olduklarını herkes hayranlıkla izler. Bu arada dünyanın geri kalan kısmında hayat hiçbir şey yokmuş gibi kendi mecrasında akmaya devam eder.
Altı ay boyunca kalbi Gazze’de atan, Gazze’ye inen her bombayı kendi ciğerinde hissederek Gazze ile yatıp Gazze ile kalkan milyonlar oldu. Gazze’yi unutmadığı gibi unutturmamanın, dünya gündeminde tutmanın mücadelesini verenler. Bunlar baştan beri nöbet bekler gibi beklediler Gazze haberlerini.
Bu arada Türkiye’de seçimler oldu ve bu seçimlerde Gazze’nin politik kârlılığı keşfedildi. Gazze ile ilgili hiçbir duyarlılığı olmayan, ölenler için hiçbir zaman gözyaşı dökmeyen, hatta Filistin’den bize ne diyecek noktada olan insanların son günlerde bir Gazze’yi keşfedip ondan enteresan bir politik kâr devşirme heveslerini de gördük. Sürecin başından beri bütün dünyada Gazze için protestolarda öne çıkan sol hareketlerin Türkiye’ye neden hiç aksetmediğini saf saf sorduk. Hiç de beklemedik. Bilakis Ebu Ubeyde’nin müthiş uyarısındaki hikmeti gördük: Gazze’nin sizin yardımınıza ihtiyacı yok, sizin kendi insanlığınız için, kendi kurtuluşunuz için Gazze’ye yardıma ihtiyacınız var! Haddi zatında biz sizden yardım istemiyoruz. Biz yardımı ancak Allah’tan isteriz ki, o da kimi layık görürse onun eliyle yardımı bize ulaştırır. Demek ki şu ana kadar hiç kimse Gazze’ye yardıma layık olamamış. Gazze kendine yardıma davet etmedi, kurtuluşa davet etti, dirilişe, insanlığa tutunmaya, tutsaklığının farkına varmaya ve özgürlüğe. Gazze dışındaki her yer işgal altında. Gazze bize çarpıcı bir biçimde bu gerçeği gösterdi ve uyardı, uyarmaya da devam ediyor.
Bu uyarıyı kim anlayıp gereğini yapacak? 7 Ekim’den sonraki günlerde hatta aylarda “Filistinlilerin dedelerinin toprak satmış olması” konusuna boğulmaya çalışılmadı mı bu davet? Türkiye’nin solcusu, ırkçısı, ulusalcısı daveti bu uğultuyla boğmaya kalkışmadı mı? Ya sonra bizzat Özgür Özel Gazze’nin asil temsilcisi Hamas’ı bir terör örgütü olarak niteleyip Erdoğan’ı bir terör örgütüne destek olmak dolayısıyla suçlamadı mı?
Baştan itibaren Gazze konusunda sergilediği inanılmaz suskunluğun şimdi Erdoğan’ı Gazze konusunda suçlamaya dönüşerek bozulması ne anlama geliyor? Daha önce Erdoğan’ın dahi İsrail’e yönelik bunca yüksek tonlu eleştirilerine rağmen saldırıların durmuyor olmasının yaratabileceği hayal kırıklıklarına değinmiştik. İsrail öyle bir noktada ki artık eleştirinin dozu hangi seviyede olursa olsun durmuyor, onun anladığı tek dil yaptırımlar ve güçtür.
Davos’tan beri, hatta öncesinden beri Filistin’e dünyada en büyük desteği vermekte olan Erdoğan’ın Hamas’ı terör örgütü olarak görenler tarafından bugün suçlanıyor olması muhalefette bir ani Aydınlanmaya mı tekabül ediyor?
Keşke gerçekten öyle olsa. O takdirde, iyi bari artık Filistin meselesinde Erdoğan yalnız değil, muhalefet de yanında olduğuna göre hep birlikte daha etkili bir mücadele verebilirler diye sevinebilirdik. Oysa Gazze meselesi sadece seçimlerde Erdoğan’ı sıkıştırmak üzere çok elverişli bir tema, muhalefete beklenmedik hazine değerinde bir politik kâr kaynağı olarak keşfedilmiştir. Baştan beri hiçbir zaman Gazze için meydanlarda veya sahada göremediğimiz insanlar bir anda İsrail’le ticaret meselesi üzerinden bir fırtına koparmaya kalkışıyorlar. Varsa ticaret tabii ki protestoyu da fazlasıyla hak eder, ama İsrail’le ticaretten önce protesto edilmesi gereken İsrail’in saldırganlığı değil midir? Dünyada İsrail’in bu saldırganlığını destekleyen ABD, Avrupa ve suskun kalan onca Arap-İslam lideri varken, en üst perdeden sürekli İsrail’i eleştirebilen belki tek lider olarak Erdoğan’ı hedef almak da neyin nesi?
Bu, olsa olsa İsrail’in dalga geçer gibi bu sazanları kullanarak Erdoğan’dan intikam almasıdır. Bu zavallılar da Hamas’a terör örgütü diyen Özgür Özel’in yanında durarak Hamas’ın bir terör örgütü olmadığını bütün dünyaya haykıran ve böylece belki Filistin’e verilebilecek en anlamlı ve etkili desteği ilk anda veren Erdoğan’ı hedef alarak İsrail’in misilleme aparatlığına soyunuyorlar.
Böylece İsrail elini değdirmeden yıllardır en büyük rahatsızlık kaynağı olan Erdoğan’a karşı en etkili saldırısını yapmış oluyor. Şeytanın hilesi çoktur, ama bu olayda en basit hilelerini kullanarak avlıyor kendini çok akıllı zannedenleri.