Peygamber Efendimiz’in Şemâil-i
Resûl-i Ekrem’in yaratılışındaki mükemmelliğin, görünüşündeki güzelliğin ve bedenindeki nuraniyetin hiçbir insanoğlunda bulunamayacağını kabul etmek peygamberliğe imanın şartlarındandır.
Bütün güzelliklerin kaynağı ve Allah’ın sevgilisi olan Resûlullah Efendimiz’in organları ve latifeleri mükemmel bir haldeydi. Kalbinden doğan hakikat güneşi yüzünde parlıyordu. Karşısında fener veya mum yakılsa, hatta dolunay veya güneş parlasa yüzünün nuru onları söndürürdü.
Risalet sahibi efendimiz kâmil bir vücuda ve güzel bir yaratılışa sahipti. Boyu uzun da, kısa da değildi, orta boyluydu. Görenler ilk bakışta onu kısa boylu zannederdi. Ama dikkatlice bakınca uzuna yakın diye hükmederdi. Kiminle beraber yürüse ondan uzun görünürdü. Bu husus Resûl-i Ekrem’in mucizelerindendir. Yani dış görünüş bakımından ümmetinden hiç kimse kendisine denk olmadığı gibi, iç âlem ve mana bakımından da denginin olmadığını göstermektedir.